|
Marc Rich canlı, hem de capcanlı...
Kürşat Bumin, günlerdir, Üzeyir Garih'in, "Bizim pasaportlarımız 31 numara ile başlar; yani, pasaportta bile bir ayrım vardır" açıklamasından hareketle "Nedir şu 31 numara işi?" diye soruyor, ilgililerden 'çıt' çıkmıyor. Hayret ki ne hayret... Bir üniversite öğretim üyesi, "Dünyanın her tarafındaki Museviler İsrail'e vergi öderler; Garih belki de bu yüzden öldürüldü" diyor; bu iddia karşısında isyanları oynaması gerekenler de suskunluğu tercih ediyorlar...

Dünyada yalnızca bir ırkın mensuplarını müntesip kabul eden tek bir din var: Musevilik... Hıristiyanlık ve İslâm, müntesiplerinin çokluğuyla övünür ve tebliğ (misyonerlik) faaliyetlerini özendirirler; Musevilik ise, Yahudi ırkından olmayanlara kapılarını sıkı sıkıya kapalı tutar. Museviler'in devleti olan İsrail, biraz da dinî sebeplerle, dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, Yahudiler'in 'yerleşme hakkı'nı kabul eder. Onların adı, İsrail jargonunda, 'sayan' diye geçer.

Bir din ile bir ırk ve bir devletin içiçeliğinin sorun teşkil ettiği durumlar olması kaçınılmaz. Gran Canary adası civarında yatından düşerek ölen Robert Maxwell, iş yaptığı her ülkede 'dolandırıcı' kabul ediliyor; oysa İsrail cenazesini devlet töreniyle kaldırdı ve en itibarlı mezarlıkta gömülmesini sağladı. 'Medya baronu' lâkaplı Maxwell de, tıpkı Monako'da öldürülen banker Edmond Safra gibi, Mossad eğitimli ajanlar tarafından korunuyordu.

"Mossad eğitimli koruma" denildiğinde, aklıma bir başkası geliyor: Bazılarının 'dünyanın en zengin adamı' olduğunu iddia ettikleri, yakın zamanlara kadar 'peşinden en fazla koşulan kanun kaçağı' olan, "Sıfırdan dolar milyarderliğine" öykülerinin en çarpıcısının kahramanı Marc Rich...

İki gün üst üste, burada, biri Monako'da diğeri açık denizlerde hayatını kaybetmiş iki işadamından söz açınca, Rich'in de onlar gibi ölmüş olabileceğini düşünecekleri peşinen uyarayım: Belçika'da doğmuş, servetini ABD'de yapmış, dünyanın başka ülkelerine açılmış 66 yaşındaki Marc Rich capcanlı... ABD'de yüzmilyonlarca dolarlık vergi cezasına çarptırıldığı için yakalandığında hemen cezaevine konması gereken, Amerikan polisinin bir kaç kez hesaba çekilmek üzere kaçırmayı planladığı Rich, Bill Clinton'un koltuğunu terk ettiği gün açıkladığı kararıyla, anasından doğduğu günkü kadar 'suçsuz' hale geldi. Artık, yıllardır yaşamakta olduğu İsviçre'nin Zug kantonundan rahatça ayrılabilir ve elini-kolunu sallayarak, korkmadan istediği yere gidebilir...

Bill Clinton'un sekiz yıllık başkanlık dönemi boyunca altına imza attığı binlerce karar bir yana, son gün imzaladığı "Rich'e af" kararı bir yana... "Bu ülke kanun ve nizam ülkesi olmaya devam etmelidir" diyenleri öfkelendiren bir karardı bu. Amerikan Musevileri bile, "Bu adam sahtekâr; gerçek bir Musevi olsaydı, ambargo uygulanan ve İsrail'in düşmanı olan Libya, Irak ve İran gibi ülkelere silâh satar mıydı hiç?" demekteler...

Şimdi size en ilginç ayrıntıyı veriyorum: Eşinden ayrılmak için 500 milyon dolar nafaka ödemeyi kabullenen dolar milyarderi Rich'in palazlanmasında en büyük pay, ABD'nin "Bunlar haydut ülkeler" diye ilân ettiği İran, Irak ve Libya ile yaptığı alışverişler; fakat, Amerikan güvenlik elemanlarının yıllarca peşinden koştuğu Marc Rich'i, Clinton, sadece seçim kampanyalarına ve emeklilik döneminde adıyla kurulacak kütüphaneye yaptığı bağışlar sebebiyle değil, İsrail Devleti resmen istediği için affetti.

Bu gerçeğe, konuyu soruşturan Amerikan Kongresi Hükümette Reform Komitesi, Başkan Clinton'un İsrail başbakanı Ehud Barak'la yaptığı telefon görüşmelerini ele geçirerek ulaştı. Barak, 8 Ocak 2001 tarihli görüşmede, Clinton'a, "O bizim için sadece mâlî açıdan önemli değil; pek çok Mossad operasyonuna yardımcı oldu" demiş... Aynı konuşmada, Clinton, "Lütfen bunlar aramızda kalsın" deyince, Barak, "Hiçbir yerde söylemem" demiş... Ertesi gün koltuğunu yeni başkana devredecek Clinton 19 Ocak günü bile tereddütteymiş; Barak'ın telefonuna çıkıp, "Yasadışı bir şey yok, ama bugüne kadar böyle bir af hiç olmamış" demiş... Barak'ın ısrarıyla gerçekleşen af gerçekten bir 'ilk' ABD için...

ABD yasalarını çiğnemiş, hakkında yüzmilyonlarca dolarlık para ve uzun hapis cezası bulunan, İsrail'in 'düşman' bellediği ülkelerle silâh ticareti yapmış birinin, yasal açıdan 'tertemiz' hale gelmesini sağlamak için, Ehud Barak, niye devreye girdi acaba? ABD başkanının 'tarihte bir ilk' teşkil eden bir işlem altına imza atmasını zorlayarak hem de... Akıl alır gibi değil...

Unutulmaması gereken bir başka ayrıntı da şu: 'İran-Kontra Skandalı' olarak tarihe geçen olayda (1980) Tahran'a silâh taşıyan uçak Edmond Safra'nındı; İranlıların ödediği para, Safra'nın bankası aracılığıyla Nikaragua'daki gerillara ulaştırılmıştı... Amerikalı gazeteci Seymour Hersh, Türkçeye de çevrilen (Beyan Yayınları) 'The Samson Option' adlı eserinde, İran-Irak Savaşı sırasında Tahran'a silâh satışına Robert Maxwell ve adamlarının da adlarının karıştığını yazmıştı. Marc Rich de, anlaşılıyor ki, benzer karışık ilişkiler içerisine girmiş biri...

Maxwell on yıl önce (1991), Safra 1999 sonunda kuşkulu biçimde öldüler; umarım Rich uzun yıllar yaşar...
#ABD
#Üzeyir Garih
#Maxwell
#Marc Rich
23 yıl önce
Marc Rich canlı, hem de capcanlı...
Orta yol doğru istikameti gerektirir
Korksak mı?!
Londra izlenimlerim, beklentiler ve riskler
Türkiye’nin enerjisi
Komprador entelektüel ve siyasi işlevi