Ülkemizdeki yangınlar, hayatını kaybedenler, ormanlık alanların tahribatı, kaybedilen hayvanlar, evler içimizi cayır cayır yaktı… Biz uzaktakileri bir şey daha yaktı; çaresizlik… Yangına su, insanların yaralarına merhem olamamanın çaresizliği…
Fakat öyle bir durum ki bu; bizi çaresizliğin yüküyle yanlış yola sokabilir, mantıktan uzaklaştırıp birilerinin oyunlarına alet edebilir…
Nitekim öyle de oldu…
Olağanüstü durumların her türlüsüne tamamen hazırlıklı olmak her zaman mümkün değildir. O nedenle gerektiğinde yardım da istenebilir… Pandeminin ilk aylarını hatırlayalım… Aralarında pek çok gelişmiş Avrupa ülkesi de olan yüzlerce devlete yardım etmedik mi?
Çaresizlikle başa çıkmak için uzmanlar başka yollar da öneriyor. Mesela akademik yayınları, konuyla ilgili bilgilendirici içerikleri okumak, sivil toplum örgütlerine, gönüllülük projelerine katılmak, güvenilir kurumlara bağış yapmak ya da bunlar için bağış toplamak gibi… Yeter ki iyi niyetimizi, iyi yollara sevk edelim…
Ancak, sosyal medyadaki sözel terörü ve itibar suikastlarını engellemenin yolu tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yasal düzenlemelere gitmektir.