|
Noel ağacının meyveleri...

Okan Bayülgen, neredeyse bir entellektüel gibi konuşuyor. Röportajlarında, Türkiye''nin problemlerini kafasına takan tipik bir bezgin adam portresi çiziyor. Ancak şovmenin medyatik portresi, hiç de entellektüel portresiyle uyuşmuyor.

Zaga''daki Okan Bayülgen, Kral TV ve MTV duyarlığına doğru çark ediyor. Oradaki Okan Bayülgen, rolüne alışmaya çalışan bir figürandan başka bir şey değil. Okan Bayülgen''in asık suratlılığı, bütün şamataya rağmen bir alt-boya gibi sırıtıyor. Şişik gözleri ve çizgilerle trajikleşmiş yüzü gülümsediğinde de kahkaha attığında da ortaya tuhaf ikilemli ve ikircikli bir imge koyuyor.

Ama diyeceksiniz ki "mizahın kökleri toprağın altında karamsarlığın kökleri ile zaten sarmaş dolaştır. Kıratı yüksek bir ironi duyarlılığı, çoğu zaman melankolinin akrabasıdır." Ancak Okan Bayülgen''in seyircisini ve stüdyodaki konuk gençliği filan da dikkate alırsanız işin çehresi değişiyor. Okan Bey''in işi zorlaşıyor. Üzerinde durduğu zemine sadık kalmaya, seyircilerle ve dinleyicilerle sahici bir diyalog kurmaya kalkıştığında işin beli kırılıyor. Okan Bayülgen''in "derin" bir ironi için kalkış noktası olabilecek davranış ve sözlerinin içi boşalmak durumunda kalıyor. Böylece beylik, parlatılmış bir şovmen durumuna düşü(rülü)yor. Ve ister istemez seyircinin harcıalem duyarlığının raylarına girmiş oluyor. Sonuçta, şen şamata bir içtenlik ortamı olması gereken ekran, bir tiyatro sahnesine dönüşüyor. Konuşulanların ve gülünenlerin arasından uzayıp giden ince, uzun ve görünmez bir çizgi, dikkatli izleyiciler nazarında samimiyeti ikiyüzlülükten ayırıyor.

Okan Bayülgen sözkonusu olduğunda, ekranın karşısındakiler olsun; içindekiler olsun, çoğunlukla resmi gençliğin üyelerinden oluşuyor. Köksüz, çürük, yoz ve suyuna tirid bir kültürün Noel ağacına iliştirilmiş meyveleri bunlar.

Barlarda, diskolarda, kafelerde öğrendiğini beynine bir vida gibi sokup, çakılıp kalmış, çakmayan, yakmayan, yanmayan, ateş etmeyen kuru-sıkı bir gençlik tarafından alkışlanıyor Okan Bayülgen. İştahsız ve bön zekalı bir kültürün çocukları tarafından sarılıp sarmalanıyor. Talihsizlik bu!

Gerçi bu talihsizlik ona bir rahatlık ve kolaylık da sağlamıyor değil. Öyle ya, ermiş değil Okan Bayülgen, paraya ve üne ihtiyacı var. Ve bunun için gereken malzeme de tam karşısında "kullanıma hazır vaziyette" duruyor.

Okan Bayülgen''e olduğu gibi diğer şovmenlere de; "bu iyi geliyor!" gibi bir saikle gülünüyor. Bu, strese girmiş modern şehirli gençlerin başsız ayaksız bir amaçla ve yalnızca kendini biraz daha iyi hissetmeye yönelik bir ümitle tükettiği bir meta''dır aslında, söylemeye bile gerek yok. Gülmeye, "gülme halinin devam etmesinden" başka bir anlam yükleyemeyen, yalınkat bir ihtiyaçtan doğan talebi karşılamaktadır. Trajiktir. Esef vericidir.

Cem Yılmaz ve Beyazıt Öztürk''ün (Beyaz) başlattığı bu "üretim-tüketim" biçimi, yavaş yavaş "şehirde hayatta kalma üslubuna" dönüşüyor. Her gün yeni şovmenler türüyor. Okan Bayülgen''in bu şovmen izdihamı içindeki ayrıcalığı ise, galiba hiçbir zaman ortadan kalkmayacak ve o, ürettiğinden nasiplenemeyen, fukara maskesinin içinde suratı çarpılmış bir palyaço olarak kalacak...

25 yıl önce
Noel ağacının meyveleri...
Hocaefendi'yle görüşme, sorunlar ve sorular…
Korku zamanı
Boykotta kafalar neden karışık
Kimin enflasyonu
Terör örgütü elebaşı olarak İsrail portresi…