|
AB yolu inişli-çıkışlı
İstanbul ve Brüksel'deki terör saldırıları gündemimizi belirledi.

Teröre rağmen, AB süreci ve reformlar konusunda önemli gelişmeler söz konusu.


Başbakan son günlerde iki önemli hamle yaptı.



1- AB ile varılan anlaşma



2-Dokunulmazlıkların kaldırılması



Bir yandan Türkiye'yi, 28 AB üyesi ülke ile eşit şartlarda masaya oturttu. Diğer yandan AB ile yeni fasılların açılması ve vizesiz Avrupa'yı da içine alan bir anlaşmayı sağladı.



Avrupa Birliği ile yaşadığımız sıkıntılı bir sürecin ardından Davutoğlu'nun hamlesiyle, AB hedefine bir adım daha yaklaştığımız bir iklimi yakaladık. Bu iklimi iyi değerlendirmek gerekiyor. Kararlı olursak Haziran ayında vizesiz Avrupa hayal değil.



AB ile yakaladığımız iklime en büyük katkıyı, içeride reform sürecinin güçlendirilmesi oluşturacak. 1 Kasım seçimlerinden sonra hükümet üç aylık, 6 aylık ve 1 yıllık reform takvimi açıklamıştı. 3 aylık takvim kapsamında önemli düzenlemeler Meclis'e sunulacak.



1-Alevi reformu



2-Siyasetin finansmanı ve şeffaflık yasası



3-Darbe hukukunun ayıklanması,



4-Taşeron yasası



5-Kıdem tazminatı



Darbe mevzuatının ayıklanmasıyla ilgili paket olgunlaştırıldı. Şeffaflık yasası olarak bilinen siyasetin finansmanı konusu, 7 Haziran'dan önce gündeme gelmiş, ancak parti içi sorun yaşanmıştı. Siyasetin finansmanı konusu yeni bir bakış açısıyla ele alındı. Alevi reformunda ise artık karar anına gelindi. Cemevlerinin statüsü düzenlemenin can damarını oluşturuyor. Alevi reformunda tahmin edilenin aksine düzeyli bir tartışma yürütüldü. Pozitif bir bakış açısıyla hareket edildi. “Paralel bir Diyanet mi oluşuyor” sorusu sıkça gündeme geldi. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in önemli katkısı oldu. Artık karar anı yaklaştı. Zirveden ne çıkacağını merak ediyorum.



Türkiye bir yandan terör saldırıları ile boğuşurken bir yandan da Avrupa Birliği ve reform hedefinden kopmamaya çalışıyor. Ama bu arada kimi yol kazaları da yaşamıyor değil. Akademisyenlerin gözaltına alınmasını kastediyorum. Evet yayınladıkları o bildirinin her harfine karşıyım. Zamanlamasını ve içeriğini yanlış buluyorum. TV ekranlarında sıcağı sıcağına, “Bu bildiri Kandil'den yazdırılmış” diyen birisiyim. Anne karnındaki bebeği öldüren PKK terörünü kutsayan bu bildiri. Ama kan deryasının ortasında açan çiçekler gibi AB ve reform hedefine kilitlenmişken, bu tutuklamalar hoyratça oldu.



“Demokrasi, sabah kapınız çalındığında gelenin sütçü olduğundan emin olmaktır” diye tarif edilir. Türkiye denizi geçiyor derede boğuluyor.



Bir süredir dikkatimi çekiyor. Başbakan ne zaman Avrupa Birliği'yle masaya oturacak olsa Türkiye'yi zor durumda bırakacak bir gelişme yaşanıyor.



29 Kasım 2015 Başbakan AB-Türkiye zirvesine katılmak üzere Brüksel'e gitti.



26 Kasım 2015 Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül tutuklandı.



4 Mart 2016 Zaman Gazetesi'ne kayyum atandı.



6 Mart 2016 Başbakan Brüksel'e gitti. Ama önce, “Biliyorum şimdi Brüksel'e gideceğiz; biliyorum orada da Türkiye'nin bütün o olumlu gündemini bununla işgal etmeye çalışacaklar” demek durumunda kaldı.



15 Mart 2016 üç akademisyen, terör örgütü propagandası yapmaktan tutuklandı.



15 Mart 2016 Başbakan akşam saatlerinde AB liderler zirvesine katılmak üzere Brüksel'e hareket etti.



Sadece merak ettim.



Terörle mücadele, Türkiye'nin iç barışı ve AB süreci açısından HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ise çok karmaşık bir konuydu. Bir yanda gelen şehit cenazeleri ve devam eden operasyonlar, diğer taraftan devleti tuzağına düşürmek için PKK'nın yaptığı tahrikler ve HDP milletvekillerinin toplumda infial meydana getiren tavırları.



Canlı bombaya taziye ziyareti, çatışmada ölen PKK militanlarının cenaze töreninde konuşma yapan HDP milletvekilleri, Cizre'de çatışmadaki teröristlere aracında patlayıcı taşıyan milletvekili. Bunu ne yapacaksın? “Dokunulmazlıklarını kaldırmayalım da besleyelim mi?” durumu. PKK, bir yandan da Türkiye'ye dokunulmazlıkları üzerinden, “94 tuzağı” kurmakla meşguldü. Türkiye'yi DEP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırıldığı, Meclis'te yaka paça gözaltına alınıp cezaevine konuldukları, Batı dünyasına Türkiye'de Kürt milletvekilleri Meclis'ten atıldı görüntüsünün verildiği olayı kastediyorum. PKK'nın bu kumpas karşısında AK Parti, Meclis'teki dokunulmazlıkların kaldırılması önerisini geliştirdi. Başbakan Davutoğlu, muhalefete 506 dosyaya dokunulması yönünde çağrı yaptı.



Başbakan hem AB sürecinde, hem dokunulmazlıklar konusunda yaptığı iki kritik hamleyle ezberleri bozdu. Muhalefeti köşeye sıkıştırırken, ortaya yeni bir durumun çıkmasını sağladı. AK Parti ise, “Kırk katır mı, kırk satır mı” cenderesinden kurtuldu, 94 tuzağına düşmedi. Sadece Kürtler hedef alınıyor. 94'te olduğu gibi Kürt milletvekilleri Meclis'ten atılıyor gibi bir görüntünün oluşmasına imkan verilmedi. Davutoğlu, Gordion'un düğümünü çözen İskender'in kılıcı gibi usta bir hamle yaptı. HDP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda ısrarlı bir tutum takınan Cumhurbaşkanı Erdoğan, geliştirilen bu formülü doğru bulduğunu ve desteklediğini açıkladı. Zaten formül kendisiyle istişare edildikten sonra açıklanmıştı. AK Parti kimi zaman “Denizi geçip, derede boğuluyor” Böylesine büyük bir taktik hamleyi gerçekleştiren bir iktidarın akademisyenlerin gözaltına alınması tuzağına da düşmemesi gerekiyordu.



Dokunulmazlıklar konusundaki formülünü muhalefet partilerine sunarak destek talep eden AK Parti, önerisini Meclis'e getiriyor. Ama bu Meclis'ten geçeceği anlamına gelmiyor. Hatta biraz zor gözüküyor. Çünkü muhalefet şimdiden, ”Havet” pozisyonu aldı. Bakmayın onların tüm dokunulmazlıklar kaldırılsın diye meydan okumalarına. Gizli oylamada ne olacağı belli olmaz. Milletvekilleri dokunulmazlıklar konusunda farklı hareket edebiliyorlar. Meclis'te ilginç ittifaklar oluşuyor. 19 Kasım 1997 tarihinde Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Deniz Baykal, dokunulmazlıklar konusunda bir anlaşma imzalamıştı. Bir tek Erbakan karşı çıkmıştı. Ancak 4 liderin anlaşmasına rağmen dokunulmazlıklarla ilgili düzenleme Meclis'ten geçmedi. Hatta 4 partinin yarısı kadar oy çıkmadı. Meclis içi dinamikler çalıştı milletvekilleri dokunulmazlıklarına dokundurmadılar. O zamanda seçim meydanlarında dokunulmazlıkların sadece kürsü masumiyeti ile sınırlandırılması konusunda söz verilmişti. Ama başarılı olamadılar. Dilerim benzer bir final yaşamayız.


#terör eylemleri
#AB süreci
#pkk
#Havet
#vizesiz Avrupa
#Kıdem tazminatı
#Taşeron yasası
#Alevi reformu
8 yıl önce
AB yolu inişli-çıkışlı
Eşi evde tarhana yaparak satanların aile yardımı ödeneği kesilir mi?
Bir karga hikâyesi
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’