|
Öncelikli olan başkalık
Türkiye gerginliğe mahkûm edilmiş bir ülkedir. Tarihsel gerçeklikler, siyaset-toplum ilişkisi, toplumsal fay hatları üzerine kurulu yapısı sürekli bir gerilim üretmeye meyilli... Zaman zaman yaşanan krizlerin büyük kırılmalara yol açmaması da tarihsel tecrübesi ve toplumsal, kültürel yapının hala sağlam olması ile alakalıdır. Toplumun sabrını zorlayan, dokusunu tahrip eden krizler üst üste biriktirilerek ülkenin üzerine ateş yalımı gibi savruluyor. Büyük sükûnetin gerilimi de büyük oluyor.

Kısa süre içinde yaşananlar, sözgelimi modern batılı bir ülkede olsaydı muhtemelen birkaç kez iç savaş yaşanmış olacaktı. Ama gerilim sebebi olgulara bakıldığında ise bu tür sorunlar başka ülkelerde daha uzlaşmayla çözülebilirdi.

Bu ülkenin varoluş imkânları tersine çevrildiği, derin bir sükûnetle yaşadıklarını göğüsleme tecrübesi dinamitlercesine kışkırtıldığı içindir ki gerilim eksik olmuyor. Başkalarında olmayan varoluş imkânlarını zaafa dönüştüren bir müdahale var sanki.

İmkanları zaafa dönüştüren müdahaleden bahsederken mutlaka bir dış tertip, bir takım harici unsurların provokasyonları olması gerekmiyor. Ki Türkiye'nin bu tür kışkırtmalara da müsait bir jeostratejik konumu zaten var.

Gerginlik üretme kabiliyetimiz ile gerginlikleri sükûnetle atlatma tecrübemiz arasındaki çelişki üzerinde kafa yormak gerekir.

Gerginliklerin temelde sistem ve toplum çelişkinin doğurduğu gerilimden kaynaklanır genelde. Sistem toplumsalın kültürel kodlarıyla oynamayı kendine ideolojik bir misyon olarak gördüğü için ortaya dehşetli bir siyasal, toplumsal fay hattı çıkıyor. Ve bu fay hattını kontrol ettiği sürece de gerilimden beslenmeyi yeğliyor. Sistemin taktik manevralarla oynadığı fay hattı gerçekte bu ülkenin var oluş imkânlarının kodlarıdır. Bir tür toplum mühendisliği ile bu zamana dek yürütülen taban-tavan gerilimi elitlerin marjinal konumundan dolayı sosyal planda savunma mekanizmasını geliştirmekle neticelendi.

Toplumun derin sükûneti sistematik baskı ve gerilimleri atlatarak, toplumsal fay hattındaki çatlağın büyümesini engelledi. Toplum seçkinlerden daha basiretli davranmayı bildi.

Tam bu noktada toplumun içindeki farklılıklar, sistem karşısındaki konumu üzerinden farklılıkların kışkırtılması, toplumsal taleplerin siyasaya yansıtılması konusu daha akıllıca halledilmesi mümkünken her an alevlenen bir kıvılcıma dönüşüyor. Bu da bu yapının en büyük zaafı.

Bu eleştirilerin muhatabı olan sistem henüz yapısal bir değişime uğramış değil. Ancak artık post Kemalist evreye geldiği de kesin. Önemli olan post Kemalist dönemde sistem - toplum ilişkilerinin nasıl yürüyeceği ve daha da önemlisi yeni dönemde ortaya çıkan boşluğu kimin ve nasıl dolduracağıdır.

Nasıl statüko kendi içinde bir dönüşüm yaşıyorsa toplum da doğası gereği kendi içinde farklılaşıyor, yeni katmanlara ayrışıyor, dönüşüyor.

Özellikle son dönemde ortaya çıkan siyasal tercihler, yeni ittifaklar, toplumsal tepkilere bakılınca daha önce yaşanmamış bir farklılaşma tecrübe edildiği görülür. Memleketin kabaca elit-avam; beyaz- halk; batıcı-muhafazakâr; laikçi-İslamcı gibi ayrışmalarının nasıl iç içe geçmeye başladığına da tanık oluyoruz. Sözgelimi muhafazakâr sekülerleşme ile Kemalist Kürt ulusçuluğu yan yana...

Gelinen noktada gerilimin kaynağı yeknesak bir sistem eliti ile büyük kitlesel taban arasında değil. Gerilim sisteme sahip çıkmaya çalışan merkez dışına itilenler ile eski elitler ve onların kurduğu yeni toplumsal ittifaklar arasında. Yani gerilimin mahiyeti artık değişmiş, adeta toplumsal katmanlara yönelmiştir.

Özellikle seçimden çıkıldığı, en azından politik düzeyde bazı kaygıların/belirsizliklerin izale olduğu dönemde politika kazanç/kayıp endişesinden azade olarak toplumda şekillenen başkalıkları görme, önceleme vaktidir.

Bu başkalıkları önceleme inisiyatifi aynı zamanda kendini de görme anlamı taşır. İktidar kibrinden bahsedenler, ayrıcalıklarının artık bittiğini, halka rağmen sürdürülemeyeceğini anlamak zorundalar. Dışlanmış, mahrum bırakılmışlar adına sisteme yerleşenler de başkalarının günahının kendi sevap hanelerine yazılmadığını bilmek zorunda. Toplumu sisteme taşımakla, sistemi topluma taşıtmak arasında önemli bir ayrım var. Bu ayrım dikkate alınmadığında yeni ve daha derin fay hatlarının oluşması kaçınılmaz.
#jeostratejik
#Türkiye
#muhafazakâr
8 yıl önce
Öncelikli olan başkalık
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler