|
Gaspar Cassado mu?! O da kim?

Türk müziği tabiri, bence kökleri çok geniş bir alana yayılan ve uzun bir geçmişe dayanan, ama özellikle Osmanlı''da gelişmiş olan müziğimizi ifade etmekte çok cılız ve yetersiz kalmaktadır. Bu kavram yetersiz olabilir ama, özellikle Cumhuriyet dönemine kadarki haliyle müziğimiz, bu kültüre ve coğrafyaya mensup insanlardan çok, Batılıları etkilemekte bence pek yeterli olmuş. Müziğimizden etkilenmiş başta Mozart olmak üzere pekçok Batılı müzisyeni sayabileceğimiz gibi; birçok müzikoloğun araştırmalarına konu olmuş, Batılılar tarafından "müzik" olarak ciddiye alınmış bir müziktir bizim müziğimiz. Batılılar, bize ait değerleri bizden daha iyi anlayabilmişler. Birkaç yıl önce Fransa''ya gittiğimde, orada müziğimizle inanılmaz ciddiyetle ilgilenen pekçok müzisyenle tanışma imkânım olmuştu. Bunlar hoş şeyler. Ancak kendi ülkemizde ise müziğimiz, inanılmaz bir ciddiyetsizlikle terkedilmiş, Cumhuriyet''in ilk yıllarındaki malûm uygulamalarla, geriletilmesi hatta toplum hafızasından silinmesi için akla gelmeyecek şeyler yapılmış.

Yüzünü Batı''ya çevirmiş ve kendi değerlerinin farkında olmayan müzisyen dostlarımın müziğimiz hakkındaki fikirlerini dinledikçe, üzülüyorum. İşini ciddiye alan bir Batılı müzisyenin müziğimizden övgüyle sözetmesi ise, beni bir taraftan mutlu ediyor, diğer taraftan da şaşırtıyor. Şaşırtıyor, çünkü Batılı gibi yaşamayı benimsemiş Türk müzisyenleri ile gerçek mânâda Batılı müzisyenlerin müziğimiz hakkındaki kanaatleri birbirine hiç benzemiyor. Ya bizimkiler doğallıklarını kaybetmişler, ya da Batılılar. Ben, birincisine inanıyorum.

Mûsikî Mecmuası''nın 1 Mart 1948 tarihinde yayınlanmış bir nüshasını karıştırırken, o yıl İstanbul''a gelip konser vermiş olan Gaspar Cassado adlı bir İspanyol viyolonsel sanatçısının görüşleri dikkatimi çekti. Gaspar Cassado, Türk müziğinin kendisine, ünlü İspanyol besteci Manuel De Falla''yı hatırlattığını söylemiş ve müziğimizin eşsiz nitelikte bir müzik olduğundan sözetmiş. Bilhassa III. Selim''in bir şarkısı, Cassado''yu derinden etkilemiş. "III. Selim''in şarkısı beni hüzünlü bir âleme götürdü. Kemençe taksimi fevkalâdeydi. Taksimi dinlerken etrafımda her şeyin değiştiğini hissediyordum. Oda kayboldu. Bir şark, bir rüya âlemine girdim. Kendimi sihirli bir atmosferde hissediyordum. Acaba rüya mı görüyorum? diye kendi kendime sordum. Bir çölde yalnız yürüyor gibiydim. İtiraf edeyim ki bu yabancı havayı kemençe, şarkılardan daha fazla hissettiriyordu. Şarkılarda ise realiteyi daha fazla duyuyordum" diyor Gaspar Cassado.

Gaspar Cassado, döneminin ünlü bir müzisyeni. 1948 yılında İstanbul''a gelip konser vermiş. Bugün birçok kimse tarafından görüşleri ciddiye de alınmayabilir. Ama, bence oldukça doğal bir hâl ile dinlemiş müziklerimizi. Şunları söylüyor: "Türk müziği monofon olduğu halde fevkalâde büyük bir heyecan veriyor. Alaturka, bu monofoni içinde o kadar noksansız ki, kulaklarım Garp müziğine alışık olduğu halde derhal bu havaya intibak ettim. Meselâ Beethoven''in senfonisinin yalnız keman kısmını dinlemek insanı tek ayak üstünde bırakır. burada ise tam bir bütünlük var. müzik bir hat üstünde gittiği halde bu hat her şeye yetiyor."

Müziğimizin modernleştirilmesi hususunda da Gaspar Cassado, bizim müzisyenlerden daha aklı başında sözler sarfediyor: "Türk mûsikîsinin modernleştirilmesi hakkındaki düüncelerim ise, asla dokunmamanız lâzım geldiği merkezindedir. Elinizin altında fevkalâde zengin bir mücevher kuyusu var. Bu kuyuyu körletmek çok yazık olur. Mûsikînizi modernize etmeye kalkarsanız onu mekanize edecek ve bozacaksınız. Klasik Türk Müziğine ilave edilecek her madde onun bu irreel güzelliğini, temizliğini, kendine has inceliğini ve berraklığını bozacaktır."

Cassado gibi düşünen daha birçok Batılı müzisyen var. Ama Batılı gibi yaşamayı seçmiş bizim müzisyenlerimizin pekçoğunun kafası, müziğimize Gaspar Cassado adlı İspanyol müzisyen kadar bile basmıyor ne yazık ki !


25 yıl önce
Gaspar Cassado mu?! O da kim?
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık