|
Laik Türk militeratisi"nin traji-komik hâlleri (1)

Yalnızca Türkiye''nin değil, dünyanın sorunlarının gerçek boyutlarıyla anlaşılabilmesi ve anlamlandırılabilmesi için âlim, ârif ve hakîm kişiliklerinin özelliklerini üzerinde toplayabilecek öncü bir “mütefekkir” figürüne ihtiyacımız var.

Entelektüel, aydın, elit, akademisyen figürleri, seküler figürlerdir; bakış açıları ve ufukları dardır; görüş alanları da sınırlı ve sınırlayıcıdır. Batı''da icat edilmiş, fizik gerçekliği eksene alan, tek boyutlu algılama biçimlerine sahiptir bu figürler. Bu figürlerin, diğer kültürleri bir bütün olarak anlayabilme ve aktarabilme kabiliyetleri sınırlıdır. Her şeyi, bütün insanlık tarihini yalnızca Batı-merkezci gözlerle görmek ve okumaktan başka bir şey yapamazlar.

O yüzden, dünya tarihinin silbaştan yeniden yazılması gerekiyor. Her medeniyetin çocukları kendi tarihlerini, tecrübelerini kendi algılama ve görme biçimleri açısından yazmalıdır. Başka türlüsü Foucault''nun deyişiyle, “söylemsel şiddet” uygulamaktan, başkalarının tarihini, tecrübelerini anlam ve biçim bozumuna uğratmaktan, tersyüz etmekten başka bir işe yaramayacaktır; yaramamıştır da nitekim. Oryantalist çalışmalar, bunun en tipik ve ürkütücü örneğidir.

Benim bu söylediklerim, Türkiye''deki “entelektüel” / akademik çevreler için çok lüks kaçan şeyler; bunu biliyorum. Ama sorun, dünyanın sorunlarını çarpıtmadan, anlam yüklemesi yapmadan, ters yüz etmeden anlayabilme, anlamlandırabilme ve “çözüm önerileri” sunabilme sorunudur.

Çünkü şu ân dünya büyük bir bunalımın eşiğinden geçiyor. Seküler dünya tasavvurunun ürettiği, dünyayı yaşanılamaz bir kaoslar, katastroflar ve savaşlar arenasına çeviren, tarihin yeniden kurulacağı büyük bir bunalım bu.

Bu bunalım, Batı''da yaklaşık bir buçuk asırdan bu yana fark edilmiş durumdadır; ama Batılılar, insanın ve gezegenimizin varlığını bile tehlikeli bir sürecin eşiğin fırlatan bu varoluşsal bunalımın nasıl aşılabileceğini görebilecek durumda değiller.

Çünkü Batı sivilizasyonu sonbaharını yaşıyor; sonbaharının son demlerini: Kuzey''den / Batı''dan gelen kışın o dondurucu, ürpertici soğuğunun bütün alametleri çoktan belirmeye başladı bile.

Batılıların, özellikle İslâm''ın üzerine bu kadar barbarca şekillerde çullanmalarının nedenleri burada gizlidir. Çünkü ufukta gözükmeye başlayan ilkbaharın tohumları yalnızca İslâm''ın “elinde”dir.

Bu nedenle, “aydının ölümü”nün çoktan ilan edildiği, iletişim çağının ufuk ve zihin daralmasını pekiştirdiği bir zaman diliminde, âlim, ârif ve hakîm figürlerinin özelliklerini bünyesinde toplayabilen, önyargısız, çok yönlü, kuşatıcı ve kucaklayıcı, herkesi ve her şeyi nasılsa öylece idrak edebilecek derin bir özgüvene sahip, öncü / kurucu “mütefekkir” figürüne her zamankinden daha fazla ihtiyaç hissediyoruz. Hele de, akademik oryantalizmin yerini medyatik oryantalizme terk ettiği, medyatik entel-dantellerin yapıp ettiklerimizi belirler konuma geldikleri, çağımızın papazları rolünü tüm sığlıklarına rağmen ayartıcı şekillerde oynadıkları bir zaman diliminde…

Batıdaki seküler entelektüel, elit ve akademisyen tipini tartışıyorum ama Türkiye''de bu figürler bile yok. Batıdaki bu seküler figürlerin hiç olmazsa eleştirel ve analitik melekeleri işliyor. 2500 yıllık devasa bir düşünce gelenekleri var.

Ancak Batı''da bugün entelektüel figürü de, akademi nosyonu da, sekülerlik fikri de yoğun bir şekilde tartışılmakta; “seküler aklın ötesi”, “post-seküler felsefe” arayışları içine girilmiş bulunmaktadır. Bunlar, basit ve marjinal arayışlar da değildir. Yaklaşık bir buçuk asırdır sürmektedir.

Peki bizim neyimiz var? Bizim bir entelijansiyamız, analitik ve eleştirel melekeleri gelişmiş entelektüel figürümüz bile yok. Bizim laik militeratimiz var yalnızca. Kendisi de başkası da olamayan, iki arada bir derede / arafta kalan, zihni sulanmış ve bulanmış, tarihte tatile çıkmış, bu ülkede seküler Batılıların sözcülüğünü ve gözcülüğünü yapmaktan başka bir şey yapamayan, kendisini bu toplumun kültür, düşünce, sanat ve medeniyet tecrübesine karşı konumlandıran, Batılıların karikatürü laik militeratimiz var sadece.

Laik Türk militeratisinin tipik örneklerinden Mehmet Ali Kılıçbay''ın Yeni Aktüel''de yazıp-çiziktirdikleri üzerinden başlattığım bu tartışmayı Salı günü de sürdüreceğim.

18 yıl önce
Laik Türk militeratisi"nin traji-komik hâlleri (1)
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...