|
Her hareket bir hukuk oluşturur…

Müslümanların en faziletlisi,

eli ve dili ile Müslümanları incitmeyendir.

Hadis-i Şerif

Bir Cuma günü arkadaşının Perpa"daki ofisine gitmişti. İşini bitirip bir camiye Cuma namazına yetişecekti. İş uzayınca orada kılmak mecburiyetinde kaldı. Uzun zamandır mecbur kalmadıkça iş merkezlerinde ve pasajlarda ki mescitlerde Cuma namazı kılmıyordu.

Cuma ezanı okunduğunda alelacele iş merkezinin üst katında yer alan mescide koştu. Biraz gecikmenin telaşıyla basamakları hızlı adımlarla çıktı. Mescidin giriş kapısı kıble istikametinde yer alıyordu.

Genelde camilere giriş kıblenin tam tersi istikametinde olur. Bazı büyük camilerde kıblenin sağından ve solundan da girişler yapılabiliyor. Böylece cemaat ön kısımdan arkaya doğru saf oluşturur. Girişin farklılığı düzensiz bir ortam oluşturmuştu.

Ayakkabılarını çıkartıp rafa yöneldi. Ayakkabı rafı giriş kapısının arkasında yer alıyordu. Hutbeden önce sünneti kılabilme telaşıyla yer aradı. Kapının arkasında dibe doğru boş bir yer gözüne ilişti. Rafta duran ayakkabıyı boşluk oluşturması için arkaya doğru itti ve kendisininkine yer açtı.

Kenarda bırakılan daracık boşluktan arka safa doğru hareket etti. Cemaatin büyük çoğunluğunu orada ki esnaf ve çalışanlar oluşturuyordu.

Sünneti kılmak için namaza durdu. Namazda aklına rafa yerleştirdiği ayakkabıları geldi. "Ben nasıl bir Müslümanım. Kendime yer açmak için başka bir adamın ayakkabılarını daha zor alınacak yere dibe doğru ittim. Adam ayakkabılarını almaya geldiğinde göremeyecek çalındığını düşünecek. Görse bile yaptığım doğru değildi. Cuma namazı Allah"la benim aramda bir hukuktur ama ayakkabıyı itip yer açmak bir kul hakkıdır" diye düşündü

Bir kastının olmadığını, gayriihtiyari, dikkatsiz, özensiz ve biraz bencilce davranmış olduğunu kendine telkin etmek istedi. Ruhunu teskin edememişti.

O anda nasıl düşünemedi. Ayrıntılar anlamlı kılıyordu hayatı. Her şekilde bir hukuk oluşuyordu. Bu düşünce karışıklığı içinde sünneti bitirdi.

Bulunduğu yerden kalkıp insanların omuzlarının üzerinden geçip yaptığı hatayı düzeltmesi ayrı bir rahatsızlık verecekti. Bunu göze alamadı. Bir ibadeti yaparken bir hukuku düzelteyim derken başkasıyla hukuk oluşturmak; "kul hakları" aklına geldi.

"İnsan öldürmek, yalan söylemek ve hile yapmak. Gıybet ve iftira etmek. Hırsızlık yapmak, rüşvet almak ve vermek. Haset etmek, bir kimsenin namus ve şerefine sataşmak. Başkalarıyla alay etmek, ad takmak, onları küçük görmek, sövmek veya kötü söz söylemek, kötü zanda bulunmak. Başkalarının özel hayatlarını araştırmak. Birisini dövmek ya da yaralamak. Arkadaşının sırrını açıklamak. Başkasının çocuğunu ücretsiz çalıştırmak ve çalışanın emeğinin karşılığını vermemek. Verdiği sözde durmayarak birisini bekletmek. Borcunu zamanında ödememek. Birisine istemediği bir sözü söylemek, yani sözle rahatsız etmek. Birisine istemediği davranışı yapmak, yani onu rahatsız etmek…" O an bunları hatırladı.

"An" zaman dilimi olarak kısa olsa da; kendini sorgulayan bir insan için uzundur.

Hukuk sadece Müslümanla oluşmuyordu ayrıca. Müslüman olmayan birini "incitmek ve kalbini kırmak" yasaklanmıştı. Müslüman olmayana zulmetmek Müslüman"a zulmetmekten, hayvanlara zülüm insana zulmetmekten daha kötüydü.

Üzerinde kul hakkı bulunanların ibadetlerinin kabul olmayacağını, cennete giremeyeceğini ve Müslüman olmayanın hakkı için de, onunla helalleşmek gerektiğini düşündü.

İmam hutbenin sonunda Nahl Suresi"nin 90. Ayeti"ni okunmaya başladığında kendine geldi.

"Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor."

Söylenen her sözü ve aklından geçenleri kendine bir ihtar gibi algılıyordu.

Alnını secdeye koyup var edeni övmeye başladığında bu kez rahmetli annesinin "oğlum, aman hesap günü var ve kul hakkına dikkat et" tembihi aklına düştü.

İmam selam verdiği an yaptığı hatayı düzeltmek için yerinden fırlayıp kapıya doğru hareket etti. Ayakkabıların sahibinden önce rafa varabilmek için dua ediyordu. Adam ayakkabılarını alıp giderse helalleşme fırsatını da bulamayacaktı.

Kapıya gelip ayakkabıların aynı yerde durduğunu gördüğünde derin bir nefes aldı. Kendi ayakkabılarını aldı arkaya ittiklerini eski yerine getirdi ve düzeltti.

Huzursuz bir şekilde Cuma"yı eda etmişti. Dışarı çıktı, hatasını telafi fırsatı verdiği için "var edene" şükretti. Her hareketimiz bir hukuk oluşturur.

Hz. Ömer"in (r.a.) söylediği gibi "İnsanları düzeltebilmemiz için önce kendimizi düzetmemiz gerekir."

11 yıl önce
Her hareket bir hukuk oluşturur…
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu