|

Sacit Kayasu hakkındaki suçlamalar doğru mu?

Sacit Kayasu, savcıyken, 12 Eylül darbesi hakkında bir iddianame yazdı, görevden ihraç edildi. Bizim yargı sistemi böyle. Şimdi de Kayasu hakkında dava açıldı.

Yusuf Ziya Cömert
00:00 - 11/12/2006 Pazartesi
Güncelleme: 01:03 - 11/12/2006 Pazartesi
Yeni Şafak
Sacit Kayasu hakkındaki suçlamalar doğru mu?
Sacit Kayasu hakkındaki suçlamalar doğru mu?

Darbelerin hedefi, milletin iradesidir. Millet iradesini ve millet iradesinin oluşturduğu mekanizmaları 'meşru' yollarla etkileyemeyen (çoğu kez) siviller, artık millete değil, antidemokratik zihniyetlere hitap etmeye başlarlar. Maddi ya da siyasi menfaatlere dayalı olarak geliştirilen bu provokatif söylemler zamanla sonuç verirse, milletin oyuyla değil, milletin hiç dahil olmadığı süreçlerle, yönetim, yönetmeye hakkı olmayanlar tarafından ele geçirilir.

Türkiye'deki tecrübeler göstermiştir ki, böyle dönemlerde yolsuzluklar artar, ekonomi geriler, kalkınma yavaşlar, bilim, düşünce, kültür gibi alanlarda toplum geriler. Bu gerileme, (YÖK örneğinde olduğu gibi) bazen kuşaklar boyu devam eder. Yönetimi eline alan zihniyet, kendisini (60 ihtilalinde olduğu gibi) ülkenin bakanlarını bile öldürmeye yektili sayabilir.

Bizler, bu ülkenin ilkel, modern ya da postmodern darbelerden en az birine tanık olma fırsatı bulan vatandaşları olarak, 'ara rejim'lerin karakterini iyi biliriz. Yani bu niteliklerin uzun uzun anlatılmasına gerek yok.

Sacit Kayasu, savcılık yaptığı dönemde, sivil bir çıkış yapmış, 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren'i dava etmişti.

İddianamesi ne kadar isabetliydi, ne kadar eksik veya fazlaydı, bunlar şu anda önemli değil. Kayasu'nun davranışı, ilk bakışta 'uçuk' bir çıkış olarak görülse de, takdir toplamıştı.

Hafta içinde Kayasu ile ilgili üzücü bir haber geldi. Habere göre, Kayasu, kendisini 'İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı' diye tanıtarak bir gazeteye abone temin etmiş ve bir ceza kanunu kitabını satmaya çalışmıştı.

Bilgiler, iddianameye dayanıyordu. Yazı İşleri'nde tartışıldı. Yapılacak fazla bir şey yoktu. Haberi verecektik. Ama verirken, özenli olmak gerekiyordu. Çünkü iddianameler, adı üstünde iddianameydi, gerçeği yansıtmak zorunda değildi.

Haber, ne yazık ki, yeterince özenli bir şekilde verilmedi. Evet iddianameydi ve iddialar iddia gibi veriliyordu ama, bu kadarı yeterli değildi.

Dün, savcı Kayasu'nun bir mektubu geldi. Kayasu, haberi üzüntüyle okuduğunu, gerçekten kendisi aleyhine dava açıldığını ama Türkiye'de iddianamelere dayanılarak açılan davaların yüzde ellisinden fazlasının beraatle sonuçlandığını yazıyordu. Diyordu ki, 'Beni herkes tanır. Kendimi İstanbul Başsavcısı olarak tanıtmam mümkün değildir. Ben emekli savcıyım. İnternette bir arama motoruna giren, benimle ilgili bilgileri bulabilir."

Bizim açımızdan, açık bir hata. Böyle durumlarda, suçlanan tarafın görüşünü almak gerektiği, gazeteciliğin elifbasında öğretilir.

İddianame doğru da olsa, yanlış da olsa, bu haberde eksiklik var. Kayasu'nun mektubundaki detaylara girmiyorum. Yeni Şafak, en kısa zamanda, Kayasu'nun mektubundan hareketle bir haber yayımlayacak.

Temennim, iddianamedeki bütün bilgilerin yanlış çıkması.



18 yıl önce