|

Medeniyet beşiği Endülüs

Endülüs, kendine has coğrafî, siyasî, askerî, toplumsal, kültürel ve medenî özellikleriyle, birbirine karşı saygı ve hoşgörü çerçevesinde birarada yaşama sanatının “ideal numunesi”ni sunmuştur.

Yeni Şafak
04:00 - 16/08/2015 Pazar
Güncelleme: 22:59 - 15/08/2015 Cumartesi
Yeni Şafak
Doç. Dr. Lütfi Şeyban

Sakarya Üniversitesi


Bugünün İspanya'sı ile Portekiz'i ve de Fransa'nın Bordo-Marsilya hattının güneyini içine alan bölge İberya veya İber Yarımadası olarak anılır. Bu toprakların Müslümanlarca fethi 'ilk İslam fetihleri'nin son halkasını teşkîl eder. Artık kaybedilmiş de olsa bu bölgenin İslam tarihindeki adı Endülüs'tür.



Endülüs topraklarında ortak hayat süren toplumlar (societies in symbiosis) arasında cereyan eden doğal ilişkiler, birçok farklı ırk, dil ve dinden olan büyük topluluklar arası etkileşimleri doğurmuş ve yüzyıllarca gelişen bu sürecin sonunda Endülüs'e özgü bir sosyo-kültürel hayat tablosu ortaya çıkmıştır. İster Endülüs toprakları, isterse İspanyol devletleri içerisinde olsun, Müslüman halk ile gayrimüslim halk arasındaki karışma ve kaynaşma, hem harp hem de sulh zamanlarında meydana gelen sürekli bir olguydu. Karşılaşan iki milletten, medenî bakımdan daha üstün durumda olanın aşağı durumdakine tesir ettiği gerçeğinden hareketle, gayrimüslimlerin Müslümanlardan her bakımdan etkilenmiş olduklarını tarihi kayıtlarda görmek mümkündür.



ENDÜLÜS'ÜN ÜSTÜNLÜĞÜ


Endülüs'te bilgiye verilen değer ve erişilen yüksek eğitim seviyesi sayesinde, dinî ilimler yanında müsbet ilimlerde de pek çok bilgin yetişmişti. Ayrıca, bu bilginler Doğu İslam dünyası Maşrık'a da ilim ve ticaret maksadıyla sıkça seyâhatler yapmışlar, Doğu İslam dünyası ile Endülüs arasında sürekli işleyen bir kültür köprüsü kurmuşlar, böylelikle kendi kültürel birikimleriyle doğuluların birikimlerini mukayese etme imkânı da bulmuşlardır. Asr-ı Saadet'ten beri kazanılan toplumsal ve kültürel birikim, talebe ve âlim kişiler yoluyla Batı'ya Endülüs'e taşınmıştır.



Endülüs ve Doğu-İslam medeniyetinin gelişmişliğine karşın, aynı çağlarda Avrupa dünyası dine aykırı kabul edildiği için bilim ve sanat faaliyetlerinin yasaklandığı “Ortaçağ'ını yani “Karanlık çağ”ını yaşamaktaydı. V./XI. yüzyılda Endülüs'e ve Doğu İslam dünyasına karşı Hıristiyanların yaptıkları haçlı seferleri, kendilerinin İslam medeniyetini tanımalarına fırsat vermişti. Bundan sonradır ki, önce İspanyalılar, ardından da diğer Avrupalılar İslam medeniyetini anlama çalışmalarına başlamışlardı. Bu meyânda Arapça yazılmış bilimsel-felsefî eserlerin Latince'ye tercümesi başlamış ve bu faaliyetin merkezleri Sicilya ve daha çok Endülüs olmuştur.



MÜDECCENLERİN VARLIĞI


Endülüs topraklarında İslam hâkimiyeti altında yaşayan Hıristiyanlar ile Yahudiler, İber Yarımadası'nın siyasî, sosyal ve kültürel alanlarında aktif rol oynamışlardır. Müslüman ve gayrimüslim toplumlar arasındaki önemli etkileşim kanalları Yahudiler, Müsta'ribler, Müdeccenler, karşılıklı evlilikler, köle ticareti, süre giden savaşlar, siyasî sığınma ve Mürtezika birlikleridir. Özellikle hem Müslümanların hem de Hıristiyanların dilini bilen Yahudiler, serbestçe dolaşım imkanına sahip olarak Hıristiyan Avrupa topluluklarının Müslümanlar ile etkileşiminde büyük rol oynamışlar, İslam medeniyeti öğelerinin İspanyollar'a ve Avrupa'ya naklinde etkili olmuşlardır. Bu yolla Endülüs'te kullanılan idarî ve askerî teşkîlât usul ve kânunları yanında, tarımsal teknikler ve ürünler ile ticaret ve bilimsel etkiler de İberya ve Avrupa toplumuna intikal etmiştir.



Endülüs-İslam kültürünün Avrupalılara intikalinde önemli bir topluluk Müdeccenler'dir (mudejar). Hıristiyanların eline geçen İslam topraklarında kalan bu Müslümanlar içinde zanâatkârlar ve kültür erbâbı krallar tarafından özellikle muhâfaza edilmiş, Reconquista hareketiyle yeniden doğan İspanya'nın iktisadî menfaati için kollanmışlardır. Bunlar sayesinde Müslümanların geliştirdikleri her alandaki bilimsel, kültürel ve teknik gelişmeler kuzeydeki Hıristıyan halklarına, oradan da Avrupa toplumlarına intikâl etmiştir. Müdeccenler asırlar içinde hemen bütün Avrupa toplumlarına hatta Amerika'ya dahi göç edip yerleşmişler ve kendi kültürel damgasını sadece İberya'ya değil, Avrupa ve Amerika topraklara da vurmuşlardır. Mudejar sanatı ve mimarisi bunun en bariz örneklerindendir.



BATI FELSEFESİNE DERİN ETKİ


V./XI. yüzyıldan itibaren Endülüs'ü ele geçirmeye başlayan İspanyollar, Endülüs medeniyetine hayranlıkları sebebiyle Arapça öğrenimini ve Arapça eserlerin Latince'ye tercümesini teşvik etmeye başlamışlardır. Müslüman filozofların din ile aklı uzlaştırma yönündeki fikirleri, Ortaçağ Avrupa'sında büyük yankı uyandırmış ve bir düşünce inkılabına neden olmuştu. Bu meyânda İbn Rüşd Avrupa'da kendisine en çok itibar edilen filozof hâline gelmiş, eserleri Paris ve diğer akademilerde XVI. yüzyıl sonuna kadar temel kitap olarak okutulmuştur. İbn Rüşd'ü takip eden Endülüslü filozof Yahudi Musâ b. Meymun, Yahudi ve Hıristiyan teoloji çevrelerine tesir etmişti. İbn Meymun ve İbn Bâce'den etkilenenler arasında Albert Magnus, Duns Scottus, Spinoza ve Immanual Kant, Kastilya-Leon Kralı X.Alfonso (el Sabio, 1252-1284), Dante ve Bacon gibi düşünürler vardır.



Tıp sahasında yapılan tercümeler sayesinde VI./XII. yüzyıla kadar Avrupa'ya hâkim olan 'hastalıkların insanın içine giren Şeytan'dan kaynaklandığı, bundan kurtulmak için de bir rahibin duâ ederek onu kovması gerektiği' şeklindeki anlayış, yerini modern temelli tedâvi usullerine bırakmıştı. Bugün Avrupa'da kullanılan Arap rakamları, Romen rakamlarının yerini almış, matematik ve astronomi alanındaki 'algebra' (el-cebr), 'betelgeuse' (beytü'l-cevze) ve 'cenit' (es-semt) terimleri, Müslümanlardan alınmıştır. XI.yüzyılda Zerkâlî'nin Tuleytula'da kurmuş olduğu rasathânenin çalışmaları da Avrupa'ya tesir etmiştir. Avrupa'da halkın doğu dünyası hakkındaki bilgilerinin kaynağı ise, Müslüman coğrafyacı ve seyyâhların eserlerine dayanmaktadır. Edebiyat alanında Avrupa'da 'fabl' türünün ortaya çıkışı, Endülüs'e has 'zecel' ve 'müveşşah' türündeki şiirlerin etkisiyle Kastilya halk şiirinde yılbaşı ilâhîlerinde kullanılan 'villancico' türünün doğması ve VI./XII. yüzyıl Fransa halk şâirlerinin 'troubadour baladları'nda zecel türünü örnek almaları gibi misaller Müslümanların etkilerini ispatlar niteliktedir. Ortaçağlarda Aragon ve Kastilya saraylarında Müslüman müzisyenler tarafından icrâ edilen musikinin etkilerini, bugünkü İspanyol müziğinde de bulmak mümkündür. Ayrıca, müzikte nota usulü kullanımının Endülüslü müzisyenlerin V./XI. yüzyıldan öncelerine dayanan bir buluşları olduğu ve batıya onlardan aktarıldığı da bilinmektedir.



BİR ARADA YAŞAMA SANATININ NUMUNESİ


Çalışmalarımız sonucu tespit ettiğimiz üç bine yakın kelime göstermektedir ki, Endülüs kültürü özellikle tarım, ticaret, şehirleşme, bilim ve sanat alanlarında çağdaşlarına nisbetle bâriz bir üstünlüğe sahip olmuştur. İberya'da görece çok ilkel şartlarda yaşayan toplulukları ve onların tarihî uzantısı olan Franklar ile diğer Avrupa halklarını derinden etkilemiştir. Asırlarca süren bu etkileme süreci içinde, Endülüs-İslam medeniyetinin taşıyıcısı rolünü oynayan Arapça'dan, fakat özellikle ve büyük oranda Endülüs kültür havzasından diğer Avrupa dillerine her alanda sayısız kelime ve kavram geçmiştir. Bu kelime ve kavramlar, çağdaş Batı uygarlığının beslendiği ana alana işaret eden önemli delillerden yalnızca birisidir. Dolayısıyla bu kelimeler bize Ortaçağ'da Müslümanların eriştiği yüksek medeniyetin resmini de tasvir etmektedir.



Bugün artık hem doğu hem de batı bilim dünyasında genellikle kabul edilmektedir ki, Endülüs ve İslam dünyasında insana hizmet amacıyla geliştirilen bilim, teknik ve âletler çağdaş Batı uygarlığının temelinde mevcut olan uygarlık mirasının en önemli parçasını teşkil etmektedir.



Bir dinî hoşgörü, bilim, kültür ve medeniyet üzerine kurulmuş sekiz yüzyıllık bir tarih olan Endülüs, kendine has coğrafî, siyasî, askerî, toplumsal, kültürel ve medenî özellikleriyle, birbirine karşı saygı ve hoşgörü çerçevesinde birarada yaşama sanatının “ideal numunesi”ni sunmuştur.






#endülüs
#hoşgörü
#bilim
#kültür
9 yıl önce