|
Refleks..
Başlığın önüne “
millî”
kelimesini de ekleyebilirdim tabii ki ama zaten öyle olan, öyle olduğu herkes tarafından bilinçle kavranan bir durumu tanımlamaya neden gerek duyalım ki! Oysa şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Yakın tarihimizde, 1974'teki “
Kıbrıs Harekâtı
” dışında, galiba, bu denli bir birliktelik yaşamamıştık. “Kıbrıs Harekatı” sırasında küçük bir çocuktum ve Alevi'siyle Sünnisiyle, Türk'üyle Kürd'üyle, Arnavut'uyla Çerkez'iyle halkın sefer emri çıkan gençlerini uğurlarken nasıl ortak bir ruh içinde bütünleştiklerine şahit olmuştum. Kasaba ahalisini oluşturan bütün bu renkler teşrik tekbiri eşliğinde, ay-yıldızlı bayrağın gölgesinde tek bir ruh halinde çağıldıyordu. Tabii ki o zaman da birçok parti vardı ama o uğurlamada halkımız adeta tek bir parti halindeydi. Ülkenin batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine kadar, her köyünde, kasabasında, şehrinde aynı manzara hakim durumdaydı.


Halkımız asker kisvesine bürünen “

15 Temmuz darbe girişimi

”nde yabancı ve düşman bir elin varlığını algılayarak derhal geri püskürttü. Bu halk kendi iradesine, bağımsızlığına, hürriyetine ve haysiyetine sahip çıktı. Bugün milletimiz bir kez daha, bu ruhun kritik anlarda kendini göstereceğini dosta düşmana ilan edecek. Biz, içimizde her türlü kavgayı yaparız ama dışardan gelen bir tehdide karşı tek vücut olmayı da biliriz. Aramızda ne geçerse geçsin, nasıl bir kavga içinde olursak olalım, işgalcilerini alkışlayan, yabancı bayraklara selam duran bir millet değiliz. Bu pazar, AK Partililer, MHP'liler, CHP'liler ve diğer partililer el ele, omuz omuza vererek halk iradesine kastetmek isteyen, ülkenin istikbalini dar kafeslere kapatmaya heveslenen güçlere geçit verilmeyeceğini haykıracaklar. Bu ülkenin bir Irak, bir Suriye, bir Yemen olmadığını, olmayacağını bir kez daha tescil edecekler.



20. Yüzyılın başlarında aydınlar

“Osmanlıcılık”

,

“İttihad-ı İslam”

,

“Türkçülük”

,

“Batıcılık

” gibi farklı tezleri tartışmaya açmışlardı. Bütün bu tezler, çökmekte olan imparatorluğu kurtarmaya yönelik samimi arayışlardı. Bu tezler, ana başlıklardan da anlaşıldığı gibi, bazı yönleri öne çıkarmak suretiyle biribirinden farklılaştığı gibi, bazı yönlerden de biribiriyle iç içe giriyordu. Bir tez, diğerini tümden reddetmiyor, kısmen içine de alıyordu. “Osmanlıcılık” hariç olmak üzere bu siyasal tezler Cumhuriyet döneminde de taban bularak hayatiyetlerini sürdürdüler. Bazen biribirlerine muhalefet ettiler, eksiğine gediğine rağmen bazen biribirileriyle ortaklık da yaptılar. 1970'lerdeki “

CHP-MSP Koalisyonu

”, “

Milliyetçi Cephe Hükümetleri

”, 1980'lerde merhum

Turgut Özal

'ın “

Dört Eğilim

”i bir araya getiren “

ANAP

” deneyimi, 1990'larda “

DYP-SHP Koalisyonu

” ile 2000'lerde “

AK Parti

”nin ilk dönemlerine damgasını vuran daha geniş açılı iktidar anlayışı bu birliktelikler arasında yer alıyor.



Şimdi de “15 Temmuz darbe girişimi” bütün bu farklı siyasal eğilimleri ve ana akım çizgileri ortak bir noktada buluşturdu. Yenikapı alanında ve kürsülerinde bu farklı eğilimleri birarada ve iç içe göreceğiz.

“Yenikapı Mitingi”,

ülkenin bir beka sorunuyla yüzleştiği kritik anlarda siyasi husumetlerin, kişisel hesaplaşmaların, parti kavgalarının bir tarafa bırakılarak ortak bir tavır sergilendiğini gösteren tarihi bir dayanışma olarak hafızalarda kalacak. Türkiye'yi sekteye uğratmak isteyen uluslararası güçlerin bir türlü anlayamadığı ve işin içinden çıkamadığı bu oyun bozucu “

Tarihsel Uzlaşma

”, milletimizin bin yıllık tarihi içindeki bozgunlardan ve zaferlerden süzülerek şekillenen karakteristik bir özelliğidir.


#Kıbrıs Harekâtı
#Yenikapı Mitingi
#İttihad-ı İslam
#Osmanlıcılık
#Türkçülük
8 yıl önce
Refleks..
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler