|
Kimin eli nerede?
Bush'un, "Ya bizim yanımızdasınız, ya da teröristlerin" cepheleşme dâvetini kendine yapılmış sayıp tavır belirlemiş bir dost benim en büyük itirazcım. Ben, "Üsame bin Laden ve Tâlibân ABD ürünü" dediğimde, hemen "Ne alâkası var?" cevabına yapışıyor... Ona göre, biri Türki bin Faysal'ın, diğeri Pakistan istihbarat örgütünün (ISI) eseri... Acaba öyle mi?

Pek az kişinin haberdar olduğu 'istihbarat örgütlerinin istihbarat örgütü' denilebilecek bir yapılanma var dünyada: Safari Kulüp. Bu yapının oluşmasında çok önemli roller oynamış olanlar, Henry Kissinger (ABD), Şah Rıza Pehlevi (İran), Kont Alexandre de Marenches (Fransa), Enver Sedat (Mısır), Kral II. Hasan (Fas) ve Kemal Adham (Suudi Arabistan)...

Varlığı, Şah'ın öldüğü, Sedat'ın suikasta uğradığı demlerde, Mısırlı gazeteci Muhammed Haseneyn Haykal tarafından keşfedildi. İran'ın dini lideri Ayetullah Humeyni'nin sağladığı özel izinle Şah dönemi İran'ı arşivlerine giren Haykal, bazı istihbarat örgütleri başlarının imzasını taşıyan bir belgeye ulaştı. Belgeden kulübün ilk ilgi alanının Afrika olduğu anlaşılıyordu (Haykal, "Iran: The Untold Story", s. 112-115).

Belge, 'Safari Kulüp'ün, dünyanın değişik köşelerinde karşılaşılan Sovyet ve komünist tehdidine karşı bir yapılanma ihtiyacından doğduğunu gösteriyor. Kulüp, Sedat'ın sağladığı imkânları kullanarak Kahire'de bir karargâh oluşturmuştu; bir sekretaryası, bir planlama, bir de icra bölümü bulunmaktaydı. Güvenlik ve iletişim altyapısını Fransa sağlamaktaydı. Altı istihbarat örgütü başkanının imzalarını taşıyan 1 Eylül 1976 tarihli belgeye göre Kulüp başkanlığı dönemseldi; her yıl bir başka ülke başkanlık koltuğuna oturacaktı.

Bu örgütlenmenin fikir babasının de Marenches olduğu anlaşılıyor. En son görevi Fransız dış istihbarat örgütü başkanlığı olan de Marenches'e, tanıyanların "Fransa'nın Kissinger'ı" dediklerini biliyoruz. Fransız istihbaratçı 1982 sonrasında çok çabuk gözden düştü. Mehmet Ali Ağca'nın Papa'ya düzenlediği suikastı (1982) CIA'nin bir araştırmasına dayanarak "to Kill the Pope" (Papa'yı öldürmek) adıyla romanlaştırdığı bilinen Tad Szulc, daha önce burada yazmıştım, suikastı Vatikan'la irtibatlı ve genellikle Fransız rahiplerden oluşan bir kliğin işi olarak görmekte. Romanın başkişilerinden biridir Alexandre de Marenches. Kitabının sonuna eklediği notta, Szulc, Fransız istihbaratçının öldürülmüş olabileceğini de ima etmektedir.

Kendine özgü bir yapılanma olan Safari Kulüp'ün bir başka başarısı da, Enver Sedat'ın 1977 ekim ayında Kudüs'e yaptığı ziyarettir. Kudüs'ü ziyaret fikri sanıldığı gibi Sedat'tan çıkmamış; süreç, hayatını sonradan bir suikastta kaybedecek İsrail başbakanı İzak Rabin'in Safari Kulüp'teki Fas temsilcisine verdiği, onun da Sedat'a ulaştırdığı mektupla başlamıştır. O mektubu, İsrailliler ile Mısırlılar arasında Fas'ta yapılan bir dizi toplantı izledi.

Bu bilgileri aldığım Amerikalı gazeteci John K. Cooley'in "Unholy Wars" (Kutsal olmayan savaşlar; Pluto Press, Londra, 1999) adlı kitaptan (s. 25-30), kulübün bütün faaliyetlerini ABD ve İsrail istihbarat örgütleriyle paylaştığını da öğreniyoruz. Safari'yi Afganistan'la ilk ilgilendiren de Marenches...

Afganistan için bugün bulunan çözüm "Zahir Şah'ın yeniden işbaşına getirilmesi" ya, Alexandre de Marenches'i Afganistan'la ilgilendiren de Zahir Şah'ın devrilmesiydi; hayatını kitaplaştıran Christine Ockrent'e bunu söyleyen kendisi. De Marenches'in, akrabası Amerikalı gazeteci Arnaud de Borchgrave'in, 1979 sonunda, "Bu Noel nerede olmalıyım?" sorusuna, "Senin yerinde olsam Kâbil'e giderdim" cevabını verdiğini de, yine Ockrent yazıyor...

Bu giriş herhalde yeter; şimdi gelelim, Bin Laden'i Afganistan'a kimin gönderdiğine, Tâlibân'ın kimin eseri olduğuna...

Suud istihbarat örgütü, uzun yıllar, Kral Faysal'ın kayınbiraderi, Adapazarı doğumlu Kemal Adham tarafından yönetildi; Adham emekliye ayrıldığında, yerini yeğeni Prens Türki bin Faysal'a bıraktı. Safari Kulüp'te alınan, "Afganlar'a yardım edelim" kararının uzantısı olarak kurulacak 'uluslararası cihad birliği' başına geçecek kişi için arayışlarını sürdüren Prens Türki, seçimini Üsame bin Laden'den yana yaptı. Birliğin kurulmasını, eğitimini, Afganistan içindeki operasyonlarını yakından izleyen de Prens Türki'ydi; şimdilerde adı çok duyulan 'el-Kâide' örgütünü kuran Bin Laden, ama kurduran oydu. (bkz. Unholy Wars, s. 122-125)

Tâlibân'ın Pakistan istihbarat örgütü ile ilişkisi hemen ilk günden beri var. Medrese talebelerini Hikmetyar ve Rabbani gibi liderlerin karşısına çıkartma başarısı ISI örgütünün. En iyisi Cooley'in satırlarını aktarmak: "Pakistan'ın ISI'sı ve Suudi Arabistan, biri silâh ve lojistik destek sağlayıp öteki bitmez tükenmez para sarf ederek 'CIA'nin Rusya'ya karşı cihadına' kaynak aktardılar. Tâlibân'ın ilerlemesini sağlayan da onlardır." (s. 144).

Cooley, "2000 yılı yaklaşırken" diyor, "İran ve Hindistan gibi bölge ülkeleri, Pakistan ve Suudi Arabistan'la yakınlaşan ABD'nin, 1979-1989 arasında Afgan cihadını nasıl Sovyetler'e karşı kullandıysa, şimdi de Tâlibân'ı bölgesel amaçları için kullanacağına inanıyorlar" (s. 145).

Evet, dostum haklı, Üsame bin Laden'i Afganistan'a Prens Türki götürdü; Tâlibân'ı üreten de ISI...
#George W. Bush
#Usame Bin Ladin
#Taliban
#Afganistan
23 yıl önce
Kimin eli nerede?
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli