|
CHP ulusalcı kliğe teslim olacak mı?

Gençlik yıllarımızdan bu yana aşinayız, en çok da Gırgır dergisinin kapaklarından biliyoruz. Merhum Erbakan"ın "kadayıfın altı kızardı mı?" cümlesi neredeyse 12 Eylül öncesinin en sembol cümlesiydi siyasette.

Günde onlarca insanın öldüğü o çatışma ortamında bile birbirlerine her gün laf yetiştiren siyasilerin hakaret ettikleri ya görülmemişti ya nadirdi.

Şaibeli 1946 sayılmazsa ilk çok partili seçimin ardından 14 Mayıs 1950"de iktidar Demokrat Parti"ye devredilirken Cumhurbaşkanı İsmet İnönü on gün sonra Ahmet Emin Yalman"a demeç verdi: "DP"nin tecrübesizliğini istismar etmeyecek, her türlü desteği vereceğiz. İki yıl ağzımızdan acı bir tenkit sözü çıkmayacak. Muhalefet vazifemize ancak ondan sonra sarılacağız."

Bu umutlu, iyimser, kardeşçe sözler iki gün bile tutulamadı.

Çünkü, seçim sonrasında 6 Ok"u parti ilkelerinden çıkarmayı tasarlayacak kadar kendinden emin sandığa giden CHP"de partinin ağır toplarının çoğu mebus seçilemedi. Parti yönetiminde ağırlığı olanlar da bu seçilemeyenlerdi ve doğal olarak DP ile çatışmacı bir üslubu dayattılar.

O gündür bugündür Türk iç siyasetinde sert bir üslup neredeyse adettendir. Sadece seçim ertesi ile cenazelerde, hastalıklarda, kazalarda biraz yumuşar ortam. Kısa sürer, hemen geçer.

Fakat üslup kolay kolay belli bir seviyenin altına inmez. 1947 bütçesini yerden yere vuran DP Milletvekili Adnan Menderes"ten sonra kürsüye gelen Başbakan Recep Peker "Bu tenkitler kötümser, psikopat, hastalıklı bir ruhun ifadesi" dediğinde kıyamet kopmuştu. Meclis"i terk eden DP"liler ancak Cumhurbaşkanı İnönü"nün Celal Bayar"la yaptığı görüşmeyle yumuşadı.

Aynı Peker"in, DP"nin kapatılmasını isteyen sertlik yanlısı CHP"lilere müsaade etmemesi ve hatta Atatürk"ün işaretiyle Adnan Menderes"in önce vekil seçilmesi sonra üniversite bitirmesi için yönlendirmesi de kaderin ayrı bir cilvesiydi…

Oysa bugün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu"nun sert ama belirli bir seviyeyi daima koruyabilmiş Türk siyasal üslubunun çok altında bir hitabı özenle ve ısrarla kullandığına tanık oluyoruz.

En başta Dışişleri Bakanı Davutoğlu sonra kısmen Başbakan bu hitapların muhatabı oluyor.

Kılıçdaroğlu, genel başkan seçildiğinde kullanmaya başladığı "Recep Bey" kalıbını çoktandır terk etti. O söylemin yanmış ama geçici olduğu belliydi.

Fakat bugünkü üsluba bu kadar sıkı sıkı yapışmasını beklemiyordum doğrusu.

Neden böyle yaptığına dair ise tek bir cevabım var: parti içindeki çatışma.

Her parti gibi CHP de bir koalisyon toplamı. Ama tarihsel olarak koalisyonlar, bu partide daima kliklere dönüşüyor.

Bugün de ana muhalefet partisinin ana sancısı bu.

Kılıçdaroğlu Baykal ekibi, Önder Sav ekibi derken epey yol alarak geldi bugünlere. Fakat her geçen gün partinin Kürt ve Alevi konularında hareket etmesi neredeyse imkânsızlaşıyor.

Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün"ün bireysel çıkışlarıyla başlayan Dersim ve Seyit Rıza tartışmaları "Ulusalcı Kanat"tan kabul edilen isimlerin sert tepkileriyle karşılandı. Parti Sözcüsü Haluk Koç 11 milletvekiliyle basın toplantısı yaptığında tıpkı Aygün"ün girişimleri gibi Genel Merkez"den bağımsız davranmıştı.

Bu ayrışma bugünlerde iyice arttı.

Anadilde savunma meselesinde Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, partinin eğiliminin tersine komisyonda değişikliğin aleyhinde konuştu.

Geçtiğimiz hafta pazartesi günü yapılan grup toplantısında "Ulusalcılarla" liberal ve demokratlar zaman zaman neredeyse birbirine girdi.

Kürt, Alevi meselesi yetmiyormuş gibi şimdi anlaşılan o ki partide darbeler konusunda da ayrışma (üstelik Ulusalcı kliği büyüterek) alttan alta yayılıyor.

Kendisine yakın az sayıda ama etkili olabilecek milletvekilleriyle Deniz Baykal da belirli bir ağırlığı koruyor partide.

Tahminim, yerel seçime kadar Kılıçdaroğlu"na bir mühlet verildiği yönündeydi.

Seçim yaklaştıkça sert üslubun daha da artmasını bekliyordum ama yukarıdaki nedenlerle iç çatışma büyüyünce Kemal Kılıçdaroğlu içerideki yangından kaçmak için iktidara böyle yükleniyor.

İşe yarıyor mu?

Hayır…

Kılıçdaroğlu Türk siyasetine yakışmayan bir üslubu her geçen gün dozunu artırarak kullansa da klikler arası çatışma azalmıyor.

Bundan da kötüsü ise herhalde ana muhalefet partisinin "ulusalcı" kimliği ağır basan bir kliğin ya eline ya yönetimine düşmesi.

CHP, yaptığı hatalar da doğrular da Türk siyasetini doğrudan etkileyen önemli bir parti.

Pek umutlu olmasam da temennim, tekrar sosyal demokrat niteliklerin ağır bastığı bir partiye dönüşmesi.

Yoksa sadece CHP veya ona oy verenler değil hepimiz kaybediyoruz.

BM"de Filistin"in "gözlemci devlet" statüsünün oylaması yazıdan çok sonra başlayacaktı ama bütün tahminler bu statünün verileceği yönünde. Bunu "gerçek devlet" yolunda bir adım sayıp, şimdiden "hayırlı olsun" diyorum.

11 yıl önce
CHP ulusalcı kliğe teslim olacak mı?
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık