Kargaşa devam ediyor

04:0023/07/2017, Pazar
G: 17/09/2019, Salı
Rasim Özdenören

Hiçbir şeyin son noktası yok.Hayatın da...Ölümün de...Her şey devam ediyor...Aşk da, ölüm de...Bunu tarihin tekerrür ettiği iddiasıyla karıştırmamak gerek. Tarihin tekerrür ettiğini ileri sürenler, ibret alınmadığı takdirde aynı şeyler başımıza bir daha gelir demek istiyor. Buradaki yanlışlık şu: tarihin süreğen çizgisi sanki birbirinden bağımsız noktalar halinde, bir başına ve nedensiz olarak oluşuyormuş gibi düşünülüyor.Hayır, tarihte yok böyle bir şey... Tarihin sarmal (helezonik, spiral) çizgisi

Hiçbir şeyin son noktası yok.

Hayatın da...

Ölümün de...

Her şey devam ediyor...

Aşk da, ölüm de...

Bunu tarihin tekerrür ettiği iddiasıyla karıştırmamak gerek. Tarihin tekerrür ettiğini ileri sürenler, ibret alınmadığı takdirde aynı şeyler başımıza bir daha gelir demek istiyor. Buradaki yanlışlık şu: tarihin süreğen çizgisi sanki birbirinden bağımsız noktalar halinde, bir başına ve nedensiz olarak oluşuyormuş gibi düşünülüyor.


Hayır, tarihte yok böyle bir şey... Tarihin sarmal (helezonik, spiral) çizgisi kopmadan, kesintisiz bir halde devam ediyor. O çizgi birbirinden bağımsız noktaların yan yana gelmesinden oluşmuyor; bilakis o çizgi müstakil olaylar birbirinin süreği halinde, birbirine ulanarak oluşuyor. O çizgi üzerinde vuku bulan her olay bir önceki illetin (nedenin) sonucu olarak meydana geliyor ve illet her defasında yenilenerek sürüp gidiyor.

İstanbul fethedildi ve bitti, öyle mi?

Veya 1914-1918 arasında dünyada ülkeler birbiriyle savaşa tutuştu ve bitti, öyle mi?

1948’de İsrail Devleti kuruldu ve olay bitti -mi?

Veya aynı olayları baştan alırsak, İstanbul 29 Mayıs 1453’te bir günde mi fethedildi? Onun yüzlerce yıl geriye giden bir başlangıcı yok muydu?

1948’de kurulan İsrail o yılın işi olarak mı gerçekleşip bitti? Onun ön hazırlıklarını ne yapacağız? Kurulduktan sonra olup bitenleri neye yoracağız?

Basit bir anımsama bu mülahazamı tekrarlatıyor bana. Yaklaşık kırk yıl önce, 1980’de yayınlanan bir yazımız çıktı karşıma, o günün Yeni Devir gazetesinde yayınlanmış. İlk birkaç cümlesi şöyle:

“21 Ağus­tos 1980 gün­lü Ye­ni De­vir’de bir ha­ber ya­yın­lan­dı. Bu ha­ber bel­ki bir­çok­la­rın­ca ak­tü­ali­te­si geç­miş di­ye telâkki edi­le­cek­tir. Çün­kü taa 1958’den, 1970 yı­lı­na ka­dar uza­nan bir geç­miş­ten bah­se­dil­mek­te­dir. ABD’nin 1958’de Lüb­nan’a yap­tı­ğı mü­da­ha­le­nin İn­cir­lik ha­va üssün­den ger­çek­leş­ti­ril­di­ği, ke­za 1970 yı­lın­da Ür­dün Kra­lı Hü­se­yin’e Fi­lis­tin­li­le­re kar­şı girişti­ği kat­li­am ha­re­ke­tin­de des­tek ol­mak üze­re İn­cir­lik’ten Am­man’a bir ha­va köp­rü­sü kurmuş olduğu ve İs­ra­il’e de Tür­ki­ye’de­ki üs­ler ara­cı­lı­ğı ile lo­jis­tik des­tek sağ­lan­mış ol­du­ğu bildirilmek­te­dir./ Bir hu­sus böy­le­ce biz­zat ABD kay­nak­la­rın­ca doğ­ru­lan­mış ol­mak­ta­dır: Türkiye’de­ki ABD üs­le­ri­nin kom­şu Müs­lü­man ül­ke­ler aley­hin­de kul­la­nı­la­bi­le­ce­ği hu­su­sun­da bu ül­ke­le­rin duyduğu en­di­şenin ne ka­dar ye­rin­de ol­du­ğu bir ke­re da­ha an­la­şıl­mış bulunmakta­dır.”

Ve günümüzde Mescid-i Aksa zulmü...

O günden bu yana illetlere (illiyet) dokunulmadan bırakılmış demektir. Temel nedenlere belki son birkaç yıldan bu yana dokunulmaya başladı. ABD’nin ve tüm Batı dünyasının tedirginliği de bu nedenden kaynaklanıyor.

Tayyip Erdoğan’ın şahsında Türkiye üzerinde koparılmak istenen fitnenin temel nedeni de bu aynı noktada, kurulu sisteme yeni bir denge noktası inşa etme meselesinde aranmalı. Hâlihazırdaki çalkantı işbu yeni dengenin istikrar bulma aşamasındaki

salınımları olarak görülmeli...

#Recep Tayyip Erdoğan
#Türkiye
#Mescid-i Aksa
#Filistin
#Kudüs
#İsrail