|
Muhalefetin Mısır ve İsrail ısrarı ne anlama gelir?

Muhalefet liderleri ve sözcüleri tarafından Mısır ve İsrail ile anlaşılması yönünde Erdoğan’a baskı yapılmaktadır. Muhalefet kanadından yapılan bu baskının gerekçesi izah edilmiyor fakat anlaşma sürekli gündemde tutuluyor. Muhalefet partilerinin İsrail ile Mısır’ı bir kefeye koyarak AK Parti’yi eleştirmelerini önemsemek gerekir.

Doksanlı yıllarda İsrail, Türkiye’de neredeyse iç siyasette dahi söz sahibi olmuş ve içerideki uzantılarıyla büyük bir baskı unsuru hâline gelmişti. 28 Şubat Süreci’nde Türkiye üzerindeki İsrail etkisi en ileri aşamaya ulaşmıştı. Bugün muhalefet saflarını şekillendiren çevrelerin İsrail ile anlaşmayı öne çıkarmalarını 28 Şubat Süreci’ndeki ilişkiler çerçevesinde anlamak gerekir. O dönemde Türkiye kıskaca alındı ve iki kutuplu sistemin çökmesiyle ortaya çıkan fırsatlardan yararlanması engellendi. Bugün dünya yeniden büyük bir değişim sürecinden geçiyor ve Türkiye’nin o dönemde olduğu gibi yeniden kıskaca alınmak istendiği açıktır.

Türkiye’nin güçlü bir İslam ülkesi olan Mısır ile ilişkilerini her zaman üst seviyede tutmak istediğini söyleyebiliriz. Fakat İslam coğrafyasının bu çok önemli ülkesinde postkolonyal iktidar yapıları herhangi bir şekilde halk lehine esneklik göstermediği gibi sürekli olarak kendini yenileyerek tahkim etmektedir. Mursî dönemi arızî bir durumdur. Fakat Mursî dönemiyle ilgili olarak özellikle geniş tabanlı siyasal katılımın altını çizmek gerekir. Türk siyasî hayatı üzerinde İsrail etkisinin yoğunlaştığı doksanlı yıllarda Amerika ve İsrail liberalizmi de altın yıllarını yaşamaktaydı. Dönemi yaşayanlar İslam ve demokrasi kavramlarının çokça gündemde olduğunu hatırlayacaktır. Aynı şekilde bugün terör örgütü olarak tescillenen FETÖ’cü yapılanmanın altın çağı da aynı döneme tekabül eder. Mursî’yi iktidara taşıyan geniş tabanlı siyasal katılımı önemsemeyen Türk liberalleri ve FETÖ birleşik cephe hâlinde Musır karşıtı bir tutum sergiledi. Türkiye, İslam coğrafyasının en güçlü ülkelerinden biri olan Mısır ile modern çağlarda ilk defa bu kadar yakınlaşmıştı fakat çok kısa bir zamanda Mursî darbe ile iktidardan uzaklaştırıldı. Mısır’da postkolonyal iktidar yapıları yeniden tahkim edildi. Mursî iktidarından en çok endişe eden İsrail’di.

Türkiye’de liberal, muhafazakâr ve Avrupacı sol çevrelerin Erdoğan’a yönelik eleştirilerinde 2011’i bir dönüm tarihi olarak belirlediklerini görüyoruz. Bu tarihi hem Arap Baharı hem de FETÖ’cü yapılanmanın iktidar olma isteğini açığa vurmasıyla ilişkilendirebiliriz. FETÖ de postkolonyal yapılar arasındadır. Türkiye’nin faklı alanlarda bağımsızlaşma iradesini göstermiş olmasından rahatsız oldukları anlaşılıyordu. Belirtilen tarihte Erdoğan’ın antiemperyalist siyaseti hayata geçirmek için uğraştığı ilgili çevreler tarafından görülüyordu. Nitekim Erdoğan, bu siyasetin bir gereği olarak FETÖ’cü yapılanmanın en önemli güç kaynağı olan dershaneleri bu dönemde sorgulamaya başlamıştı. Liberal, muhafazakâr ve Avrupacı sol çevrelerin Gezi Parkı birlikteliği de aynı süreçte alenileşti. 2013’te eş zamanlı olarak Mısır’a ve Türkiye’ye benzer yöntemlerle müdahale edilmesi, sürecin tek merkezden yönlendirildiğini gösterir.

Muhalefet çevrelerinin İsrail ve Mısır ile Doğu Akdeniz bağlamında anlaşma yapılması gerektiğinden hareketle Türkiye üzerinde baskı uygulamaya çalıştıklarını söyleyebiliriz. Türkiye’nin bağımsızlıkçı siyasetini durdurmak istedikleri açıktır. Bu, son yıllarda Türkiye’ye karşı uygulanan emperyalist yaklaşımın özetini de verir: “Türkiye’yi durdur, Erdoğan’ı devir”. İslam coğrafyasının en önemli ülkelerinden biri olan Mısır’a önem verdiklerini söyleyemeyiz. Türkiye’nin İsrail veya Mısır ile kendi belirlediği şartlarda herhangi bir konuyu müzakere etmesi ya da birtakım hususlarda anlaşma sağlaması elbette mümkündür. Üstelik Cumhurbaşkanımız ilgili taraflarla her türlü müzakereye açık olduğunu sürekli gündeme getirmektedir. Türkiye’nin belirlediği şartların hayata geçmesini istemedikleri açıktır. Türkiye’yi durdurmak ile kast edilen de budur. Bugünkü Mısır yönetiminin ve elbette İsrail’in, Türkiye’nin bağımsızlıkçı siyasetinden rahatsızlık duydukları açıktır.

Yaklaşık on yıldır küresel ve bölgesel olarak çok güçlü bir değişim yaşıyoruz. Erdoğan’ın bağımlı yapıları tasfiye etme yönündeki mücadelesiyle Türkiye, coğrafyasında sürekli güç kazanmaktadır. Türkiye’nin değişimi yakın coğrafyasında da yankı uyandırmaktadır. Bu süreç Mısır gibi İslam ülkelerini de etkileyecektir.

#Mısır
#Türkiye
#Recep Tayyip Erdoğan
4 yıl önce
Muhalefetin Mısır ve İsrail ısrarı ne anlama gelir?
KGF’nin ayrıntıları netleşti
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!