|
301"i kim uyguluyor?

TCK''nın 301. maddesinin kaldırılması yönünde bugünlerde hem Cumhurbaşkanı Gül''ün hem de Erdoğan''ın sergilediği niyet umut verici. Ancak şu anda yaşamakta olduğumuz sorunların hepsinin bir rakama bu kadar hamledilmesinin doğru olmadığını söylemeye devam edeceğim. 301. maddenin bir kısmı Türklüğün, Cumhuriyetin ve TBMM''nin, diğer kısmı da asker, polis ve yargı organlarının “alenen aşağılanmasını” yasaklarken, vukuu halinde de cezai yaptırım öngörür. “Alenen aşağılama” yasağınınsa eleştiri hakkını yok etmediği de 3. fıkrada belirtilmiştir.

Eleştiri hakkı varken “alenen aşağılama” hakkını elbette kimse savunamaz. Tabii ki hiç kimseye Türklüğü veya adı anılan diğer kurumları aşağılama hakkı tanınmamalı. Hatta belki de madde, sadece Türklüğü değil, Kürtlüğü de, Araplığı da, Ermeniliği de alenen aşağılamayı yasaklayacak şekilde de genişletilebilir.

301. Maddeyle ilgili önemli bir sorun şu ana kadar bu maddeden açılan davaların kahir ekseriyetinin, “alenen aşağılama” ile “eleştiri” arasındaki sınırları fazla zorlayarak yürütülmesinden kaynaklanıyor. Üstelik bir dava bir kez 301''e konu oldu mu bu konuda fiilen karar verici merci yargı olamıyor. Yargı beraat kararı verse bile medyanın tedhiş ve terörü yüzünden 301''den yargılananlar kamuoyunda afişe olup mahkûm oluyorlar bile. Hrant Dink''in başına gelenler herkesin malumu, ama Elif Şafak ve Orhan Pamuk beraat etmiş olsalar bile “Türklüğü aşağılamış” olarak hafızalara kaydedildiler.

Yeterince medyatik olamadığı için pek gündemde değil, ama şu aralar 301. maddeden sessiz sedasız yargılanan biri daha var. Öğretmen-Sen genel başkanı Yusuf Tanrıverdi sessiz sedasız yargılanıyor, ama hakkındaki dava yine medyada yapmış olduğu bir konuşma etrafında koparılan bir gürültünün marifeti sonucu açılmış.

Tanrıverdi 2006 Aralık ayında “Resmi ideoloji kıskacında eğitim sistemi” konulu bir panelde sarf ettiği ifadelerin Kanal D''de haber olarak ve suçmuş gibi sunulmasından etkilenerek harekete geçen devlet bakanı M. Ali Şahin''in görevlendirdiği müfettişlerce soruşturmadan geçerek hakkında 301. maddeden dava açılmış.

Tanrıverdi ne mi söylemiş? Söylediği şey her gün gazetelerde normal eleştiri olarak okuduğumuz türden şeyler: Milli Güvenlik (MG) derslerinde muvazzaf subayların okullarda resmi elbiseleriyle verdikleri derslerle çocuklara militarist fikirler aşıladıkları; bütün öğretmenler, tabii ki haklı olarak, siyasetten uzak tutulduğu halde bu MG öğretmenlerinin derslerde istedikleri kadar siyaset yaptıklarına dikkat çekmiş. Tanrıverdi''ye göre, bu derslerde daha önce askerlik ve mesleğinin sevdirilmesi ve güvenlik bilincinin kazandırılması yönünde teknik konular verilmekteyken, 90''ların ortalarından itibaren AB politikasından, kültürel, siyasi her mevzuda sınırsız siyasal söylemlerle ders verilmeye başlanmıştır. Özellikle 28 Şubat sürecinde bütün liselerde bu dersleri verenlerin öğretmenleri fişledikleri veya en azından öğretmenlerde fişlendiklerine dair bir izlenimin ve tedirginliğin oluştuğunu da ifade etmiş.

Bu ifadelerin eleştiri sınırlarını aştığını kim söyleyebilir? MG derslerinin nasıl yürütüldüğü konusunda gidin herhangi bir liseye, sorun soruşturun. Eminim o zaman bunları, Türkiye''de TSK''nın daha saygın konumunu korumasını, gerçekten de isteyen birinin tespitler olarak okursunuz.

Gerçekten tıpkı 301. maddenin kastı başka türlü olduğu halde Türklüğün aşağılanmasını engellemek yerine her geçen gün daha da aşağılanmasına hizmet etmesi gibi bu derslerin amacına hizmet etmiyor olduğu tespitine herkesten önce, halkla ilişkileri geliştirme çerçevesinde TSK''nın kulak vermesi gerekiyor. MG derslerinin lise öğrencileri arasında ve diğer öğretmenler arasında nasıl karşılandığına dair bir sosyolojik araştırmaya şiddetle ihtiyaç vardır. Bu dersler öğrencilere askerliği daha fazla sevdirmeye mi yarıyor yoksa soğutmaya mı?

Ayrıca görevi ve alanı eğitim olan biri bunları tespit edip eleştirmeyecek de kim yapacak bunu? Bunu söyledi diye neden askerlik kurumunu aşağılamış gibi muamele edilsin birine? Bu aşağılama ise eleştiri nedir?

Doğrusu eleştiri ile aşağılama arasındaki sınırı az çok bilen hiç kimsenin bunda bir aşağılama unsuru görmesi mümkün değil. Buna rağmen böyle bir eleştirinin nasıl bir anda “aşağılama” kapsamına girdiğini yeterince değerlendirmeden 301 dolayısıyla bugün muzdarip olduğumuz hiçbir sıkıntıdan kurtulamayız. Bugün 301. maddenin baskısından belki çok daha önemli hatta 301''i de sorun haline getiren bir medya terörü sorunumuz vardır. 301''i yargı değil medya ve (haklarını yemeyelim diğer) iktidar seçkinleri uyguluyor.

Bağlamından koparılmış ifadeler, kompozisyonu iyi kurulmuş bir habere monte edilerek istenen görüntü yaratılabiliyor.

Bir örneğini de geçtiğimiz haftalarda “bağdaş kuran kültür müdürü” haberinde gördüğümüz bu tarz haberlerle yaratılan görüntülerin amaç ve niyeti belli de, bunu en iyi bilmesi gereken siyasetçilerin bu konuda bir sipariş almış gibi harekete geçmeleri tuhaf kaçıyor.

Bu işgüzarlık 301''lerin arkasındaki faşizan ve “kelle isterukçu” zihniyeti sadece daha fazla şımartmaya yarar.

17 yıl önce
301"i kim uyguluyor?
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu