|
Muhalefetin tavrını hayra yormak mümkün mü?

Milli bir nitelik kazanmış meselelerde iktidarıyla muhalefetiyle elbirliğiyle bazı meselelere yaklaşmak, siyasetin çatışmacı doğasına aykırı olsa da genellikle arzulanan bir durumdur. Oysa siyasi partilerin bu tür meselelerde bile kendi hesaplarını yapmaları işin doğasına her zaman daha uygundur. Ama kuşkusuz daha erdemli veya daha değerli değildir.

Zor zamanlarda ülke yararı yerine salt kendi yararlarının arayışına odaklanan siyasiler bir şekilde halktan hak ettikleri notu alıyorlar.

Daha önce de söylemiştik siyasette erdem talebi her zaman manevi bir baskı unsuru olarak geçerli bir söylemdir, ama sonuçta erdem bile bir zorlama konusu olamaz. Erdemli tutum bir tercihtir ve tercih olduğu için adı erdemdir zaten.

Siyasetin günübirlik ve genel geçer kuralı herkesin kendi yararını gözetmesi ise de bu ufuklarda gözetilen siyasetin ömrü, değeri ve ilerletici etkisi sınırlıdır. Genellikle istisnai bir durum olan değer-odaklı siyaset ise, bir bilinse, aslında nihai anlamda en kârlı siyasettir, üstelik ortaya çıktığında sadece onu üstlenen siyasetçiye değil, ülkenin tamamına, hatta muhalefetine bile bir fayda temin eden bir siyaset...

Kürt meselesinin yanı sıra birçok başka meseleyi doğuran toplumsal ve siyasi tıkanmanın çözülmesi, aslında bütün siyasi partilerin kendi yararlarının ötesine geçmelerini gerektiren acil bir ihtiyaçtır. Dünyanın ve ülkenin gelişen şartları, her geçen gün Türkiye''nin kendi kendini tıkmış olduğu bu hapishaneden kurtulmaya daha fazla mecbur bırakmaktadır.

Herkesin ayan beyan gördüğü bu açık gerçeği CHP ve MHP liderlerinin göremiyor olması mümkün müdür? Görmüyorlarsa tabii ki yine de bir mazeretleri var sayılır, bu mazeret onları en kısa zamanda hızla akıp gitmekte olan Türkiye tarihinin dışında kalmaktan kurtaramayacaktır. Oysa maalesef bunu gördükleri halde bu açılım siyasetinin içinden kendilerine doğabilecek fırsatların iştahlı beklentisi içinde olmaları çok daha kuvvetli bir ihtimal.

Bazı Hegelyen mülahazaların Devlet Bahçeli''nin açılım sürecine karşı sergilediği sert muhalefeti belli bir toplumsal tabanın “mutlaka ifade edilmesi gereken sesi” gibi aldığı görülüyor. Sanki gizli bir işbölümüyle sonuçta girilecek açılım sürecinin bütün komplikasyonlarını giderecek bir işlevi, Bahçeli muhalefetin deruhte ettiği söylenebilir mi?

Şayet bu açılım siyasetine karşı sokaklar gerçekten hareketlenmeye hazır, fokur fokur kaynıyor olsaydı, Bahçeli''nin sokağı ve dağı işaret etmeye varan, öfkeli nutuklarının bir tür emniyet süpabı işlevini yerine getirdiği söylenebilirdi. Oysa Bahçeli''nin söylemi yatıştırmaya ve patlamayı önleyici bir “yığınların sesi” olmaktan ziyade, aklında muhalefet olmayanların aklına isyanı ve kalkışmayı getirmeye dönük çalışıyor. Sokağın gerilimini almıyor, aksine geriyor, tahrik ediyor ve açılım hakkında olmadık kuşkuları akla getiriyor.

Siyasetçinin yaptıklarına bu “işbölümü aklını” yakıştırmak basit Hegelyen “derin devletçi” akıl yürütmelere dayanıyor. Bu akılı düşünmek zekâya büyük bir haz verir, lakin travmatik bir hayal kırıklığına yol açmış olmak istemem ama siyasetin fiili yaşantısında bu kadar aklın yeri yoktur. Gündelik siyasetin toplam aklı bu kadar derin işliyor olsaydı, sistemimiz bu kadar çok akıl dışı çöllerinde avare avare dolaşıp durmazdı.

Belki siyasi sürecin toplamından anlamlı bir teodise, bir “hayır”, sadır olabilir, üstelik bu hayrın oluşumuna muhalefet edenlerin tersinden hızlandırıcı rolü de olabilir. Ama bu, o muhaliflerin muhalefet ederkenki niyetlerini arındırmaz, onların hanesine hiçbir sevap yazmaz.

Bu sürecin içinde veya sonucunda AK Parti''nin çuvallama ihtimali muhalefetin de, PKK''nın da, derin güçlerin de ellerini şimdiden ovuşturmalarına yol açan beklentilerini harekete geçirmiştir. Onlar için güzel güzel devam etmekte olan bir savaş ortamının güzelim rantını riske atmak için değer bir ihtimaldir bu.

Bazı çevrelerin süreci suskunlukla izliyor olmalarında da bu AK Parti''nin süreç içinde çuvallama ihtimaline yapılmış bir yatırımın izleri okunuyor.

Onun ilacı da samimiyet, kararlılık ve teyakkuzdan başkası değildir.

* * *

Allah''ın rahmetinin bolca hissedildiği mübarek Ramazanınızı tebrik ediyorum, bu rahmetin rüzgarlarının bu meseleye ve diğer bütün meselelerimize yaklaşımda hayırlı köprüler kurmasını diliyorum.

15 yıl önce
Muhalefetin tavrını hayra yormak mümkün mü?
Etme bulma dünyası ve İstiklal Mahkemeleri..
Yastık altı…
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı