|
Coğrafyanın bekçileri ve Türkiye ekseni

Refik Halit Karay, Millî Mücadele’nin başarısına inanmadığı için aleyhte yazılar yazmıştı. Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden biri olan yazar, Millî Mücadele’ye doğrudan karşı olmadığı hâlde uzun bir dönem sürgün hayatı yaşadı. Türk halkının zarar görebileceğini düşündüğü için bir tercihte bulunmuştu. Fakat çalkantılı zamanlar farklı simaların aynı torbanın içine konulmasına yol açtı, ayrıntılar üzerinde durulmadı. Hâlbuki yazar eski Suriye vilayeti sınırları içinde geçirdiği bu yıllarda Ankara ile temas kurmuş ve Fransız manda yönetimine karşı verilen mücadelenin içinde yer almıştı. Hatta Şerif Aktaş’ın ifadesine göre Karay, Hataylı Türk gençliği ile irtibata geçerek örgütlü çalışmalara da katılır. İmparatorluktan millî devlete giden süreçte edebiyatımıza yansıyan temalardan biri Anadolu’ya göçlerdi fakat Karay’ın Eskici adlı öyküsündeki Hasan Filistin’e gitmiştir. Bu, çok önemli bir farklılıktır ve Refik Halit Karay’ın Suriye’deki mücadelesi ile anlam kazanır.

Refik Halit Karay gibi bazı önemli şahısların da Millî Mücadele’ye destek vermediği bilinmektedir. Bir kısmı sonraki dönemlerde de bu doğrultuda ilişkiler kurmaktan çekinmemişlerdir. Hilafet meselesi gibi kurumsal değişimler, muhalefet için meşrulaştırıcı bir işlev görür. Gayet makul gerekçelerle muhalif duruş sergileyenler olduğu gibi dönemin zor şartlarında alınan kararları bir örtü olarak kullananlar da çoktu. Refik Halit Karay’ın Fransız manda yönetimine karşı mücadele verdiği Suriye’de bugünü dahi etkileyen yeni ittifaklar da kuruluyordu. Aynı durumun daha fazlası İngiliz manda yönetimi altında bulunan Irak için geçerliydi.

1930’larda coğrafyamız yeniden şekilleniyor ve etkileri günümüze kadar uzanan ilişkiler kuruluyordu. Eskici’nin Hasan’ının yaşadığı Filistin’de de İngiltere’nin himayesinde İsrail kuruluyordu. Yeni kolonyalist girişimi meşrulaştırmak ve geniş kitleleri peşinden sürükleyebilmek için icat edilmiş ideoloji Siyonizm’di. Batı kolonyalizminin hizmetine sunulmuş bu yeni ideoloji, Doğu Avrupa’dan Batı Avrupa’ya ve Amerika’ya kadar çok geniş bir alanda kitleleri peşinden sürüklemiştir. Hasan’ın bu kadar geniş bir coğrafyanın sömürgeci ideolojisine karşı bizim coğrafyayı ayakta tutması gerekiyordu.

Fransa ve İngiltere hâkim güçler olarak coğrafyamızı derinden etkileyecek ilişki ağları kurdular. Arap dünyasında Türkiye karşıtlığının entelektüel temelleri de bu dönemde atıldı. Azınlıkların ve yabancı okullarda eğitim gören elit sınıfların Osmanlı ve Türkiye karşıtı söylemi benimsemeleri zor olmadı, artık kitlelerin bir önemi yoktu. O geniş kitleleri de dönüştürmek için dinî alana yönelik sarsıcı müdahaleler peş peşe gelmeye başladı.

1930’larda Türkiye’de hâkim İslam anlayışının Sırat-ı Müstakim dergisinin temelleri üzerinde yükselmiş olduğunu unutmamak gerekir. İmam Hatip Liseleri yeniden açıldığında aynı derginin etrafında faaliyet yürüten kurucu nesillerin eserleri ve düşünme biçimi bu topraklara özgü bir yöntemi hayata geçirdi. Millî ve yerli sözünün hafife alındığını biliyoruz ama Irak’ta kurulan ilişkilerle güçlenmiş gayr-i millî yapıların 1960’ların sonunda diyanet teşkilatına müdahale ettiği de bir gerçektir. Açıkça ifade etmek gerekirse bugünün gayr-i millî yapıları da 1970’lerden itibaren güç devşirdi.

Türkiye kendisiyle beraber bütün coğrafyayı yeniden ayağa kaldırmaya başladığı andan itibaren dinî alanı istismar eden yapılar da ayaklandı. Yabancı gazete ve dergilerde bile muhafazakâr muhalefetin yerli ve millî tabanı çok hırslı bir şekilde aşındırmaya çalıştığı vurgulanıyor. Bu da karşılaştığımız olayların günlük bakış açılarıyla değerlendirilemeyeceğini gösteriyor. Coğrafyamızda kurulan ilişkilere ve Millî Mücadele döneminden itibaren tekrar tekrar şekillenen farklı yapılara yeniden bakmalıyız. Aynı damarlar varlığını sürdürüyor.

Biz, Refik Halit Karay’ın Hasan’ını kaderiyle baş başa bırakmış olsak da onun mirası peşimizi bırakmıyor. Hepimiz için tercihte bulunmak bir zorunluluğa dönüşüyor. Türkiye, yaklaşık on yıldır devam eden büyük küresel değişimlerin tam merkezindedir. Bu dönemde Türkiye çok güçlü bir eksen oluşturdu. “Yüz yıl sonra yeniden” vurgusunun anlamsız olmadığı açıktır. Fransa gibi kolonyalist devletlerin bunu imparatorluk sevdası olarak gösterip hafife almasını bir şekilde anlayabiliriz. Çünkü ucu onlara dokunuyor. Ama bu ülkenin çocukları kendine onlar gibi bakamaz.

#Coğrafya
#Refik Halit Karay
#Türkiye
#Eksen
4 yıl önce
Coğrafyanın bekçileri ve Türkiye ekseni
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!