|
Birbirine benzemeyen iki cinayet
Edmond Safra adını bir yerlerden hatırlıyor musunuz?

Bu sütunun devamlı okurları soruya "Evet" cevabını vereceklerdir... 'Dünyanın en önemli bankacısı' unvanlı Lübnan kökenli Musevi işadamının adı Kulis'te geçti ("Başımıza şimdi de Safra çıktı", Yeni Şafak, 23 Mayıs 2001). Dönemin içişleri bakanı Sadettin Tantan, Türkiye'deki kara para hareketlerini Gümüşsuyu Caddesi'ndeki ofisinden yönlendiren bir kişiden söz ederken, arşiv karıştırıp o kişiyle Edmond Safra arasındaki ilişkilere bakılmasını tavsiye etmişti. Ben de onun istediğini yaptım...

Üzeyir Garih cinayetinin almaya başladığı biçim, yakın sayılacak bir tarihte Safra üzerinde araştırma yaptığım için, bana, uluslararası bankerin başına geleni yeniden düşündürmeye başladı. Dünyanın en zengin, bu sebeple de çok iyi korunan adamlarından biri olan Edmond Safra, 3 Aralık 1999 günü, Monako'daki evinde dumandan boğularak öldü. Garip bir ölümdü; yetkililer, Safra'nın Ted Maher adlı Amerikalı erkek hemşiresini evi ateşe vermekle suçladılar. İddiaya göre, dört aydır o evde çalışan Maher, kendisini 'kahraman' gösterip göze girmek için çöp kutusu içerisinde kâğıt yakmış, oradan sıçrayan kıvılcımlar bütün evi ateşe vermiş... Yangın sırasında, böyle durumlar için 'sığınak' olsun diye techiz edilmiş banyoya sığınan banker Safra, kapı altına ıslak havlu da serdiği halde, içeri sızan dumandan zehirlenerek ve yanarak hayatını kaybetmiş...

Biçim çok farklı görünse bile, Üzeyir Garih gibi birinin mezarlıkta bıçaklanarak öldürülmesi gibi 'garip' bir cinayet Edmond Safra'nın başına gelen...

Üzeyir Garih'in 'kâtil namzedi' cep telefonu izlenerek bulunmuştu ya, Monako'daki olayda da en önemli unsurlardan biri 'cep telefonu'... Yanında bir bayan hemşire olduğu halde banyoya sığınan Safra'nın yanında cep telefonu varmış... Hatta, evsahibiyle birlikte hayatını kaybeden bayan hemşireye de, 'kâtil' ilân edilen Maher, "Başına bir şey geldiğinde yardım istersin" diye fazladan bir cep telefonu daha vermiş... Banyodan telefonla yardım istemişler, ama epey geç gelen itfaiyeci ve polislere kapıyı açmamışlar... Üzerinde banyo kapısının anahtarı bulunan korumaların başını ise Monako polisi tutuklayıp kelepçelemiş... (Bazıları, iki kurbanın cesetleri iyice tanınmayacak hale gelene kadar kapının açılmamasını, "Safra'nın vücudunda iki kurşun vardı" ve "Hemşirenin boynu kırılmıştı" diye açıklıyorlar...)

"Dünyanın en iyi korunan kişisi" diye bilinen Edmond Safra'nın Monako'daki evinde çalışan, çoğu Mossad eğitimli 11 korumanın hepsinin, yangın çıktığı sırada olay mahallinden 20 dakika mesafedeki başka bir yerde bulunmalarının sebebini açıklayabilen de yok. Bu nasıl bir koruma anlayışı?

Birbirinden çok uzak iki yerde, farklı farklı durumlarda öldürülen iki Musevi işadamı arasında olmayan paralleliği kurmamın çok basit bir sebebi var: İkisinin de eşlerinin adı 'Lily'... Lily Garih'in, Safra Ailesi'nin iş dünyasında yolculuğa ilk çıktığı Lübnan'da doğduğunu Eyüp Mezarlığı'ndaki cinayetten sonra öğrenmiştik... Lily Safra ise Brezilya doğumlu, Edmond onun dördüncü kocası... Lily Garih'in kendisini fazla ön plana çıkartmayan üslubuna karşılık, Lily Safra dünya sosyetesinin yakından tanıdığı bir kişi...

İki yıl önce Monako'da işlenmiş cinayetin fâili ilân edilen Ted Mahler'in 'kâtil' olduğuna pek inanan yok. Cinâî romanlar da yazan ve başarıları arasında üstü örtülü bazı cinayetleri araştırarak fâillerine ulaşmak da bulunan Amerikalı ünlü gazeteci Dominick Dunne, itibarlı Vanity Fair dergisi için yazdığı uzun makalede (Aralık 2000) ve devam ettirdiği araştırmasında (Mart 2001), konuya ilgi duyan kişilerin Mahler'in kâtil olduğuna inanmadıklarını ifade ediyor...

Hayatını Monako'da kaybeden Safra Rus Mafyası'nın kasası gibi çalışmış uzun yıllar; bir kaynağı, Dunne'a, "O arada 4.8 milyar dolar buharlaştı; esas buna bakmak gerek" demiş... Öldürülmeden kısa süre önce, Safra, Rus Mafyası'nın hesapları üzerinde yoğunlaşan FBI ile işbirliği yapıyormuş...

Fransız Nouvelle Observateur dergisi, bir Monakolu avukattan naklen, "Safra, Rus Mafya'sını gözden çıkardı, onun bu durumundan rahatsız olan bazı müşterileri Maher'i kullanmış olabilir" demiş ve eklemiş: "Zavallı biri ses getirecek bir cinayette ilk kez kullanılmış olmuyor..."

Rehine krizi sırasında (1980) Tahran'a silâh taşıyan uçak Safra'nınmış ve İranlılar'ın o silâhlar karşılığı ödediği para, Sandinista gerillalarına, Safra'nın bankası aracılığıyla ulaştırılmış... Robert Parry adlı bir gazeteci, "Monako'daki cinayetin ardında İran-Kontra skandalı yatıyor" demekte...

Cinayetle ilgili yayınlarda yakınlarda Demirbank'ı satın alan HSBC adlı bankanın adı da geçiyor; Safra'nın New York'taki bankasını HSBC satın almış... Cenaze töreninde söz alanlardan biri de, HSBC'nin başkanı Sir John Bond imiş...

Başlarında İsrail istihbarat örgütünde üst düzey görev yapmış Shmule Cohen bulunan Mossad eğitimli 11 korumanın gözetimindeki işadamı Edmond Safra cinayeti bütünüyle aydınlanmış değil; Dunne gibi bir 'uzman', "Kâtil kesinlikle Maher değil" diyor çünkü... Mossad'ın da ilgilendiği duyulan Üzeyir Garih cinayeti de aydınlatılamazsa, "Bu MOSSAD'a ne oldu böyle?" diye sormak hakkımız olacak...
#Edmond Safra
#HSBC
#Demirbank
#Üzeyir Garih
#Cinayet
23 yıl önce
Birbirine benzemeyen iki cinayet
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli