|

Kawa görünümlü Dehâk

Bu ses kaydı bize şunu bir kez daha göstermektedir ki Kawa olma iddiası ile yola çıkanlar aslında Dehak'ın kendisidirler. Kendisi gibi olmayanlara her gün Beko Awan yakıştırması yapanların aslında bu durumu kurumsal bir kimlik haline getirmiş olduklarıdır.

Mazhar Bağlı
00:00 - 20/09/2011 Salı
Güncelleme: 00:26 - 20/09/2011 Salı
Yeni Şafak
Kawa görünümlü Dehâk
Kawa görünümlü Dehâk

PKK'ya yakın haber ajansı olan DİHA, geçen hafta, MİT yetkilileri ile PKK'lılar arasındaki gizli görüşmelerin ses kayıtlarını “Erdoğan'ın iç yüzü Erdoğan'ı yakacak” başlığı ile verip altına da “KCK Heyeti ile devlet heyeti arasında yapılan görüşmelere ait kayıtlar, Kürt halkına ve gerilla güçlerine karşı vahşi bir savaşa girişen Erdoğan ve AKP hükümetinin Türkiye toplumuna söylediği yalanları ve ikiyüzlü karakterini ortaya çıkardı” yorumu ile servis etti.

Daha sonra bu haberdeki içeriğin kendi tezlerini çürüten bir atmosferin oluştuğunu görünce de bu durumu, “birileri bizim sitemizi hackleyerek eklemiştir” gibi inanılması imkansız bir gerekçe (yalan) ile açıklamaya çalıştılar.

GÜVENİLMEYECEK YAPI

Bu olay-haber üç konuyu bize çok net olarak göstermektedir. İlki bu yapının hiçbir zaman güvenilmeyecek bir ahlaki zaafa sahip olduğunu ve demokrasi ile, barış ile iyilik ile yola gelmeyeceğidir. Her an her türlü mahrem bilgiyi büyük bir meziyetmiş gibi ifşa edebilirler. Hatırlayın vaktiyle CHP ile yapılan görüşmeleri Sırrı Sakık Meclis'te faş etmişti. İkincisi bu yapının yayın organlarının her zaman herkese her türlü kötülüğü yapabilecekleridir. Yeri geldiğinde birilerine iftira edebilirler, yeri geldiğinde İsrail'in gizli istihbaratına servis sağlayacak bir çalışmanın içinde içinde olabilirler, yeri geldiğinde birilerini tehdit edebilirler yeri geldiğinde de halkın sağduyusunu öldürebilirler. Üçüncü nokta bu yapının esas olarak bölgede pek çok kişiyi körü körüne bir yalana, hem de her gün foyası açığa çıkan kocaman bir yalana inandırmış olmalarıdır. Elbette burada insanlara neden bu yalanlara inanıyorsunuz diyecek durumda değiliz ve kimseyi de suçlamanın bir anlamı yoktur bence. isteyen istediği ütopyaya inanabilir ama bu yalan üzerinden her gün insan hayatı söndürülüyorsa ve bu sönen hayatlar hepimizin üzerinde yaşadığı toprakları yaşanamayacak hale getiriyorsa bu duruma itiraz edecek bir hakkımız da vardır.

Bu ve bunun gibi pek çok görüşmenin yapıldığı, yapılmaya çalışıldığı sanırım pek çok kişinin malumudur, gayri meşru yolları denemek yerine insani bir alan üzerinden sorunu çözme girişimi her türlü takdiri hak eder ve AK Parti de bu sorunu barışçıl bir yoldan çözmek için her yolu denemek durumundadır. Bunu daha önce de yazmıştım, bu ahlaki bir gerekliliktir, İslami bir sorumluluktur ve siyasi bir zorunluluktur.

HERKES SUİSTİMAL EDİLİYOR

Görüşmelerin içeriğine girmeye gerek var mı bilmiyorum, ama şu bir gerçek ki sayın Başbakanın bu konuda sahip olduğu kararlılığın nasıl suiistimal edildiği çok net bir şekilde ortadır. Bugüne kadar PKK-BDP çizgisinin bölgede Sayın Başbakan hakkında söylemediklerini bırakmadılar. Üstelik tüm bu söylemler görüşmelerin bir nitelik kazanmış olduğu bir döneme denk gelmiş olması da çok daha anlamlıdır. Anlamlıdır çünkü PKK-BDP hiçbir zaman bu konuda olumlu adım atan bir iradenin varlığını istememektedir. Konuyu daha net bir biçimde anlamak için en somut durum, silah bırakma üzerine yoğun görüşmelerin yapıldığı ve belli bir mutabakata varıldığı görülen bu dönem aynı zamanda örgütün dağa en çok adam kaldırdığı dönemdir de.

Bu sorunun çözümü için çaba gösteren herkesi bir şekilde bertaraf etme üzerine kurulu bir düzen kurmuşlar. Bu konuda yapamayacakları ahlaksızlık, satamayacakları aktör yoktur. Herkesin canına kastedebilirler. Her olumlu adımı “yontma” veya "tasfiye" olarak tanımlayan ve kaleminden kan akan kalemşörleri ile tüm bir toplumu hipnoz etmektedirler.

KÜRTLER NE YAPACAK?

Bu durumun bertaraf edilmesine giden yol doğrudan bölge halkının vicdanından geçiyor artık. Kürtlerin geleneklerini yok eden, dinine söven, toplumsal yapısını dejenere eden ve kardeş kanı akıtmaktan başka bir hedefi olmayan bu yapının gerçek yüzünü görüp onlara gereken karşılığı vermesi gereken birileri varsa o da artık Kürtlerdir, Kürtlerin içindeki vicdan sahibi insanlardır.

Aslında bu görüşmeler bize hükümetin ve özellikle de Sayın Başbakan'ın üzerine düşen her şeyi yaptığını, gerçekten de tüm tahammül sınırlarının sonuna kadar zorladığını, sorunun barışçıl bir biçimde çözülmesi için büyük riskler aldığını göstermektedir. Artık gerisi Kürtlere, Kürtlerin sağduyusuna kalmıştır. Kimin katil kimin barış havarisi olduğu bir kez daha açığa çıkmıştır. Bu durumu başka türlü yorumlamak hakikate kast etmektir.

Ehli vicdan olanlar aşağıda bahsedeceğim konularda kendilerini bir muhasebeye çekmelidirler. Yoksa akacak olan kanda onların günahı herkesinkinden çok daha büyük olacaktır. Eğer bugüne kadar hep ön koşul olarak istenen görüşmeler yapılmış ve buna rağmen örgüt bir türlü kan akıtmaktan vazgeçmemişse burada istenenin asıl hedef olmadığı, temel amacın Türkiye düşmanlığı ve kardeş kanı akıtmak olduğu görülmüyor mu? Büyük riskler üstlenilerek bu görüşmelerin yapıldığı ve belli bir ilerleme kaydedildiği halde her gün kin kusan yayın organlarından ve dillerinden Sayın Başbakan'a ve partisine karşı giderek dozu artan bir kindarlık neden pompalanmaktadır?

Her şeyin açıkça konuşulabildiği bir diyalog ortamını makul olmanın ilk şartı olarak gördüğünüzü iddia edeceksiniz ve aynı zamanda bunu her konuşmanızın besmelesi haline getireceksiniz ve yapılan görüşmelere ait kayıtları da İsrail ile işbirliği yapıp kendi sitenizden hükümeti yıpratmak ve Sayın başbakan'ı zor durumda bırakmak için servis edeceksiniz. Daha sonra da çıkıp ekranlarda “demek ki görüşmeler yapılınca kıyamet kopmuyormuş” deme pişkinliğini göstereceksiniz.

KENDİME BAKMA ZAMANI

Bu ses kaydı bize şunu bir kez daha göstermektedir ki Kawa olma iddiası ile yola çıkanlar aslında Dehak'ın kendisidirler. Kendisi gibi olmayanlara hergün Beko Awan yakıştırması yapanların aslında bu durumu kurumsal bir kimlik haline getirmiş olduklarıdır. Bu görüşmelerden sonra AK Parti'nin bu konuda bir irade sahibi olmadığını, meseleyi çözmeye çalışmadığını ve bu yapıyı doğru bir biçimde okuyamadığını söyleyenlere vicdanlarınızı bir kez daha yoklayacak mısınız demek gerekir belki ama olmayan bir şeyi yoklamanın bir anlamı da olmaz zaten. AK Parti'nin bu konudaki niyet ve kararlılığı bir kez daha görülmüştür, bunu görmeyenlerin tarih önündeki duruşları hep kanlı katillerin değirmenine su taşıyanlar olacaktır. Herkes artık yerini görmelidir.

* Doç. Dr., Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi
13 yıl önce