Arap Baharı'nın mahiyetinin ortaya çıkmaya başladığı dönemde çok net olarak anlaşıldı ki Amerika'nın aynı anda dört-beş krizi yönetme isteği hatta kapasitesi yoktu. Bunun en bariz örneklerinden biri Suriye'de yaşanan tecrübe oldu. Bir yanda cesaretlendirilen muhalifler Baas rejiminin sert müdahalesiyle karşılaştıkça nasıl olsa Amerika'nın, AB'nin bu duruma müdahale edeceği beklentisi dillendiriliyordu. Amerika'nın politik olarak Esad rejimini eleştirmesi ile pratikte sahaya inip, İslamcı talepleri olduğunu düşündüğü bir ayaklanma için müdahalede bulunmasını beklemek sistemi tanımamaktı. Nitekim retorik düzeyde Obama'nın Esad'a karşı olması stratejik anlamda bir müdahale gerekçesi değildi. Sadece Obama yönetiminin stratejik önceliğinin Ortadoğu'dan Güneydoğu Asya'ya kaymış olmasının anlamı üzerinde düşünülse yeterliydi.
Amerika'nın hala askeri ve ekonomik olarak küresel bir güç olması ile
olmasının çelişkisinin acı tezahürlerine coğrafyamızda tanık oluyoruz. Obama yönetiminin acziyeti ya da ilgisizliğinin ona göre hesap yapanları nasıl yarı yolda bırakacağının örnekleri Arap Baharı iyi laboratuvar oldu. Libya örneğinde,
le meşrulaştırılan dışarıdan askeri müdahaleyle Kaddafi'nin düşmesi sağlanırken
ortaya çıktı... Obama yönetiminin küresel riskleri mümkün olduğunca müttefiklerine dağıtan stratejisi Libya'da devreye sokuldu. Fransa'nın başı çektiği koalisyon Libya'ya açıktan askeri müdahalede bulundu.
Sonuçta Kaddafi vahşice katledilirken, Libyalıların hayatının daha iyi olduğu söylenemez ama Avrupalıların keyiflerini yerine getiren anlaşmalar hemen yapılacaktı. Hala kendi hükümetlerini kurmakta anlaşamayan, milli birliği sağlamakta başarısız olan Libyalı muhalif güçler daha savaşın dumanları dinmeden Avrupalılarla yeni enerji anlaşmaları yapacaktı. Evet
ve bunun için yeni kaynaklar gerekiyordu, gerekirse 19'uncu yüzyıldan kalma yöntemlerle askeri işgaller bile yapılabilirdi. Nitekim Libya'da bu yöntem devreye girdi.
Tüm bunların tekrar gündeme gelmesinin nedeni Obama'nın iktidarının son demlerindeki itirafları oldu. Amerikan toplumunu
larak tanımlayan siyaset sosyolojisini bir kez daha doğrulayan bir tarzda itiraflarını açıklamış.
olduğunu belirtmiş. Yani bir ülkede iç savaş pahasına yönetimi değiştiriyor, NATO'yu devreye sokuyorsunuz ve askeri işgalle yönetimi değiştiriyorsunuz ama geleceğinin ne olacağı hakkında planlama yapamıyorsunuz. Ama silahlar susmadan İtalyanlar, Fransızlar doğalgaz anlaşması yapabiliyor.
Bu durumda Kaddafi'yi indiren Amerika ve Avrupalılar açısından iki husus
öne çıkıyor.
Amerika'nın kendilerine açtığı alanda daha doğrusu
Nitekim Avrupa'nın ekonomik olarak geldiği noktayı ayrıntılandırmaya bile gerek yok. Ama refah ve tüketim alışkanlıklarını karşılamak için bu tür av partilerine(!) çok acil ihtiyaç duyuyorlar. Aynı zamanda
da ortaya çıkmış oldu. Bir zamanlar dünyayı sömürgeleştiren beyaz efendilerin ne kadar açgözlü olmalarının yanı sıra bencil oldukları, yağmaladıkları ülkede eski sömürge düzenini bile kurmaktan aciz kalışları ortaya çıktı.
Diğer husus ise
. Obama'nın itirafı ilgisizlik gibi görünse de başka açıdan acziyet olarak da okunabilir. Nitekim daha önceki bir söyleşisinde Fransız ve İngiliz liderleri bu konuda üstü kapalı suçlaması da hayli manidar.
Libya'da aciz kalan ama yağmalamaya izin veren Amerika'nın Suriye'de neden geride kaldığını açıklamak için uzun uzadıya analizler yapılabilir. Ama Suriye'de petrol gibi stratejik imkânlar olmadığı için müdahaleye gerek duymadığı gibi, son kertede seküler bir Baas her zaman tercih sebebidir. Aynı zamanda İsrail'in güvenliği açısından da zayıflatılmış bir askeri güç her zaman kullanışlı olabilir.
Bu arada bölgede yeni aktörlerin devreye girmesine zemin hazırlayan öngörüsüz, basiretsiz stratejilerle sekter öfkelere mağlup olduğumuz da aşikar. Ayrıca komplo aramaya bile gerek kalmayacak derecede yeni emperyal dizayn için araziyi bölge halkı olarak kendi elimizle hazırlamış olduk.