
Yunanistan’da pazar günü yapılan seçimler ile radikal sol parti SYRİZA yüzde 36.5 oy ile birinci parti olarak çıktı ve mecliste 150 milletvekili kazandı. Bütün dünya nefesini tutmuş Yunanistan seçimlerini izlemesinin nedeni, Yunanistan ekonomisinin iflas etmesi ve yüzlerce milyar Euro borç yükü ile karşı karşıya kalmasını, İMF ve diğer bankaların borçları ile bir ülkenin ipotek altına alınması sonrasında seçmenin tavrı merak ediliyordu. Radikal sol bir parti oyların büyük bir kısmını alarak büyük bir başarı elde etti.
Bundan 15-20 yıl önce AB üyesi olmanın popülerliğinden sonra bugün merkezin dışında, AB’nin periferisinde bir üye olmak hiçte iyi bir karar olarak gözükmüyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir barış projesi olarak oluşturulan Avrupa Birliği bugün o işlevinden çok uzaklara doğru savrularak bir Alman İmparatorluğu çatısı altında birlikteliğe dönüyor. Özellikle eski Doğu Bloku küçük ülkelerin birliğe geçmeleri Almanya ekonomisinin bugünkü dev haline gelmesine çok büyük destek oldu. Alman fabrikalarının ürettiği ürünler için yeni pazarlar olurken, o küçük ülkelerin karlı şirket ve bankaları Almanlar tarafından satın alınıp iki kere karlı hale geldiler. Onun için Almanya birkaç yıl önce Yunanistan batarken ilk borç için koşan ülke o oldu. Yoksa saadet zinciri bozulursa Alman İmparatorluğu zarar görebilirdi.
“Almanya bölgede yeni kurulan kapitalist-yanlısı rejimlerin kararıyla gerçekleşen şaibeli özelleştirmeler yoluyla büyük endüstriyel işletmelerin yönetimini ele geçirdi. Çek Cumhuriyeti, Polonya, Slovakya, Macaristan, Bulgaristan, Baltık devletleri, stratejik, ekonomik, ticari, medya ve sosyal hizmet sektörlerini özelleştirip, devlet kontrollerinden çıkarırken Birleşik Almaya ayrıcalıklı konumunu sürdürebildi. Rusya ise çöküşle gangsterlerin, yükselen oligarkların ve batılı kapitalistlerin, siyasi taşeronlarının eline düşünce, tüm endüstriyel altyapı önemli ölçüde yok oldu ve Rusya hammadde ihraç edilen dev bir bölgeye dönüştü. Almanya, Rusya ile olan ticari ilişkilerini eşitler arası bir ilişkiden “sömürgeci” bir modele kaydırdı. Almanya, yüksek değerli endüstriyel ürünler ihraç ederken, doğal gaz, petrol ve hammaddeleri Rusya’dan ithal etmeye başladı. Almanya’nın gücü Bonn’un ilhakıyla, Doğu Avrupa’ya kapitalizmin yerleştirilmesiyle, Almanya’nın egemenliğindeki AB ve ABD’nin güdümündeki NATO askeri komutanlığına boyun eğmeye razı bağımlı rejimlerin sayının artmasıyla birlikte, ciddi oranda genişledi” (diplomatigue- 15 Ocak-15 Şubat 2015, sayı 72)
Almanya’nın Avrupa Birliği’ni kaldıraç olarak kullanıp kendi imparatorluğunu kurmaya çalışması ve özellikle küçük şehir devletlerini hızlıca üye ülke yapmasının geleceğe dönük planları Prof. Petras’ın sözü ile Alman emperyalizminin yükselişinden başka bir şey değildir. Avrupa Birliği içinde Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere gibi büyük devletlerin Almanya hariç hepsi çok ciddi ekonomik krizle boğuşmaktalar. Bu durumu avantaja çevirmek Merkel’in Almanya’sı için çok zor olmasa gerek.
