|
Başörtüsü nasıl savunulmaz?

Geçen yazımda, Müslümanların İslami kaygılarını liberal ahlaksızlığa emanet ettiklerinin altını çizmiştim. Buradan hareketle temel hak ve taleplerini savunmak, toplumsal alanda meşruiyetlerini elde edebilmek için geliştirilen dilin çoğunlukla içeriği boşaltılmış, evrensellik iddiasındaki Batı medeniyetinin kavramlarından ödünç alınan gerekçe ve tanımlara yaslandıklarına vurgu yapmıştım. Bu çerçevede özellikle ortaya çıkan feminist söylemin Müslümanları kadın ve erkekler olarak ikiye bölen, başörtüsünün bir kadın meselesi olduğunu ima eden, erkeklere bu işe karışmamalarını söyleyen; doğuştan aldığı cinsiyeti mutlaklaştıran bir noktaya savrulmanın ne anlama geldiğini sorgulamıştım. Başörtüsü özgürlüğü taleplerini ibadet olmaktan “insan hakları”na indirgeyen, özgürlük talep ederken entelektüel olarak erkeklerin (ya da kadınların) neyi konuşup neyi konuşmamasını dayatan primitif feminizm gösterisine dönüştüren yazı ve yazar/ları eleştirdim.

Bu arada tek bir cümlede yer alan; bildiri hazırlayan hanımların başörtüsü özgürlüğü adına geliştirdikleri dilin eşcinsel haklarını savunmak düzeyine indirgendiğini örnek verdim. Yazının hedefi ne o bildiri ne de onu imzalayan hanımlar olmadığı gibi onların eşcinselliği savunduklarını da söylemek değil amacım. İbadet özgürlüğünü savunurken bile eşcinsellere yapılan uygulamalara karşı çıkma ihtiyacı duyan bir söyleme indirgenmiş duruş söz konusu.

Yazıyı tümüyle kendilerine yönelik saldırı olarak algılayan imzacılardan Hilal Kaplan bir açıklama gönderdi. Mektubunu olduğu gibi yayınlayarak duruma açıklık getirmek istiyorum.

“Selamun Aleyküm Akif Bey,

Bendeniz bugünkü yazınızda bahsettiğiniz bildirinin yazarlarından Hilal Kaplan. Yazınızda “eşcinsel haklarını savunmaya kadar varan talepleri” derken bizi yanlış anladığınızı gördüm ve hatanızı düzeltmek istedim. Sabah ve Radikal gazetelerine verdiğimiz röportajda çok sarih bir biçimde eşcinsel siyasetine karşı olduğumuzu vurguladık fakat ne yazık ki şöyle de bir gerçek var: bu insanların evlerine polis zorla giriyor, şiddet uyguluyor, değerli eşyalarına el koyuyor, vs. (bu tür haberler ne yazık ki gazetelerde bile yer bulmuyor, bizzat kendilerinden ve yayınlarından öğrendiklerimiz bu çerçevede olayların cerayan ettiği yönünde) Bu minvalde onlara uygulanan -ki bir Şeriat ülkesinde olsaydık kimsenin evine böyle zorla girilemezdi, zira ev mahremdir- zulüme de karşı olduğumuzu belirttik. Size sormak isterim: İslam''la tanışmamış insanların önce tekme tokatla mı tanışmaları gerekiyor?

Ayrıca feminist ve eşcinsel hareketler ile arama sadece “sen günahkarsın” deyip duvar örmek yerine onlarla konuşmayı, tebliğ ve temsil etmeyi seçiyorum çünkü bu insanların din konusundaki cehaletlerini görmeye ihtiyaçları var ve şu ana kadar çok güzel sonuçlar aldık Elhamdülillah. Örneğin en son eşcinsel/feminist insanlarla Müslümanları bir araya getiren bir atölye çalışmasında (neden Müslümanlar ve eşcinseller beraber siyaset yapamazlar sorusuna cevap vermek amacıyla düzenledik) şunu çok açıkça ifade ettik: Eşcinsel ve feminist siyaset(ler)i bir yatak odası siyasetidir ve bizatihi pornografiktir. Kendi karşı çıktığı siyasal mekanizmaları fazlasıyla yeniden üretir, zulümdür. Sonuçta çok olumlu tepkiler aldık hatta bazı eşcinsel arkadaşların görüşlerimizi onayladığını farkettik. Herkes İslam hususundaki cehaletini itiraf ederek devamını talep etti.

O yüzden bir Müslüman olarak size, başka bir Müslümanı bu kadar çabuk yargılayıp “çöpe atma” hakkını kendinizde bulmanızı yakıştıramadım ve çok yadırgadım. Kaldı ki gazete röportajlarına da haber şöyle yansıdı: “eşcinsele şiddet dursun”. Eğer sizi eşcinsellere yönelik şiddet politikasını eleştirmemiz rahatsız ettiyse şu kadarını söyleyeyim. Türkiye''de eşcinsellere yönelik sarih bir dini temsil ve tebliğ yok. Bu insanların ya İslam''la hiçbir bağları olmamış ya da çok travmatik bir dini geçmişleri olmuş. Bu yüzden daha tebliğ ve temsil evresi gerçekleşmeden direkt polis şiddetine maruz kalmalarını tasvip etmem mümkün değil. Kaldı ki mahrem alanlarına zorla girilip şiddet uygulanmasını tasvip etmem hiçbir şekilde mümkün değil.

Ayrıca bireyi yücelten bir söylemimiz de hiç olmadı. Eğer dikkat buyurursanız bildirinin adalet vurgusu yapan bir hadisle bittiğini görürsünüz. Hadisle bitirmemizin sebebi ise liberteryen bir yerden değil, İslami adalet anlayışı çerçevesinde özgürlük taleplerini savunduğumuzu vurgulamak içindi. Umarım bu hatanızı düzeltirsiniz, aksi takdirde hakkımıza girmiş olduğunuzu hatırlatırım.”

Birkaç özel isim dışında aynen yayınladığım bu metinle benim yazı arasında kıyaslamayı okuyucularıma bırakıyorum. Kimseye haksızlık yapmak istemediğim gibi hesabını veremeyeceğim sözleri sarf etmekten de Allah''a sığınırım.

16 yıl önce
default-profile-img
Başörtüsü nasıl savunulmaz?
Ve hüsran olursa her aşkın sonu
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!