|
Yaşlanan dünya ve sosyo-ekonomik yükü

Dünya nüfusu hızla yaşlanıyor.

Son 100 yılda dünya nüfusu 4 kat, yaşlı nüfus 10 kat artmış.


Bunun en önemli nedenleri ise daha iyi beslenme ve sağlık imkanları yaşam beklentisinin artması ve doğurganlık oranlarının düşmesidir. .

Dünya sağlık örgütü (WHO) 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfusa oranını yaşlılık göstergesi olarak almış.

Birleşmiş Milletler 60 yaş üstü, başka kaynaklar 50 yaş üstü yaşlıdır diyor.

Ölçüler farklı olsa da değişmeyen bir gerçek insan nüfusunun gittikçe yaşlandığıdır.

**

Türkiye’de 2016 rakamlarına göre yaşlı nüfus 6 milyon 651 bine ulaştı ve bu durum 2012 yılı yaşlı nüfusunun yüzde 7.5 düzeyinden yüzde 8.3’e yükselişini ifade ediyor.

Bu oran Afrika kıtası genelinde yüzde 5 (genç Afrika), Avrupa’da yüzde 20’nin üzerinde (yaşlanan Avrupa).

Japonya en yaşlı nüfusa sahip ülkelerden. Çin, Hindistan, Kanada, ABD, Rusya ve Avrupa ülkeleri hızla yaşlanan başlıca ülkeler.

Türkiye ise yaşlanan genç nüfusa sahip bir ülke. 15-64 arası çalışma çağındaki nüfus yüzde 68 ile zirve yaptı. Bu avantaj, yaşlanma sürecinde zorluk yaşamamak için iyi değerlendirilmeli.

**

Yaşlanan nüfusla birlikte(demografik değişim) birçok ekonomik sorunu ve gelişmeyi de birlikte düşünmek gerekiyor.

Yaşlı bireyler işgücünden çekiliyor, gelirleri azalıyor, yoksullaşıyor ve ekonomik büyüme olumsuz etkileniyor.

Aynı zamanda sağlık harcamaları, tedavi ve bakım ücretleri artıyor.

Devlet yaşlı aylığı ödüyor, emekli maaşı veriyor, sosyal güvenlik imkanı tanıyor, sağlık harcaması yapıyor ve ciddi bir yükün altına giriyor, bütçe açıkları artıyor.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde bütçe dengelerini zorlayacak, sosyal güvenlik kurumu açıkları (emekli maaşları, emekli sağlık ve ilaç giderleri v.s.) yaşlanmaya bağlı olarak daha da artmaktadır.

Bir de sosyal hayattan dışlanıp kendi yalnızlığına gömülünce yaşlılık çekilmez bir yoksulluk ve sefalet dönemi halini alıyor.

**

Başta Türkiye Cumhuriyeti devleti olmak üzere medeni toplumlar yaşlıların yaşam standartlarını yükseltmek ve onlara onurlu bir yaşam sürdürecek desteği sağlamak için ciddi bütçeler ayırmaktadır.

Özellikle sağlık harcamaları yaşlılıkta öne çıkmaktadır. Çünkü 65 yaş üstü kişilerin yüzde 76’dan fazlası enaz bir kronik hastalıkla mücadele etmektedir.

Bu oran Fransa’da yüzde 50 düzeyindedir.

Aslında bazı çalışmalar genç sağlık, yaşlı hasta dikotomisini reddeden sonuçlar ortaya koymaktadır.

Yaşlılığın sağlıklı ya da hastalıklı geçmesinde önceki yaşam alışkanlıkları, kültürü, gelir düzeyi, beslenme imkanları çok önemli etken olarak görülmektedir.

Yani, nitelikli bir yaşam sürdüremiyorsan genç yaşta da kronik hastalık yaşayabilirsin.

**

Yaşlı insanların önemli bir kısmı yalnız yaşıyor ve büyük bir kısmı da kadın ve yoksul aynı zamanda.

Yani yaşlıların büyük kısmı gelir desteğine ve bakıma muhtaçtırlar.

AB ile ilgili bir çalışmada bakıma muhtaç yaşlıların büyük kısmı evde bakım yöntemiyle hayatiyetlerini sürdürüyor (yüzde 60). Huzur evlerinde bakım desteği alanların oranı ise yüzde 10. Geri kalanlar nakit desteğiyle piyasadan hizmet satın alıyor.

Evde bakım işini büyük ölçüde yerel yönetimler (belediye) yüklenmiş.

**

Avrupa tecrübeleri huzurevi yerine evde bakımın daha iyi sonuçlar verdiğini göstermektedir.

Hem ekonomik maliyet, hem de fiziksel rehabilite ve psikolojik anlamda evde bakım çok daha avantajlı.

Evde bakım konusunda yerel yönetimlerin (belediye) devreye girmesi, yalnız aşların ihtiyaçlarını yerinde ve zamanında tespit edip devreye girmeli.

Aile ile birlikte yaşayan, ailelerin bakımda zorlandığı hasta ve yaşlılar için profesyonelleri yine belediyeler devreye sokmalı (sosyal belediyecilik bu).

**

İşin özeti yaşlı bakımı ciddi meblağa ulaşıyor. Devlet önemli bir yük altına giriyor. Hizmeti alan yaşlıların memnuniyeti de onların tatmini ve kaynak etkinliği anlamında önem taşıyor.

Geçmişteki yanlış uygulamalar (erken emeklilik, fonların etkin kullanılamaması, tahsilat sıkıntıları, kayıt dışı istihdamın yaygınlığı v.s.) sosyal güvenlik sistemini bütçe (dolayısıyla ekonomi) üzerine ciddi bir yük haline getirdi.

Her yıl bütçeden 70 milyar lira dolayında bir kaynak SGK’ya transfer ediliyor. Sosyal Güvenlik primlerinin tamamı emekli maaşlarına yetmiyor. Sağlık ve ilaç harcamaları zarar olarak kayıtlara giriyor ve bütçeden finanse ediliyor. Emekli maaşlarının yeterlilik düzeyi de açık.

**

Dünya artık aktif yaşlılık arayışlarına yönelmiş.

Aktif ve sağlıklı yaşlanmak için aile, iş, barınma, hobiler, seyahat ve toplu taşıma, sağlık ve sosyal bakım hizmetleri çok önemli.

**

Yaşlı kişilerin istihdamı önemli bir gündem.

Yaşlı insanların çalışma istek ve gücünde olup çalışmak isteyenleri işsiz bırakmak, sosyal hayattan dışlamak onu yalnızlığa, hızla biyolojik yaşlanmaya mahküm etmek demek.

Aslında bu toplumsal bir kayıptır aynı zamanda. Yılların tecrübesinin, bilgi ve deneyiminin, kültürünün ve hafızasının çöpe atılması demektir.

Oysa yaşlılar genç işgücünün işe adaptasyonunda, daha kısa sürede öğrenmesinde, eğitiminde, verimlilik artışında, geçmiş tecrübe ve kurum kültürünün aktarımında çok büyük katkısı olacaktır.

**

Kişileri erken emekli edip işsiz-güçsüz bırakmak ona yapılabilecek en büyük kötülüktür. Kısa sürede biyolojik ve psikolojik çöküşe girmesine de neden olur.

Yaşlı kişilerden iş arayanlara ya da kendi işini kurmak isteyenlere (küçük girişimler) yani bir şekilde hayata tutunma çabası içinde olanlara başta Türk İş Kurumu olmak üzere ilgili kamu kurumları destekleri devreye girmeli..

**

Bir önemli konu da belediyelerin yaşlı, bakıma muhtaç ve yoksul kimseleri tespit etmesi, ihtiyaç ortaya çıktığında müdahale etmesidir. İhtiyaçlı olup talebi dile getiremeyenleri yok saymamalıdır.

İşin açıkçası devletin (merkezi ve yerel kurumlarıyla) sosyal devlet anlayışıyla vatandaşına sahip çıkması (bu yönde atılan çok önemli adımlar var) ve yaşlıların insan onuruna yaraşır bir hayat sürmelerini sağlayacak ekonomik, sosyal ve kültürel desteği vermelidir.

Hatta bu süreci genç yaşta başlatarak daha nitelikli, aktif ve sağlıklı bir yaşlılık dönemine insanları hazırlamalıdır.

Uzun dönemde herkesin yaşlanacağı ve öleceği gerçeğine uygun kamu politikaları belirleyelim.

Şehirler yaşlı insanlarla dost bir yapıda inşa edilmeli.

Teknolojiyle yaşlıları birleştirip hayatlarını ve hareket yetenekleri kolaylaştırılmalı.

Onları sosyal ve kültürel aktivitelere entegre ederek hem tecrübelerinden yararlanılmalı hem de hayata bağlanmalı.

Aileler de yaşlılarına sahip çıkarak bir anlamda kendi geleceklerine yatırım yapmalılar.

Yaşlılar topluma yük değil, bugünkü refahta katkısı olan, medeniyet, kültür, bilgi, tecrübe, tarih ve insanlık yüklü çok kıymetli değerler olarak görülmeli.

**

Kısacası, yaşlılık kaçınılmaz bir süreç ve aktif yaşlanmayı teşvik ederek ülkeyi bu sürece (sosyo-ekonomik dengeleri bozmayacak şekilde) iyi hazırlamak gerekiyor.

#SGK
#AB
#Nüfus
7 yıl önce
Yaşlanan dünya ve sosyo-ekonomik yükü
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî