|

Propaganda dilinin iki yüzlülüğü

Propaganda aygıtını Türkiye’nin aleyhinde çalıştıran çevreler için ne PKK’nın kurmaya çalıştığı anarşist düzenin, ne DAEŞ’in her gün Türkiye’yi tehdit ediyor oluşunun bir önemi olmadığını görüyoruz.

Yeni Şafak
04:00 - 27/09/2015 Pazar
Güncelleme: 22:36 - 26/09/2015 Cumartesi
Diğer
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
ORHAN GAZİGİL


“Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa insanlar ona o kadar çok inanır”. Propaganda sanatının babalarından sayılan Goebbels'in bu sözleri insanların aklı ve duyguları için mücadele edenlerin çok iyi bildiği bir ilkedir. Bir şeyin doğruluğundan ziyade, çok tekrar ediliyor olması ve gündemden düşürülmemesi en bariz yalanın bile kitleler nezdinde gerçekmiş gibi algılanmasına yol açar.


Propaganda ve algı yönetimi süreci, yüzeysel bir bakışla anlaşılamayacak ince ve derin yöntemlerle yürütülür. Bu faaliyet, binlerce ağla birbirine bağlı olan ve gerekli algının oluşturulması için aynı anda çok sayıda mekanizmayı harekete geçiren bir aklın ürünüdür. Haber yapma süreçlerinin nasıl işlediğini bilen basın mensupları ve tecrübeli okurlar, medya tarafından sunulan hiç bir bilginin tesadüfi olarak sahneye çıkmadığının bilincindedirler. Bir örgütün şiddet eylemlerinin sürekli öne çıkartılmasına karşın başka bir örgütün onun kadar vahşi olan yöntemlerinden hiç söz edilmemesinin bilgisizlikten kaynaklanmadığını iyi bilirler. Veya bir ülkenin “günahları” her gün ulu orta dünya medyasında ortaya serilirken, başka bir ülkenin adının bile geçmemesinin masum bir habercilik faaliyeti olmadığını da bilirler. Sansasyon eksikliği çeken medyanın eline doğru zamanda, maksatlı olarak sızdırılan bilgilerle gündem oluşturmak, basını enformasyon savaşının aracı olarak kullananların en sık başvurduğu yöntemdir.


HEDEF TÜRKİYE

Türkiye, son dönemde bu büyük propaganda aygıtı tarafından kendisine kurban olarak seçildi. Türkiye'nin, Ortadoğu'da meydana gelen hemen her olumsuzluğun günahını yüklenmesi bekleniyor. Kendisine İslam Devleti adını veren vandal sürüsünün desteklenmesinden, Suriye'nin yıkımına kadar hemen her şeyin faturası Türkiye'ye kesilmek isteniyor. Kuzuyu yemeye azmeden kurdun, bulanan suyunu bahane etmesi gibi, günah listesi çıkartanların elinde bu faturayı kabartacak yüzlerce bahane bulunabiliyor. Ortadoğunun hiç bir ülkesinde var olmayan demokrasinin, yönetimlerin seçimle değişebildiği tek bölge ülkesi olan Türkiye'de tehlike altında olduğu yaygarası dünya basınının en önemli sorunu haline gelebiliyor. İşin gülünç tarafı, demokrasinin zerresinin bile bulunmadığı ülkelerin basının bile, Türkiye'deki demokrasi söz konusu olduğunda şaha kalkıp, demokrasi havarisi kesiliyor olmasıdır. Kendi ülkelerindeki sorunlar karşısında sesi çıkmayan medya kuruluşlarının Türkiye'yi daha demokratik, daha ılımlı, daha yaşanabilir ülke haline getirmek için gece gündüz elbirliğiyle çalışmaları karşısında duygulanmamak mümkün değil.


PKK HAYRANLIĞININ TUHAFLIKLARI

Türkiye yıllar sonra yeniden terör ve şiddet sarmalının içine girdi. Devletin, çözüm süreci olarak tanımladığı ve terör sorununa kökten çözüm bulma umuduyla başlattığı sürecin, bölücü örgüt tarafından mevzi kazanmak ve güçlenmek için taktik bir geri çekilme manevrası olarak kullanıldığı ortaya çıktı. Suriye'de, dünyada ilk kez denemesi yapılacak olan sözde “demokratik özyönetim” kantonu kurulurken Türkiye'deki cephede geçici olarak silahları susturmak ve geri çekiliyormuş izlenimi yaratarak savaş sanatının en basit hilelerinden birini uygulama yoluna gidildiği geç de olsa anlaşılmış oldu. Örgüt, ateşkes ve barış ortamının kendisi için kazanç olmaktan çıktığını anladığı an ise topyekûn bir saldırı başlatarak ülkeyi cehenneme çevirme yoluna gitti.


Terör saldırılarına maruz kalan her ülkeden beklenen normal tepki, bu eylemleri yapanlara silahla karşı koymasıdır. Oysa PKK'nın başlattığı silahlı eylemlere karşı yürütülen operasyonlar akla hayale sığmayan ifadelerle eleştirilebiliyor.


TERÖRE PROPAGANDA DESTEĞİ

Faşizm, komünizm ve anarşizmin ideolojik karması olan bir örgütün eylemleri, demokratik değerleri öncelediği kabul edilen ülkeler ve çevreler tarafından özgürlük eylemleri gibi sunulabiliyor. Uzun yıllar, ırk temelli komünist bir devlet kurmayı hedefleyen ancak son yıllarda Murray Bookchin'in ekolojik demokrasi olarak adlandırdığı anarşist toplum düzeni fikrine kendini kaptıran örgütün, liberal- demokrat çevreler nezdinde neden bu kadar makbul olduğunu anlamak gerçekten zor. Hem de, Kemal Burkay'ın deyimiyle “Kürtler bile örgütün ne için savaştığını anlayamıyor”ken. Taleplerini muhataplarının anlayabileceği açık bir dille anlatmayı dahi başaramayan bir örgütün ne uğruna bu kadar cana kıydığını kimse sorgulamıyor. Komünist ve anarşist ideologların eserlerindeki muğlak ve ütopik kavramlar dışında somut, elle tutulur, gerçekçi hiç bir öneri ortaya koyamayan bir yapının bu kafa karışıklığı ile savaş yapması da barış istemesi de tuhaf görünüyor. Müslüman Kürt halkının, “demokratik özyönetim”, “ekolojik demokratik toplum” gibi kavramlardan ne anladığı, bu kavramlarla kendilerine vadedilen geleceği isteyip istemediği de sorgulanmıyor. Propaganda aygıtını Türkiye'nin aleyhinde çalıştıran çevreler için ne PKK'nın kurmaya çalıştığı anarşist düzenin, ne DAEŞ'in her gün Türkiye'yi tehdit ediyor oluşunun bir önemi olmadığını görüyoruz.


DAEŞ'in vahşi uygulamaları bir yana, radikal dinci bir örgüt olması bile başlı başına bir sorun olarak algılanıyor. Çünkü günümüzde, dinin radikal yorumunun devletleşmesinin meşru olmadığı herkesçe kabul ediliyor. Oysa ideolojik olarak modern dünyayı ve onun kurumlarını hedef alan öğretileri benimseyen PKK, “özgürlük savaşı” yürüten sempatik bir yapı gibi takdim ediliyor. ABD'de veya Avrupa ülkelerinin herhangi birinde komünist veya anarşist düzen kurmak için eline silah alan herhangi bir örgüt bu ülkelerde kahraman olarak anılabilecekse biz de PKK'ya duyulan bu sempatiyi anlayabiliriz. O zaman Türkiye'ye karşı yürütülen kampanyanın, demokrasi ve özgürlükler adına yapıldığına da inanabiliriz. Oysa yürütülen propagandanın her yanından çifte standart ve ikiyüzlülüğün aktığı açık seçik ortada.


#Faşizm
#PKK
#komünizm
9 yıl önce