|
Futbolun sosyo-politiği ve suni gündem

Uzunca bir süredir gündemde olan fakat belirli bir uzlaşı ile akde bağlanan süper kupa finalinin ertelenmesi, bir futbol müsabakasından daha fazla sonuçlar üretti. Hiç kuşkusuz futbolun hem sosyolojik hem de politik sonuçları vardır. Fakat buradaki mesele, bir futbol maçı üzerinden herhangi bir toplumda karşılaşılması zor olan bir sosyo-politik krizin nasıl ve ne denli ölçüde bu kadar kolay ve etkili üretilebildiği.

Hatırlayacak olursak final maçının Suudi Arabistan’da oynanmasıyla ilgili tartışmalar başladığında, konu futbol bağlamının ötesine taşmış ve maçın oynanacağı yer ya da buradan elde edilecek gelir tartışma dışında bırakılmıştır. Dünyadaki bütün kulüplerin benzer bir yöntemle finansal sürdürülebilirliklerine katkı sağladığı bu modelin neden Suudi Arabistan’da Türk takımları tarafından işletilemediği hiç kuşkusuz önemli bir soru. Halbuki, iki kulüp Başkanı da Türkiye Futbol Federasyonuna vekalet vermek suretiyle, en iyi teklifi veren Suudi Arabistan’da maçın oynanması yönündeki karara onay vermişlerdi. Buradaki esas soru, ne oldu da maçın iptali söz konusu oldu?


Dezenformasyon ve Krizin Üretimi
Tartışmaların başladığı ilk evre ülke tercihi ile ilgili oldu. Farklı ülke tercihlerinin de masada olduğu bu tartışmada, finansal açıdan daha rasyonel görülen Suudi Arabistan’ın seçilmesi, çeşitli eleştirileri de beraberinde getirdi. Kültürel bağlam ve Türkiye’nin ikili ilişkileri üzerinden tartışılan bu tercihin krize evrilmesi ise belirli spekülasyonlar üzerinden mümkün hale geldi. Örneğin maça saatler kala,
Suudi yetkililerin İstiklal Marşının okunması ve Türk bayraklarına izin vermediği yön
ünde asılsız haberler paylaşılması, Türkiye kamuoyunda ciddi bir infiale neden oldu. Söz konusu haberlerin gerçeği yansıtmamasına rağmen, bu denli etkili olabilmesi önemli bir soru işareti. Başka bir önemli soru ise bu tür asılsız haberlerin hangi gerekçe ile ve kimler tarafından ortaya atıldığı.

Krizi daha da önemli hale getiren olay ise, maçın hemen öncesinde, futbolcuların Atatürk tişörtleri ve Atatürk’ün sözlerinin yazılı olduğu pankartlarla ısınmaya çıkma yönündeki her iki kulübün de talepte bulunması. Fakat söz konusu taleplerin uluslararası yönetmelikler ve düzenlemeler gerekçe gösterilerek protokole eklenememesi, Atatürk ve Türkiye’ye yönelik bir karşıtlık üzerinden tartışılmış ve konu bağlamından kopartılmıştır. Kulüplerin son saatlerde protokole uygun olmayan taleplerinin karşılanmaması Suudi Arabistan üzerinden tartışılmış ve konu oldukça farklı yönlere çekilmiştir. Halbuki burada kararın alınmasına etki eden unsur, maçın oynandığı ülkenin rejimi ya da kültürü değil futbolun esasını teşkil eden uluslararası kurumların protokolleridir. Peki tüm süreci belirli protokollerle kontrat altına alınan bir maçın bir krize yol açmasının nedeni nedir?


Süreç Yönetimi ve Suni Kriz

Buradaki en önemli soru, belirli kurallar ve düzenlemelerle nihai hale getirilen bir protokole neden son saatlerde yeni bir isteğin dikte ettirilmeye çalışıldığıdır. Böyle bir talebin hem de uluslararası düzenlemelere uymamasına rağmen ısrarlı biçimde dile getirilmesi elbette üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Suudilerin Atatürk’e saygısızlık yaptığı ya da Atatürk üzerinden bir diplomatik kriz çıkartma ihtimalleri de çok rasyonel gözükmüyor. Eğer öyle olsaydı final maçı öncesinde birçok sanatçının da katılacağı ve yüzüncü yıl marşının okutulacağı bir organizasyona itiraz edebilirlerdi Suudi yetkililer.

Sonuçları üzerinden tartışılan bu tabloya, Türkiye’de belirli çevrelerin verdiği reaksiyonlar da ayrı bir bahis konusu. Nitekim mevcut tablonun hem siyasal hem de futbol ekosistemi açısından belirli şekillerde araçsallaştırıldığı açık bir gerçek. Öyle ki Özgür Özel’in süreç yönetimindeki paydaşları paranteze alarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçlu görmesi, tartışılması gereken bir husus. Hem muhalefet hem de futbolda yaşanan başarısızlıkları tartıştırmayan bir ekosisteminin böylesi bir kriz ile gündem olması, ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu.
Kendileri açısından ikinciliği başarısızlık sayan futbol takımlarının şampiyonluk ya da Avrupa kupalarındaki başarılar yerine böyle bir kriz üzerinden tartışılması dikkate değer
. Bu tür organizasyonlardaki protokol kurallarının ne olduğu ve hangi koşullarda üretildiği gerçeğini bilmelerine rağmen süreci sabote etmeleri de ayrı bir tartışma. Krizin daha fazla derinleşmesine neden olan Federasyonun da süreç yönetimi konusundaki başarısızlığı ortada.

Böyle kritik bir evrede bir futbol müsabakası üzerinden Türkiye’deki sosyolojik ve ideolojik farklılıkları bir çatışma ortamına sürüklemek hiç de makul olmasa gerek. Özellikle performansları ve yerel yönetim tecrübeleri üzerinden tartışılması gereken bazı belediyelerin bu konuyu siyasi bir malzeme olarak değerlendirme çabaları da tam bir hayal kırıklığı. Kurumsal başarısızlıkları krizler üzerinden fırsata çevirme ve suni gündemler üzerinden farklı konuları tartışmanın Türkiye’ye bir faydası olmadığı açık. Daha reel ve akut gündemlerin Türkiye’yi etkileme potansiyeli de göz önünde bulundurulduğunda, bu tür tartışmaların bir enerji kaybı olduğu açık. Türkiye’nin içeride yeni anayasa tartışmalarına dışarıda ise güvenlik eksenli kaygılar başta olmak üzere otonomi geliştirmesine yönelik adımları takip etmesi bir zorunluluktur. ANKA 3 üzerinden Türkiye’nin savunma sanayiindeki başarılarının konuşulduğu bir zaman diliminde bizim suni gündemler üzerinden Atatürkçülük tartışmasına yoğunlaşmamızın, Türkiye açısından bir faydası olmasa gerek.

#futbol
#Suudi Arabistan
#Riyad
#Galatasaray
#Fenerbahçe
#Süper Kupa
4 ay önce
Futbolun sosyo-politiği ve suni gündem
Bodrumdaki bomba!
Turizm uğruna
Mermer atıklarının muhteşem geri dönüşümü
Tasarruf sandığı
ABD-Çin rekabetinde popülizm, korumacılık ve ulusal güvenlik