Türk askerinin yaklaştığını ve canları pahasına 13 Türk’ü kurtaracaklarını anlayınca ABD’nin bütün müdahale araçlarının yaptığını yaptılar. DAEŞ ve 1990’lı yıllarda Hizbullah’ın işlediği cinayetlerin benzerini tatbik ederek silahsız insanları birer birer katlettiler. Eş zamanlı olarak sosyal medya kanallarının harekete geçirilmesi, PKK ve FETÖ gibi yapıların aynı dili kullanması hiç şaşırtmadı. Savunmasız insanları acımasızca katlederken propagandanın en çirkin yöntemlerine başvurarak örgütlü bir şekilde Türkiye’nin kendi insanlarını öldürdüğü yalanını her tarafta yaymaya çalıştılar. Bu kadar etkili ve hızlı hareket edebilen örgütlü yapıların varlığı sıradan dönemler yaşamadığımızı gösteriyor.
Savunmasız insanları vahşice katlederek Türkiye’nin ve Türk ordusunun kapasitesi üzerinde şaibe oluşturmak istedikleri çok açıktır. Katliamdan hemen sonra İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma propaganda yöntemlerini etkili bir biçimde kullanarak Türkiye’yi hareketsizliğe mahkûm edeceklerdi. Böylelikle coğrafyamızda meydana gelen Türkiye eksenli barış ve güven ortamını da zehirlemiş olacaklardı. Bu sebeple ABD’nin güdümündeki koalisyona dâhil olan bütün gruplar aynı anda harekete geçti. Yalanın olabildiğince hızlı yayılmasını istediler. Bağımlı yapılar aynı anda harekete geçerek Erdoğan düşmanlığında ortak olduklarını tekrar gösterdi. Bunu basit bir muhalefet davranışı olarak kategorize etmek doğru değil.
15 Temmuz’da ortaya çıkan Türkiye karşıtı cephenin bütün unsurları birlikte hareket etmeye devam ediyor. ABD ve PKK destekçisi görünmekten çekinmeyen şahısların geçmişleri, ortaklığın anlaşılması açısından oldukça önemlidir. Birtakım ayrıntılar koalisyonun şifreleri olarak görülebilir. Kimi İran, kimi Körfez, kimi Esad, kimi de İsrail ile olan yakınlıklarıyla bilinen grupların Türkiye karşıtlığında birleşmesi ortak aklın görülmesi ve hadiselerin seyri açısından önemlidir. Türkiye, Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde emperyalizmin bütün planlarını bozabilecek bir güçtedir ve bu, açıkça görülüyor. Emperyalistler bu topraklara dışarıdan geldi. Aynı yerler Türkiye için bin yıldır vatandır. Dolayısıyla bin yıldır onlarca defa başaramadıkları gibi yine başaramayacaklar. Fakat iç işgalcilerin varlığı geçmişte olduğundan daha büyük tehlike arz ediyor. Bu durumu önemsememiz gerekiyor. Çünkü iç işgalciler, kullandıkları dil itibarıyla ilk defa içeriden görünmeyi başarıyor.
Türkiye savunma pozisyonundan çıktıktan sonra grup kimliklerinin önemsizleştiğini gördük. Farklı ideolojik geçmişlere sahip yapılar, 90’lı yıllardan sonra liberalizmin etkisiyle çok kapsamlı bir zihniyet dönüşümü yaşadı. Bu ideolojinin hukuk temelli evrenselleştirici dili, içerideki grupların Türkiye karşıtlığını kalıcı hâle getirdi. Bu grupların birlik oluşturmakta zorluk çekmemesi dönüşümün derinliğini gösterir. FETÖ, PKK, DAEŞ gibi ABD güdümündeki grupların birtakım hadiselerde kolaylıkla ortaklık oluşturması coğrafyamızın tamamı açısından büyük bir sorundur. Türkiye, bağımsızlıkçı bir siyaset takip etmeseydi, farklı aidiyetleri olan gruplar ortak hareket etmek zorunda kalmayacaktı. Dolayısıyla coğrafyamız zaten teslim olacaktı.
Türkiye, Kafkasya’dan Akdeniz’e kadar sorunlu alanlarda yeni bir barış ortamı inşa ediyor. Bu, Türkiye eksenli bir barış ortamıdır. Ermenistan, ABD ve Avrupa’nın etkisi ile bu ortamı zehirlemek istedi ama başarılı olmadı. Fransa ve Amerika açıkça Ermenistan’ın yanında yer aldı ve PKK terör örgütü fiilen Kafkasya’ya taşındı. Türkiye ve Azerbaycan’ın kurduğu eksen, Güney Kafkasya’da yeni bir dengenin oluşmasını sağladı. Bu durum Hatay ve İdlib’den başlayarak Halep’i de içine alan hatta Hazar’a kadar uzanan bir barış ortamının kurulabileceğini gösteriyor. Aynı hattın Doğu Akdeniz’i de kapsayacağı, Libya ve Cezayir üzerinden Afrika’nın derinliklerine ulaşabileceği ortaya çıktı. Bunun, Avrupa ve ABD sömürgeciliğine vurulan büyük bir darbe anlamına geleceğini bilmeyen yoktur.
FETÖ bize ait değildi ama bizim içimizden çıktı. Bize ait olmadığı halde içimizden çıkan başka yapıların olabileceğini de gördük. Bu son olayda yalan mekanizmasının öne çıkan iki elemanı FETÖ ile ortak geçmişe işaret ediyor. Bunların ilişki ağlarının da canlı olduğunu anlıyoruz. Her yeni durumda benzer çevreler aşağı yukarı aynı zihniyet biçimini yansıtıyorlar. Bunların bir anlamı olmalı.
Geçmişte sivil alanda sorumluluk üstlenen kişilerin bugün daha cesur davranması gerekiyor. Eski yapıların deşifre edilmesi şart.
