|
“Sadece filmlerde, romanlarda” mı, olur?

Kaset skandalları hakkında, Deniz Baykal''ın öyle bir cümlesi var ki, daha şimdiden siyasi tarihimizin en çarpıcı replikleri arasında yerini aldı:

“Eskiden öldürüyorlardı. Günümüzde kaset yapıyorlar!

*

Kaset istifaları, seçim sürecine damga vurdu. “27 Nisan”dan beri, neredeyse bir aydır, MHP''deki kaset skandalı gündemden düşmüyor. Üç kasetin daha olduğu söyleniyor. Hatta, “Turpun büyüğü heybede” diyenler var.

MHP yönetimini çok zor durumda bırakan skandalın devamı gelecek mi? “Kasetler seçmeni nasıl etkileyecek?” ve “MHP''nin baraj altında kalıp kalmayacağı” hususunda, “hangi istikamette” belirleyici olacak, bekleyip göreceğiz.

Vizyondaki skandal, öyle böyle değil; 15 kişilik MHP Başkanlık Divanı''nın 10''unun istifasına yol açmış bir kaset skandalı…

Partisini ve kendisini “şantaj”la karşı karşıya bırakan böyle bir süreçte, Bahçeli''nin “liderliğinin” sorgulanmaması mümkün değil…

Üstelik, ilk destedeki istifalar sonrası “Bundan sonra kaset yayınlanır da istifa olursa, bu istifaları kabul etmeyeceğim, ne istiyorsanız yapın” demişti,

MHP lideri…

Gel gelelim, ikinci deste skandal daha şiddetli patlayınca çaresiz kaldı.

*

Dikkatinizi çekiyor olmalı…

Bir yıl önce, Baykal kaseti patlayınca “Deniz Bey, bir gün dahi duramaz hemen gitmeli!” diyen ve ardından da istifasını coşkuyla alkışlayan şu malum cephe, bugünlerde MHP''ye nasıl da destek veriyor!

Kaset skandallarıyla siyasetin dizayn ediliyor olmasına karşı çıkmak, Deniz Baykal Operasyonu esnasında akıllarına gelmemişti, nedense…

*

CHP ve MHP''de yaşanan skandalları “Eskiden adam öldürüyorlardı, şimdi kaset yapıyorlar” diyerek resmeden Deniz Baykal''ın, kendisine yönelik operasyonun “nereden geldiğini bilmemesi imkansız” diye en başından beri kaç kez söyledim…

Deniz Bey''in bu konuda kafadan AKP hükümetini suçlaması “politik” bir manevradan ibaretti; “siyasi ihtiyaca” binaen, kendisinin de inanmadığı bir çıkıştı…

Baykal, son CHP kurultayı öncesinde “CHP''yi dizayn etmek isteyen BİR BAŞKA DÜNYA var!” diyerek aslında “kendisini gönderen” operasyonun nereden geldiğini bildiğini gösterdi.

Ekranlardaki bu tarihi sözleri bırakın manşet olmayı, doğru dürüst haber bile olmamıştı!

Deniz Baykal, orada 1 Mart 2003 tezkeresinin reddedilme sürecinden sorumlu tutulduğunu ima edecek ifadeler de kullanmıştı.

*

Deniz Bey''in kastettiği “O dünya” ile, genel başkan iken ısrarla “Avukatıyım” dediği “Ergenekon”un dünyası, “aynı” dünyadır; ama bu durumu itiraf etmesini Baykal''dan beklemiyorum.

“O dünya”nın, son tahlilde, Deniz Baykal''ın “avukatlık performansını” beğenmediği veya böyle bir avukatlıktan “kuşku duyar hale geldiği” gibi bir sonuca ulaşıyoruz!

*

Tam da bu noktada; Deniz Bey''e piyasaya yeni çıkmış olan çok çarpıcı, bir çırpıda okunan bir kitabı tavsiye etmek istiyorum…

Bir roman: Adı, ŞATO!

Meslektaşımız Ergün Diler''in yazdığı romanın girişinde, “Bu kitapta geçen kişi ve olaylar hayal ürünüdür” klişesini okuyoruz; ardından gelen sayfada ise şu yazılı:

“Peki, ya gerçek olsalardı…”

*

Kimi devasa olayların sarsıcı arka planını yazdığınızda, birileri çıkar “Yok daha neler? Böyle hadiseler ancak filmlerde veya romanlarda olur, gerçekte asla yaşanmaz” diye dudak büker…

Oysa…

Böylesi olaylar, gerçek hayatta yaşandığı için, filmlere/romanlara konu oluyordur!

Roman kurgusu ya da bir filmin senaryosu içinde anlatılanlar; hayattaki gizli enstantanelerin farklı kıyafetlerle sahne almasıdır, kolaj yapılarak sunulmasıdır.

*

Tezkerenin reddedilmesinden hemen sonra Ankara''nın derin koridorlarında yaşananlara…

Bu tarihi sonucu müteakip “arzın merkezinde” hangi “dünya”nın kaybettiği hakikatine seyahat etmeden, son yıllarda yaşanan devasa hadiseleri doğru okuyamayız.

Deniz Baykal''ın, tezkerenin reddedilmesinin büyük resimdeki anlamını ıskalayabileceğini hiç sanmıyorum. Bu vesileyle, iki eski genelkurmay başkanının kısa süre önce “Keşke tezkere geçseydi” diye yazmış/konuşmuş olmaları da sakın ola sizleri yanıltmasın…

Bu tür açıklamalar, “politik” ifadelerdir, “rol icabı” söylemlerdir. Önemli olan, ilgili generallerin tezkerenin reddedilmesi sürecinde kapalı kapılar ardında “aslında” ne yaptıklarıdır.

O günlerde, MGK''dan tavsiye kararı çıkmamış olmasının derin anlamını çok iyi düşünmek gerekir. ABD sözcülerinin, tezkerenin geçmeyişinden dolayı öncelikle dönemin Genelkurmay Başkanı''nı suçladığını hatırlatmakla yetineyim.

*

“Kurtlar Vadisi” dizisinin ilk serisindeki “Baron Mehmet Karahanlı” karakterinin…

Tezkerenin reddedilmesinden dolayı bir gizli mahfilde “infaz edildiği” ilginç bir sahne vardır. Böyle (dramatize edilmiş, kolajlanmış) bir sahnenin gerçek hayatta neye tekabül ettiğini; sadece “görünenler” veya “demeçler” üzerinden analiz yapmaya çalışanlar, “sadece gördüklerine inananlar” algılayamaz, bilemez.

*

“ŞATO” dedim ya…

Ergün Diler''in kitabını, şimdiye kadar alanında En Fazla Derin Kazan roman diye tanımlayabiliriz…

ŞATO, on beş yıl öncesinin Türkiye''sine demir atarak DERİN KAZI yapıyor. 1996''da Özdemir Sabancı Suikastı''nın yaşandığı, bir başka deyişle Eski Statüko''nun egemen olduğu dönemden sarsıcı bir kesiti anlatıyor, roman!

13 yıl önce
“Sadece filmlerde, romanlarda” mı, olur?
Kuklaları oynatan Derin Kuklacılar?
‘Susadım çeşmeye varmaz olaydım’
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…
Ankara’da vekâletler çekişmesi
Kibirleri boyunlarını aşan muhterisler kim?