|
Konjonktürel yahut stratejik ittifak

İttifak yahut işbirliği olarak adlandırılan siyasi birliktelikler, politik hayatımızın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasetin işleyişi ve iktidarın elde edilmesi adına bir tür zorunluluğa da işaret eden bu durum, Türkiye siyasi tarihinde birçok örnekte gözlemlenebilir. O sebeple son yıllarda Cumhur-başkanlığı Hükümet Sistemi değişikliği sonrasında daha fazla tartışılan ittifak ya da işbirliği modelleri siyasetin her döneminde farklı şekillerde işleyen bir model olmuştur.

Fakat burada dikkat edilmesi gereken bir husus var. O da ittifak ya da işbirliği olarak adlandırılan süreçlerin nasıl işlediği ve söz konusu birlikteliklerin hangi motivasyonla kurulduğudur. Örneğin bir ittifak sadece seçimleri ve sonrasındaki kazanımları dikkate alarak kurulabilir ve biz buna bir seçim ittifakı diyebiliriz. Buradaki işbirliği belirli kazanımları elde etme adına pragmatik gerekçelerin ağır bastığı bir süreç yönetimidir aslında. Şayet seçimlerde istenilen elde edilemezse bahse konu ittifakın sürdürülebilmesi de mümkün değildir. Yahut seçim kazanılsa bile zafer sonrasında ortaya çıkan kazanımların paylaşılmasına dair krizler ortaya çıkabilir.

Bu model Türkiye siyasetinde koalisyonlar dönemi olarak da adlandırılan 1970’lerde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Örneğin 1973 seçimleri sonrasında bir araya gelerek pragmatik bir ittifak inşa eden Milli Selamet ve CHP arasındaki işbirliği kısa süre içerisinde yerini kriz ve belirsizliklere bırakmış ve nihayetinde 1974 Kıbrıs Barış Zaferini yeni bir seçim üzerinden oya tahvil etmek isteyen Ecevit’in bir girişimiyle dağılmıştır. 70’lerin ikinci yarısında Milliyetçi Cephe Hükümetleri de bir mecburiyet olarak ortaya çıkmış ve Türkiye’nin yönetilmesi oldukça güç bir tablo söz konusu olmuştur.
Bu nedenle koalisyonların pragmatik ya zorunlu teşekkülleri siyasi ve toplumsal krizlerle de bir araya gelince ortaya kaotik bir durum çıkmaktadır.
Öyle ki 70’lerin sonunda yönetilemez ve siyaseten işlemez hale getirilen Türkiye siyaseti, askeri vesayetin gölgesinde yeni bir darbeye evrilmiş ve politik işleyiş bir kez daha kesintiye uğratılmıştır.

90’lara kadar Özal ile belirli bir ivme kazanan siyaset 1987’de siyasi yasaklarının kaldırıldığı referandum sonrasında yapılan ilk genel seçimlerin ardından 90’lara yine koalisyonlarla girmiştir. 90’ların ikinci yarısında ortaya çıkan belirsizliklerin yükünü taşıyamayan siyasete bir müdahale daha söz konusu olmuş ve Türkiye demokrasisi ağır yaralar almıştır. 2000’lere kadar süregelen bu tür seçim işbirliklerinin nihai kertede belirli kazanımlar üzerine inşa edildiği ve pragmatik gerekçelerle oluştuğu söylenebilir. Aksi takdirde daha uzun soluklu olmaları ve Türkiye siyasetinin devamına ve dönüşümüne hizmet etmeleri beklenirdi.


14 Mayıs ve Sonrası İşleyiş

Farklı bir siyasal sistemde de olsa 14 Mayıs 2023 seçimleri öncesindeki Millet ittifakı da bu tür bir pragmatik saiklerle inşa edilmiştir. Öyle ki henüz seçimlere giderken bu ittifakın bir seçim ittifakı olduğu kamuoyuna deklare edilmiş ve seçim sonrasında neler yapılacağı tartışmaları sadece kazanımları üzerinden yorumlanmıştır. Hangi partinin kaç milletvekili ile temsil edileceği, bürokratik mekanizmaların nasıl paylaştırılacağı ve kaç tane Cumhur-başkanı yardımcılığı olacağı gibi tartışmalar, bu ittifakın kamuoyundaki algısını da belirli bir yöne sevk etmiştir. Söz konusu ittifak adına konuşan aktörlerin ekranlar önündeki tartışmaları ve belirli süreçleri yönetme performansları oldukça da sorunlu olmuş ve Millet ittifakı krizlerle anılan bir siyasi partiler kombinasyonu olmuştur. Kriz ve belirsizlikleri seçim öncesinde kendi içinde yaşayan bu birlikteliğin seçimleri kazanması durumunda Türkiye’yi nasıl yöneteceği sorusu geniş kitlelerde bir belirsizlik yaratmış ve bu durum oy tercihlerine yansımıştır. Seçimler sonrasında devam etmeyen bu ittifak, bir tür koalisyon modeli olarak da değerlendirilmiş ve Türkiye siyasetinde henüz seçim kazanmadan yokluğa mahkum olan bir model olarak tarihteki yerini almıştır.


İttİfakların Motİvasyonu
Seçimler öncesinde yaşanan bu krizi aşma adına bugün Kent Uzlaşısı yahut Türkiye ittifakı gibi kavramlar üzerinden seçmeni konsolide etme arayışları da belirli kısıtlılıklarla karşılaşmaktadır.
Hem İstanbul hem de Türkiye genelinde seçmen
düzeyinde kurulmaya çalışılan irtibatın ne kadar karşılık bulacağı sorusunu cevaplamak, yakın siyasi tarih analiziyle izah edilebilir. Hiç kuşkusuz Cumhur ittifakına karşı muhalefet halinde olan seçmenin belirli tercihlerle güçlü ve alternatif bir muhalif figür ortaya çıkarmaları söz konusu olabilir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken husus, bu ittifak ya da işbirliği arayışlarının hangi motivasyon ve saiklerle inşa edildiğidir.
İttifakları konjonktürel ya da stratejik olarak adlandırmak da mümkün. Bu sebeple Türkiye siyasetinde 2017 yılından itibaren sağlıklı biçimde işleyen Cumhur ittifakını bu anlamda bir stratejik ittifak olarak değerlendirebiliriz. Nitekim kuruluş motivasyonu pragmatik gerekçeler yerine Türkiye siyasetinin geleceği ile ilişkilendirilen bu ittifak, yerel seçimler öncesinde de dinamik bir hal arz etmektedir. Özellikle Cumhur ittifakı adaylarının ortak aday çıkarttıkları yerlerde
gözlemlenen birlikte çalışma motivasyonu belirli kazanımlar yerine birtakım ilkeler etrafında oluşmaktadır.
Bu motivasyon, söz konusu ittifakı konjonktürel ve geçici olmaktan uzak tutmakta ve nihayetinde makro siyaset açısından da önemli ipuçları barındırmaktadır. Nihai olarak partilerin kurumsal kararlarına rağmen seçmenlerin teveccühünü arayan Türkiye ittifakına karşı Cumhur ittifakının önemli bir avantaja sahip olduğu söylenebilir.
#Siyaset
#Politika
#Turgay Yerlikaya
2 ay önce
Konjonktürel yahut stratejik ittifak
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli