|
İstikrarlı kur mümkün mü?

Merkez Bankası son faiz artışının revalüasyon etkisini geç aldı. Çünkü manipülasyon vardı ve ancak seçim geçince kur aşağı gelmeye başladı.

Bu sefer de piyasa siyaseti gereği attığı 500 baz puanlık faiz adımını aşırı buluyor olacak ki kur düşmesin diye piyasada alıcı rolüne girdi.

Uzun zamandır Merkez Bankası dinamik bir rezerv yönetimi yapıyor. Ya da daha açık ifadesiyle doldur boşalt stratejisi uyguluyor. Evvelce kur yukarı yön alınca boşalttığını şimdi yeniden dolduruyor.

Bu ifadeler ortodoksi ile uyumsuz bir duruma da işaret ediyor. Kurun yukarı çıkması Ortodoks çerçevede sorun, aşağı gelmesi ise fırsattır.

Üçüncü yol olan istikrarlı kur ise sempatik bir söylemdir o kadar. Ya da en azından Türkiye şartlarında… Neredeyse her bir ekonomik aktörün talebinin bir diğerinden farklı yönde olduğu bir ülke burası.

Üstelik bu talep aykırılıkları arasında bir denge de kurulamadığından fiyatlamalar çoğu finansal varlıkta bir
coşku marjı
kadar da yukarıda şekilleniyor.

Böyle olunca da mesela döviz arzı daraldığında TL hızlı değer kaybediyor, bollaştığında da hızlı değer kazanıyor.

Ekonominin üreten ve imal eden kesimi için kurda oynaklık frekansının yüksek olması ise zorlayıcı oluyor.

Şimdi bu iklimde, önceki ekonomi yönetimi dönemine yarı benzer yaklaşımlarla mevcut karar vericiler
istikrarlı kuru elle yapmayı
deniyor. Piyasanın marjlı dengesinin aleyhine…
Gene de yanlış anlaşılmasın
amaç kur hedeflemesi değil, enflasyon hedeflemesi…
Çünkü kurun enflasyon etkisi yüksek. Zira son iki ekonomi yönetimi döneminde de
hem ithalat hem ihracat hem turizm rekor üstüne rekor kırdı,
kırmaya devam ediyor.

Para Politikası Sadeleşiyor Mu?

Önceki dönem Merkez Bankası kuru dengelemek için faiz dışındaki enstrümanları kullanmış veya yenilerini bulmuştu. Bugünkü Merkez Bankası ise bu getirilen uygulamaları TL sterilizasyon (TL’nin miktarının azaltılması) ihtiyacına göre sıkarak, gevşeterek veya kaldırarak kuru dengeliyor.

Bu kapsamda dünkü Resmi Gazete ile bir önceki dönemde tanıtılan yükümlülük veya performansa göre ek menkul kıymet tesisi maliyeti getiren düzenlemede iki değişiklik yapıldı.

Birincisiyle menkul kıymet tesisine tabi yükümlülüklere uygulanan tesis oranı %4’ten %1’e düşürüldü. İkinci değişiklikleyse Haziran 2024’te sona erecek olan kredi büyümesine duyarlı menkul kıymet tesisi şartı birkaç ay önceden sonlandırıldı.

Öncelikle şunu ifade edeyim; menkul kıymet tesisi ve zorunlu karşılık gibi para politikası enstrümanları banka bilançosunun pasifiyle (yükümlülüklerle) ilgilidir. Yani mevduatlar yahut menkul kıymet ihraçlarıyla…

Buna karşın geçen Merkez Bankası döneminde bilanço aktiflerine yani kredilere zorunlu karşılık ve/veya menkul kıymet tesisi uygulaması getirildi. Normalde bilanço aktifleriyle ilgili olarak karşılıklar kullanılır ama misyonları farklıdır. Para arzını yönetmek için değil, temkinlilik amaçlanır.

Bunları bir eleştiri olarak ifade etmedim. Bence para politikası enstrümanları portföyüne gibi yeni bir uygulama eklenmiş oldu. Çok önceleri rezerv opsiyon mekanizmasıyla yapıldığı gibi… Para arzını daraltmanın yolu olarak faiz politikasına bir esneklik kazandırabilecek niteliği olduğu yadsınamaz.

Neyse. Merkez böylece önceki dönemden kalan birçok uygulamadan birini gevşetmiş ve birini kaldırmış oldu.

Merkez Bankası bu adımını
sadeleşme
olarak ifade ediyor ama tam da öyle değil. Buna itiraz edeceğim. Sadeleşme (deregülasyon) düzenlemeden madde eksiltmek demek, doğru. Evet Merkez bu kararla madde eksiltti o da doğru. Hatta Merkez tek tük madde eksiltiyor bu da doğru.

Ama amacı madde eksiltmek değil, enflasyonla mücadele için kuru istikrarlı tutmak ve portföy girişine zemin kurmak… Üstelik bu örnekte kaldırılan madde zaten iki aya kendi kalkıyordu.

Bence Merkez Bankası piyasaya 500 baz puan rüşvet verip kurduğu samimiyetten sonra kavramları artık yerli yerinde kullanma özgürlüğüne sahip.

Hele de sadeleşme kavramını lüzumsuz tüketmemek lazım… Böyle yaparak kararın ekonomik etkisinin konuşulmasına da mani olunmamalı.

#Ekonomi
#Merkez Bankası
#Yusuf Dinç
23 gün önce
İstikrarlı kur mümkün mü?
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli