|
Yaşatmak mı? Öldürmek mi?

Ahiler yüzyıllar önce kurdukları çarşı sistemi ile günümüzde iş merkezlerinin, büyük marketlerin, süpermarketlerin kuruluşuna öncülük ettiler.

Yerli ve yabancı sermayenin öncülük ettiği dev alışveriş merkezleri ile Osmanlı''da sistemi ayakta tutan ahilerin kurduğu çarşılar arasındaki en büyük fark yaşamla ölüm arasındaki fark gibi.

Ahilik sistemi, toplumun maddi ve manevi gelişimini bir arada yapmayı amaçlarken bugün kurulan alışveriş merkezleri rakipleri öldürme üzerine kuruluyor.

Yani Ahi yaşatıyor kapitalist öldürüyor.

Biri kurtla kuzuyu aynı yere kapatıyor, diğeri kuzuyu kurda yedirmeden büyütüyor.

Diğeri ise rakibiyle kazancını paylaşıyor.

Biri kapitalist diğeri Ahi yani kardeş.

Biz ahilik sistemini attık, Avrupalı kaptı.

Almanlar mesleki eğitim sistemlerine yüzyıl önce, Osmanlı''daki Ahilik sistemini örnek aldı.

Japon Sanayi Birlikleri de Alman Sanayi Grupları Birlikleri''nin sistemini alarak kendi gelenekleri ile birleştirerek kalkındı.

Aynen Alman Sanayi Birlikleri''nde olduğu gibi gençleri sıkı bir iş disiplini ve güçlü bir ahlak eğitim vererek yetiştirdiler.

Almanya''ya Sanayi Birliklerini tetkik için giden bir Türk heyetimizin Alman kalkınmasının sırrının ne olduğuna dair sorusuna bir yetkilinin cevabı "Siz buraya boşuna gelmişsiniz. Eğer dört yüz yıl önceki Osmanlı''daki Ahi Üretim Birliklerini incelemiş olsaydınız, bizim nasıl kalkındığımızı öğrenirdiniz" olmuş.

600 yıl yaşayan, 3 kıtaya hükmeden Osmanlı Devleti''nin temelinde de Ahilik geleneğinin, Türk esnaf ve zanaatkarlarının üretim gücünün büyük payı var.

Osmanlı''yı büyük yapan kültürel ve ekonomik değerler Batı tarafından kapışıldı.

Bize de her yıl Ekim ayının 2. haftasında Ahiliği kutlamak kaldı.

Her yıl geleneksel olarak 24 ilde düzenlenen Ahilik Kültürü Haftası ve Esnaf Bayramı kutlamalarına, bu yıl Balıkesir 25''inci il olarak katıldı.

Ahilik sisteminde usta çırak ilişkilerini tekrar hatırlatarak kutlamalara bu yıl biz de katılalım.

Ustalık merasiminde Ahi şeyhi teraziyi göstererek şöyle diyor;

Ey Oğul!

Hak al hak ver. Kimseye dediğinden eksik verme ki, Hak Teala kazancına ve ömrüne bereket vere. Ve her zaman teraziyi eline alasın, ahiret terazisini anmak gerekirsin. Yakında bilesin kim, helale hesap ve şüpheye itip ve harama azap olsa gerek. Haydi oğul, ona göre dirlik işin gereksin..."

Ahi Baba''nın ustalığa yükselen gence nasihati de şöyle;

Harama bakma,

Haram yeme, haram içme,

Doğru, sabırlı, dayanıklı ol,

Yalan söyleme,

Büyüklerinden önce söze başlama,

Kimseyi kandırma,

Kanaatkar ol,

Dünya malına tamah etme.

Yanlış ölçme, eksik tartma.

Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini,

Hiddetli İken yumuşak davranmasını bil ve

Kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol.

Ustalık töreninin "helâllık" bölümünde ustası, yeni usta olan kalfasının arkasını sıvazlayarak şöyle der:

"Bilginlerin dediklerini, esnaf şeyhinin nasihatlerini, benim sözlerimi tutmazsan; ana, baba, öğretmen, usta hakkına riayet etmezsen, halka zulüm edersen, kafir ve yetim hakkı yersen, özetle Allah''ın yasaklarından sakınmazsan yirmi tırnağım ahirette boynuna çengel olsun"

Ahiler''in kurdukları Denizli Babadağ Çarşısı kapısında şu güzel dizeler yer alıyor;.

Sevgi göster herkese ha!

Selamdan kaçınma sakın.

İnsanları ayırma ha!

Hepsine adil ver hakkın.
Niyetin iyi olsun ha!

Her şeyin gerçeğini söyle.

Hayırlı''dan ayrılma ha!

İyi anlaş herkes ile.
Etrafına dostluk saç ha!

Eser kalır sen gidersin.

İyi belle unutma ha!

Önce hizmet sonra sensin.

***

Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve, olgunlaşmadan çürür.

***

İŞ''İN SIRRI O''NDA
Çocuğu kandırma
Medine''de bir anne sokağa kaçan çocuğunu eve getirebilmek için, “Gel bak sana ne vereceğim” demektedir.

Olaya şahid olan Hz Muhammed sorar:

-Çocuğa ne vereceksin?

-Anne “Hurma vermek istediğini” söyleyince de onu uyarır:

-Dikkat et! Sana gelir ve ona bir şey vermeyecek olursan senin için bir yalan günahı yazılır.
18 yıl önce
Yaşatmak mı? Öldürmek mi?
Türkiye’ye yönelik oyun
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…