|
Tahran zirvesinde neler değişti?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisî ile görüştükten sonra bir basın açıklaması yaptı. Erdoğan, bu formattaki zirvenin en son 2019’da Ankara’da yapıldığını belirtti. Sayın Erdoğan bu konuşmada terör örgütleriyle mücadelenin devam edeceğinin altını özellikle çizdi ve şunları söyledi: “DEAŞ, PKK, YPG ve diğer tüm terör örgütleriyle mücadele kesintisiz sürdürülmelidir. Suriye halkına yapılacak en büyük iyilik, bölücü terör örgütünün, işgal ettiği topraklardan sökülüp atılmasıdır”. Daha birkaç gün önce İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik talepleriyle ilgili müzakerelerde terör örgütleriyle mücadele pazarlık konusu olmuştu. Anılan ülkelerin terör örgütlerine desteğini tekrar gündeme getirecek değilim. Sadece bu müzakerelerde ABD’nin ve birçok Avrupa ülkesinin PKK ve YPG’ye ilave olarak FETÖ’ye de kucak açtığının resmî olarak gündeme geldiğini vurgulamak istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanı’nın Astan Zirvesi’nden sonra yaptığı konuşmada ise öne çıkan terör örgütleri DEAŞ, PKK ve YPG idi. Açıklamalarda FETÖ adının geçmemesi dikkate değer bir husustur.

Sayın Erdoğan hem Avrupa ülkeleri ve ABD’nin hem de Rusya ve İran’ın terör örgütlerine destek vererek coğrafyamızda istikrarsızlığa sebep olduklarını bütün dünyaya göstermiş oldu. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği çerçevesinde terör örgütleriyle ilişkili olduklarının kayıtlara geçirilmesi bile başlı başına önemlidir fakat bunların asıl etkisi daha sonra görülecektir. Asıl üzerinde durulması gerekli olan hususlardan biri dinî, etnik, mezhebî ya da başka sebeplerle coğrafyanın aslî unsurlarının dışarı ile bu kadar açık bir bağlantı içinde olmasıdır. PKK ve YPG’nin ya da bezer grupların Marksist geçmişi ne kadar önemlidir sorusuna cevap verecek değilim. Buna karşın sorunun muhatapları tarafından cevaplandırılması gerektiği de çok açıktır. Aynı şekilde FETÖ’yü hâlâ dinî bir geçmişe göre açıklamaya çalışanlar var. Onların da Avrupa, ABD ve İsrail ile ilişkileri izah etmeleri gerekir. Türkiye, bu örgütlerin varlığını Avrupa ülkeleri ve ABD ile veya İran ve Rusya ile coğrafyamızla ilgili bir sorun olarak müzakere ediyor ama bu durum içeride entelektüel bir mesele olarak görülmüyor.

Tahran’da Ukrayna Savaşı’yla ilgili meselelerin de gündeme geldiği anlaşılıyor. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby, Tahran Zirvesi hakkında görüş bildirmekten kaçınarak tahıl ihracatıyla ilgili gelişmelerden memnuniyet duyduğunu ifade etmekle yetindi. Kirby, Ukrayna buğdayının uluslararası pazarlara çıkarılmasından umutlu olduklarını belirterek, Erdoğan’ın liderliğinden memnuniyet duyduklarını ve Joe Biden’ın da çabaları dolayısıyla kendisine teşekkür ettiğini söyledi. Ayrıca tahılla ilgili müzakerelerde Ukrayna’nın bir taraf olarak kabul edilmesi gereği üzerinde durdu. Bu açıklamalar ABD’nin coğrafyamızla ilgili gelişmelerle hangi düzeyde ilgilendiğini gösteriyor.

ABD veya Avrupa ülkeleri coğrafyamızı derinden etkileyen terör örgütlerine destek vermeyi bir sorun olarak görmezken Doğu Avrupa’yı büyük bir kaosa sürüklemekten de kaçınmadı. Başta İngiltere olmak üzere adeta savaş çığırtkanlığı yaptılar. Yaklaşan gıda krizi de böylece ortaya çıktı. Başkan Erdoğan, Tahran’da bu sorunla ilgili olarak da gayet olumlu mesajlar verdi. Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı görüşmede, Ukrayna buğdayının uluslararası pazarlara çıkarılması amacıyla İstanbul’da yapılan müzakerelere atıfta bulunarak Rus heyetinin yaklaşımının olumlu olduğunu belirtti. Erdoğan, Tahran’da buğdayın uluslararası pazara çıkarılmasıyla ilgili, bütün dünyayı rahatlatacak gelişmelere işaret etti.

Sayın Erdoğan’ın açıklamalarından İdlib’teki göreceli huzur ortamının muhafazasının da zirvede gündeme geldiğini anlıyoruz. Erdoğan, Astana Zirvesinin en son 2019’da Ankara’da yapıldığını belirtti. Bu zirve 2019 Eylül’ünde yapılmıştı. Bu tarihten sonra Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekâtı ve Şubat 2020’de Bahar Kalkanı Harekâtı ile Suriye’nin kuzeyinde dengeler epeyce değişmişti. Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde terör koridoruna müsaade etmeyeceğini adeta varlığını ortaya koyarak bütün dünyaya ilan etti. Mart 2020’de salgın Türkiye’ye ulaştı. Bütün dünya salgın sürecini yaşarken Suriye’nin kuzeyinde icra edilen harekâtlara Libya’da ve Kafkaslarda cevap vermek istediler. İdlib’deki göreceli huzur ortamının muhafazasının Türkiye’nin taraf olduğu birçok gelişme ile doğrudan ilişkili olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye kendi kararlarını verdiği müddetçe büyük değişimlere şahit olacağımız çok açıktır.

#İran
#Vladimir Putin
#İbrahim Reisî
2 yıl önce
Tahran zirvesinde neler değişti?
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu