|
Kartal"ın transfer sancıları

Mustafa Denizli''nin gidişine üzülenler de var, sevinenler de. Ben üzülenler arasındayım. Bunu geçtiğimiz Pazar günkü yazımda da çok net bir biçimde belirttim. Denizli''yi Beşiktaş çok arayacak. Umarım dönüşü çabuk olur.

Denizli''nin gitmesiyle şimdi bir de transferdeki rota ile ilgili problemler ortaya çıktı. Denizli giderken, "Her türlü programımız hazır. Gidecekler de belli, boş yerler de" şeklinde bir açıklama yaptı. İyi güzel de bu program Denizli''nin kendi oyun planına, mantelitesine göre dizayn edildi.

Demirören, yabancı hoca getireceğiz diyor. Peki gelecek hocanın oyun kurgusu acaba nasıl olacak? Hangi özellikleri ön plana çıkan oyuncuları tercih edecek? Takımı hiç tanımadığı için ne oranda işe karışacak? Gidecek ve kalacak oyuncularda nasıl söz sahibi olacak? Takımdaki on bir yabancı arasından nasıl bir seçim yapacak?

Yoksa bu işlerin hepsini şu andaki yardımcı hocalar Tayfur ve Zafer mi üstlenecek? Gelecek hoca malzemeye hiç karışmayacak mı? "Malzemesi bizden pişirmesi senden" mi? denecek? Böyle bir yemek ne kadar lezzetli olacak?

Oturmuş kadrolar olsa problemler asgari düzeyde yaşanacak. Ne yazık ki transfer skandalları kadro şişkinliği yaratıyor ve her transfer döneminde Beşiktaş bu kaosu yaşıyor, bu sancıları çekiyor. Şimdi bir de teknik direktör belli değil. B Planı yok, C Planı yok. Kulübün içinde profesyonel bir transfer ekibi yok. Haydi bakalım çıkın işin içinden. Zor dostum zor…

Huylu huyundan vazgeçer mi?

Daum ile 3 yıllık mukavele! Neden, niçin? Bana bunu biri anlatabilir mi? Böyle bir mantıksızlık olabilir mi? Daum, Köln''de aldığının en az 5 katı ücretle Fenerbahçe''ye takla atarak, göbek atarak, arada bir de gerdan kıvırarak gelmedi mi? Yıllık değil, aylık bir mukaveleye bile razı olmaz mıydı? Daum bulunmaz hint kumaşı mı? 3 yıllık mukavele hangi sivri aklın ürünü?

Haydi bakalım şimdi ayıklayın pirincin taşını. Adam takla atarak geldiği yerde, demir atarak duruyor. İşaret parmağıyla, baş parmağını birbirine sürterek, "Para para" diyor. Adam haklı. Bulmuş bir çiftlik nimetlerinden sonuna kadar yararlanmaya bakıyor.

Aziz Yıldırım''ı eleştirdiğimde bir kesim karşıma dikilip "fazla yüklenmiyor musun?" diyor. Şimdi soruyorum, Daum ile 3 yıllık mukavele hataların en büyüğü değil mi? Akılsız başların cezasını ne yazık ki kulüplerin kasaları çekiyor. Borçlar işte bu bilinçsizce harcamalar sonucunda yükseliyor.

Şu anda gündemde Aykut Kocaman var. Ankaraspor''dayken çok beğendiğim bir teknik direktördü. Fenerbahçe''de geçtiğimiz sezon ne yazık ki değer kaybetti. Görevinin ne olduğunu kendisi de bilemedi. Aziz Yıldırım''ın "Duruma el koyuyorum" diyerek Samandıra''yı basmasına, maçlarda soyunma odasına inmesine karşı koyamadı, sesini çıkaramadı. "Sinek ikiliye döndüm" yorumuyla da içinde bulunduğu aciz durumu net bir biçimde vurguladı.

Geçen sezon, "Sportif direktör" unvanıyla görev yapan Kocaman için, bu sezon Fenerbahçe''nin ''Sir''ü olacak, Arsene Wenger ve Alex Ferguson gibi tek tabanca çalışacak deniyor. Peki Aziz Yıldırım bu duruma ne kadar tahammül edebilecek? Futbolun tekniğine, taktiğine karışmadan durabilecek mi? İki kötü sonuçta yine sıkı yönetim ilan edecek mi? Huylu huyundan vazgeçecek mi?

Tüm bunların ötesinde Kocaman, Başkan''ın müdahalelerinde geçtiğimiz sezonlardaki gibi sessiz mi kalacak? "Dur bakalım Başkan" dediğinde nasıl bir tepkiyle karşılaşacak? Aziz Yıldırım ile bir teknik direktörün uzun süreli çalışması gerçekten çok zor. Yıldırım bu yapısını kolay kolay değiştirmez. Allah Kocaman''ın veya gelecek başka bir teknik direktörün yardımcısı olsun.

Üstünel ham edildi!

Şu anda Haldun Üstünel geri hizmette. Daha düne kadar el üstünde değil miydi? Transferde kendisine övgüler dizilmiyor muydu? "Transfer sihirbazı" lakabıyla ödüllendirilmemiş miydi?

Neill dışındaki yabancılardan katkı sağlanamayınca Üstünel bir anda kötü çocuk oldu. Peki bu Jo''yu, Leo Franco''yu, Dos Santos''u, Lincoln''ü Üstünel tek başına mı karar verip gitti, aldı, getirdi?

Polat, Adnan Sezgin, Rijkaard hiç mi işin içinde değillerdi? Eğer böyleyse zaten Galatasaray''ın üstüne çekin bir çizgi olsun bitsin. Böyle olmadığı kesin. Muhakkak ki müşterek karar verildi. Ve sonra da Üstünel gidip para işlerini halletti.

Şimdiiiiii, bu oyunculardan verim alınamadı diye kalkıp Üstünel''e mi suçu yıkmak gerekiyor? Elbette değil. Ancak her zaman olduğu gibi yine bir kurban isteniyor. Perdenin önünde de Üstünel var. O zaman at kurtların önüne olsun, bitsin. Harika Üstünel ham edildi! Perde arkasındaki asıl aktörler kurtuldu! Bizde düzen işte böylesine muhteşem!

Yiğit mi Yiğit!

Galatasaray kazanında fokurdamalar hiç bitmiyor. Maşallah(!) onlarda da çenesi kuvvetliler var. Attıkları zaman mangalda kül bırakmıyorlar!

Cimbom''un son günlerdeki vitrininde Başkan Yardımcısı Yiğit Şardan başrol oyunculuğuna soyunmuş durumda. O da şöhrete bir an önce ulaşmanın yolunun sataşmaktan, sivri dilli olmaktan geçtiğini çok iyi biliyor!

Aziz Yıldırım''a şöyle ufacık(!) bir dokunmuş: "Galatasaray''ın şampiyonluğunu en çok gören başkan mı efsane? Ya efsane olmasaydı bu adamcağız acaba o zaman ne olacaktı!" Ne de güzel dokundurmuş değil mi! Dakika bir, gol bir! Üslup harika! Aziz Yıldırım''a "Adamcağız!" demiş. Vah vah vah! Başka ne söyleyebilirim ki?

Yahu başka kulüplerle ne işiniz var? Kendinize baksanıza. Eh onlardan da saldırı geliyor. Zaten amaç bu değil mi? Gündemde bu şekilde yer almak ne de hoş! Vur, geri çekil, bekle, yanıtı al ve sonra yine aynen devam! Karşılıklı bir ateş hali. Son tetikçimiz yiğit mi yiğit.

Bu arada Sayın Şardan''ın Galatasaray''ın Kadıköy''deki yenilgilerine son vermek için bir de formülü var. Yiğit, "Anti-futbol!" önerisinde bulunmuş. Açılımını da şöyle yapmış: "Önce yenilmeyelim diye Kadıköy''de sahaya çıkarsak olay çözülür." Tamam bu iş de halledildi! Aslan''ın sırtı artık Kadıköy''de hiç yere gelmez!

14 yıl önce
Kartal"ın transfer sancıları
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık