|
Şu dağlar kömürdendir…

Bartın’da büyük ve elim bir facia yaşandı. Milletçe perişan olduk, bağrımız yandı. Can veren madenci kardeşlerimizin mekanları cennet olsun, adlarının şehitlerin hizasına yazılmasını niyaz ederiz Mevla’dan. Aile deyip geçmemeliyim; geride boynu bükük kalan evlatlara, anne babalara, eş ve kardeşlere sabr-ı cemîl dilerim.

Müslümanız, kadere imanımız var; ecel gelecekse bahanesini hazır edip geliyor, ne bir an önce ne de bir an sonra. Siz bütün tedbirleri alsanız da olacak olan olması gereken vakitte oluyor, buna çare yok. Ancak madencilik başta olmak üzere bazı iş kollarında çalışan emekçiler her an Azrail’le burun buruna veriyorlar hayat kavgasını. Kime aittir bilmem ama bir madencinin dilinden yazılan ifade bunu çok net ifade ediyor: Aşağıda ölüm var, yukarıda açlık; ölüm belki ama açlık muhakkak! Okuyunca kahroldum.

Pek çoğumuz bırakın yerin altında o ağır şartlarda o kadar saat mesai yapmayı, bu işler nasıl oluyor diye merak edip madene girsek yarım saat tahammül edemeyiz o ortama. O insanlar bu madenlerde facia olmasa bile ömürlerini tüketiyor. Helal rızık sadece çalışma şartları ile alakalı değildir ama rızkın helal oluşunun işin hakkını vermekle irtibatlı olan kısmına herkesten çok elleri yüzleri kömür karası o yiğit insanlar denk düşer. Karabük’te maden ocağını ziyarete gittiğimizde orada çalışanların o kömür karası ellerinden eğilip öpmek gelmişti içimden. Hocanın, anne babanın eli öpülür bizde, bir de madencinin. Böyle desek, mübalağa etmiş olmayız sanırım, zira sezâdır.

Hadisenin hemen akabinde ilgili Bakanlar olay yerine vardılar, kurtarma çalışmalarının koordinesi için gereken her şey sonuna kadar yapıldı, Sayın Cumhurbaşkanı programını iptal edip insanımızın acısını yanlarında durarak paylaştı, memnun olduk milletçe. Peşinden ailelere yapılacak yardımlar açıklandı, Milli Eğitim Bakanlığı vefat eden madencilerin çocuklarının bütün eğitim masraflarını karşılayacağın duyurdu, güzel. Herhangi bir ihmal var mı yok mu araştırması için altı savcı birden vazifelendirildi, âlâ. Soruşturma neticelenene kadar maden sahası kapatıldı, fevkalade. Acı yaşandıktan sonra telafisi için devletin bütün imkanlarının seferber edilmesi, kederli insanlarımızın yanında durulması, sorumluların ihmali varsa cezalandırılması elbette güzel ama yetmez, ama yet-mi-yor!

Kader deyip, bu işin tabiatında bu risk var deyip, madenciler böylesi ihtimallerin farkında olarak çalışıyorlar deyip çıkamayız işin içinden. Maden sahalarında bütün tedbirler alınsa, gerekli bütün yatırımlar azına çoğuna bakmadan yapılsa, maden sahipleri üç kuruş fazla kazanacak diye işçi güvenliğine halel getirecek birtakım önlemlerden -kitabına uydurularak- vazgeçilmese, uluslararası normlar neyi icap ettiriyorsa onlar bihakkın yerine getirilse, yani a’dan z’ye bütün yapılması gerekenler yapılsa ama buna rağmen böyle bir facia ile karşılaşılsa; tevekkül etmek, kader demek, bu işin tabiatında bu da var demek, bu kahreden felaketlere tahammül etmek bir parça daha kolaylaşacak.

Bu kazalardan sonra devletin bütün imkanlarının seferber edilmesi ancak bu kazalardan önce gerekli bütün tedbirlerin alınması ile anlamlı hale gelir. Ocaklara düşen ateşi söndürmek için her şeyi yapmak elbette güzel ama o ateş düşmesin diye bir şeyler yapmak çok daha anlamlı. Devletimiz güzel olanı yapmaya çalışıyor, yaraları sarmak için seferber oluyor bunu görüyoruz, arzumuz ‘anlamlı’ olanın da yapıldığını görmek! O anlamlıyı şöyle tarif edebilirim sanırım: Vefat eden madenci kardeşlerimizin bütün yakınları bir araya gelse hepsi birden kalpleri tam mutmain olarak ‘çalışma şartlarından tedbirlere, gerekli yatırımlardan önlemlere kadar her bir şeyin tamam olduğuna biz inanıyoruz’ diyebiliyorlarsa mesele tamamdır. Aksi halde evinin kirasını ödeyebilmek için çalışırken can veren madencinin ailesine devlet olarak bir ev verseniz hanımı diyecektir ki: evimin direği yanımda olsaydı da evim olmasaydı! Bütün eğitim masraflarını karşıladığınız çocuk diyecektir ki: Ah babam yanımda olsaydı da ben okul okumasaydım.

Detaylarına çok vakıf olduğumuz bir saha değil, patlama yaşanan madene ve oradaki şartlara dair bir bilgimiz yok; bu şartlar altında kimseye haksızlık etmek istemem. Benimki sadece bir çağrı, yalnızca bir davet. Soma yaşandı, Bartın keşke yaşanmasaydı diyoruz ya, bir daha benzer bir facia ile karşılaşmamak için gereken ne ise, kimsenin gözünün yaşına bakmadan, kimsenin kazancının biraz azalmasını umursamadan, önce insan diyerek, uluslararası normların önünde şapka çıkaracağı yerli ve milli bir standart oluşturarak madenlerimize çeki düzen vermeliyiz.

Allah’tan vefat edenlere rahmet, yaralılara şifa, geride kalanlara sabır diler, madenlerde çalışmaya devam edenlere devletten umut beklerim, vesselam.

#Bartın
#Amasra
#Maden Patlaması
#MEB
2 yıl önce
Şu dağlar kömürdendir…
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık