|
Kılıçdaroğlu ve Acemoğlu Batı diyarlarında

Kılıçdaroğlu ABD ziyaretinde Daron Acemoğlu ile birlikte fotoğraf vermeye özel önem atfetti. Bazı haber sitelerinde bu fotoğrafa dair ufuk açıcı değerlendirmelere yer verilmesi de bu açıdan önemliydi. Daron Acemoğlu ile Kemal Derviş arasında misyon benzerliği kurulduğu malumdur. Bunun ne derece doğru ne derece yanlış bir benzerlik ilişkisi olduğu üzerinde duracak değilim. Sadece basına yansıyan görüşleri takip ederek birtakım sonuçlara ulaşmanın mümkün olduğunu söylemekle yetineceğim. Bu sonuçlar Karar gazetesi, Kılıçdaroğlu, Babacan, Davutoğlu, Karamollaoğlu, ABD ve İngiltere, liberal sol, liberal muhafazakârlık gibi isim ve kavramların hangi gerekçelerle bir araya geldiği sorusuna da ışık tutacaktır.

Kılıçdaroğlu’nun ABD gezisinde, görüşmeleri kadar birtakım açıklamaları da önemliydi. Özellikle Ukrayna savaşıyla ilgili şu cümleler siyasî konumlanma çabasını göstermekteydi: “Rusya ile ekonomik ilişkilerimiz var. Ekonomik ilişkilerimizi sürdüreceğiz. Ama biz Batı uygarlığının bir parçası olmak istiyoruz. Rusya ile kavga etmenin bir mantığı yok zaten. Rusya-Ukrayna Savaşı’nda, Ukrayna’nın yanında yer almamız gerektiğini düşünüyoruz. Nükleer silaha sahip olan bir ülkenin, nükleer silaha sahip olmayan bir ülkenin topraklarını işgal etmesi, savaş başlatması doğru değil. Enerji bakımından Türkiye’nin Rusya’ya bağımlı hale gelmesi ve bu oranın çok yükselmesi… Özellikle nükleer santralin devreye girmesi ile bu bağımlılık daha da artacak. Bunun Türkiye açısından ciddi bir sakınca doğuracağını değişik ortamlarda ifade ediyoruz.”

Alıntıla-dığımız bu cümlelerde Kılıçdaroğlu’nun ABD’ye hangi amaçlarla gittiği sorusuna cevap verilmiş. Türkiye, Ukrayna Savaşı’nda, Batı ve ABD-İngiltere tarafında yer almadı ve aktif tarafsızlık politikası takip etti. Buna karşın Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa bileşenleri açıkça Batı ve özellikle de ABD-İngiltere tarafında konumlandı. Kılıçdroğlu’nun birtakım gizli ve açık görüşmeleri bu açıklamalar ile anlam kazanıyor.

Şöhreti, Anglosakson kolonyalizminin başarısını izah etmekten gelen bir bilim adamı ile buluşmanın ve onunla Türkiye üzerinde tezler üretmenin muhakkak bir açıklaması olmalı. Daron Acemoğlu, neredeyse bütün kitap ve makalelerinde İspanyol kolonyalizminin yani esasen Latinler tarafından Amerika kıtasında kurulan koloni imparatorluğunun, İngiltere’nin aynı kıtadaki koloni imparatorluğundan farkı üzerinde duruyor. Ona göre İngiliz kolonyalizmi Latin kolonyalizmine göre daha başarılıdır. Avrupa’nın üstünlüğü, istisnailiği veya hâkimiyeti gibi kavramların mahiyeti hakkında bilgi sahibi olanlar elbette mevcuttur. Hatta daha 1990’larda TÜBİTAK yayınları arasında bu yönde propagandaya adanmış kitaplar çıkmıştı. Batı’nın üstünlüğü fikrinin, devlet imkânları kullanılarak piyasaya sürülmesi oldukça çarpıcı bir hadiseydi fakat hâlâ bu yöndeki yayınlarla ilgili kapsamlı değerlendirmeler yapılmamıştır. Bunlardan farklı olarak Acemoğlu, Anglosaksonların üstünlüğü fikrinden hareket ediyor. Bu tarz yayınların ihmal ettiği, görmezden geldiği veya yok saydığı gerçeklik ise kolonyalizmin tarihidir.

Acemoğlu, İngiliz kolonyalizminin İspanyolların aksine Kuzey Amerika’da Kızılderililerinin maden ocaklarında ve çiftliklerde çalıştırılmasına dayalı bir sistem kurmadığını, bizzat Avrupalıların çalışmasına ve yatırım yapmasına imkân tanıyan bir iktisadî sistem kurduğunu iddia ediyor. İngilizlerin emperyalist başarısının bu sistemin geleceğe taşınmasını sağlayacak kurumlara dayalı olduğunu söylüyor. Acemoğlu, demokrasi ve despotik yönetimler arasındaki ayrımı da bu çerçevede yapıyor. Tabii, bu süreçte Kuzey Amerikalı yerlilerin nereye gittiği ve Afrikalıların hangi gerekçelerle plantasyonlarda köle olarak çalıştırıldığı sorularının cevabı verilmemiş. Galiba cevabı Avrupa’nın ve doğal olarak Anglosakson dünyanın istisnaîliği tespitinde aramamız istenmiş. Aynı şekilde Müslüman dünyada despotik yönetimleri İslamiyet’in doğduğu döneme kadar götürmeye niçin ihtiyaç duyduğu sorusunun cevabı da okuyucunun anlayışına bırakılmış.

Hiç kuşkusuz Batı emperyalizminin ideolojik savunusuna adanmış bir bilimsellik ve siyaset etme biçimi üzerine konuşuyoruz. İngiltere kolonyalizminin başarısını kanıtlayan (!) bir bilimselliğin Türkiye temsilciliğini Karar gazetesi, Taha Akyol ve Ali Babacan gibilerin üstlenmesi siyasal konumlanma açısından önemlidir. Önemli olmasaydı yerlilik ve millîlik gibi “süflî” (!) kavramların değerini düşürmek için bu kadar çaba sarf etmeye ne gerek vardı?

#Kemal Kılıçdaroğlu
#ABD
#Daron Acemoğlu
#Kemal Derviş
2 yıl önce
Kılıçdaroğlu ve Acemoğlu Batı diyarlarında
Bir Başka Mesele: Truva atını içimize yerleştirdiler
Ahlâk kitapları ve “İslâm Ahlâkının Esasları”
Şimdi gözler Avrupa Birliği’nde…
Çocuğun adı Hanzala
İran, emperyalistlerle mi savaşıyor, Müslümanlarla mı?