|
Seçim özeti: Hissiyat, fikriyat, iktisat
Seçimlerin sonuçları şunu bir kez daha gösterdi ki, hangi kesimden olursa olsun aydınların okumuşların, siyasilerin refleksleri ile Anadolu insanının beklentileri ve tepkileri çok farklı. En azından siyaset biliminden sosyal değişim kuramlarına kadar pek çok ön kabule, bilimsel ve entelektüel kalıplara sığmıyor.

Bu demek değildir ki tümüyle gizemli, nerede ve hangi durumda ne yapacağı kestirilemeyen bir toplum var karşımızda. Sorun araştırma kurumlarından siyasetçilere kadar topluma yön verme iddiasındakilerin toplumun duyuş, hissediş ve dinamikleri ile kurduğu/kuramadığı bağ ile alakalı.

Uzun iktidar yorgunluğu ve yıpranmışlığından başka gerekçelerle bir ihtar çeken seçmenin nasıl olup da bu kadar kısa sürede AK Parti'ye yeni bir sıçrama imkanı vermesinin izahı; toplumun ve siyasetin neresinde durduğunuzla alakalıdır. Bu nedenledir ki, toplumsal olaylara dair her açıklama çabası başka gerçekleri karartıyor olabilir.

1 Kasım seçimlerinin sonuçlarını, özellikle AK Parti seçmeni açısından etkileyen faktörleri şu başlıklar altında toplayabiliriz: Hissiyat, fikriyat ve iktisat…

Siyasal tercihlerin beş ay gibi kısa sürede bu denli değişimi, hükümet partisine bunca uzun iktidar süresinden sonra yeniden sıçrama yaptırmasının rasyonel nedenleri kadar hissi faktörler belirleyicidir. Gerek muhalefetin gerekse iktidarın propaganda çalışmaları tümüyle toplumun hissiyatına yönelik algı yönetimiydi. Bu algı sonuçta muhafazakâr kesim açısından memleketin bölüneceği, 90'lı yılların yönetilemez bir Türkiye'sinin kaotik ortamına dönüleceği algısını canlandırdı. Bu tehlike uyarısı sadece iktidarın söylemi ile değil bizzat HDP ve PKK'nın eylem ve söylemi ile pekişti. Sağ ve de milliyetçi kanatların yükselen ateşi, devlet politikası ile örtüşünce sağlanan toplumsal temas siyasi tercihe dönecekti.

Bir tarafta parçalanma, terör korkusu muhafazakâr kesimin milliyetçi duygularını harekete geçirirken diğer tarafta alternatifsizliğin getirdiği kaos ürpertisi seçmenin hissiyatının fiiliyata geçmesini sağladı.

Tercihin siyasi düşünce ve fikriyat düzlemine gelince; aslında hiçbir parti temelde farklı bir fikir, siyaset projesi üretmiş değil. Ancak pratik siyasette olduğu kadar fikir planında da karşıtlığı çoğaltan, ötekileştirme ateşini körükleyen bir dil kullanıldı. Muhafazakâr kesim açısından, Erdoğan ve AK Parti eleştirilerinin “değerleri” aşağılama düzeyine tırmandırılması ideolojik tepkiye dönüştü. En azından muhalefetin eleştirilerinin fikri içeriğinin AKP'yi aşan, değerleri aşağılayan bir söyleme yönelmesi/ algılanması tercihlerde etkili oldu.

Seçmen yöneliminin en rasyonel gerekçesi ise ortaya çıkmaya başlayan iktisadi göstergelerin oluşturduğu tehdit ve güvensizlik ortamı. Doların tırmanması ile sembolize edilen bu durum yeni tüketim toplumunun bağımlılıklarının iktidar ilişkilerinde ne derece etkin olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Siyaseti tepeden ya da tabandan dizayn etmede ekonomik verilerin belirleyiciliği pek çok unsurdan daha öne çıkmış durumda ve bu ideolojik farklılıkları da ortadan kaldırabilmektedir. Küresel kapitalizme entegre olunduğu, herkesin cebinde kredi kartı taşıdığı bir dünyada finansal veriler sanılandan daha etkileyicidir.

Siyasal belirsizliğin doğuracağı tehdit, kredi kartı taksitlerinin, araba borcunun, tüketim alışkanlıklarının bedeli olarak sandığa yansımıştır.

Bir tarafta Kürt ve Türk milliyetçiliğinin oy kaybetmesi olarak okunan durum diğer tarafta muhafazakârların milliyetçileşmesi şeklinde siyasetin merkezine oturması gibi iç içe geçen, alışılmış kamplaşmaları alt üst eden yeni bir durum söz konusu. Liberallerin muhafazakarlaştığı, muhafazakarların ekonomiden yana olduğu yeni küresel düzenin Anadolu insanını da şekillendirirken kendine özgü geliştirdiği tepkiler yumağını doğru okumak gerekir.

Sol partilerin ve Kürt ulusçuluğunun muhafazakâr sembollere sığınırken geniş anlamda muhafazakâr kesimlerin sekülerleştiğinin de altını çizmek bu çerçevede anlamlı geliyor.

Türkiye'nin gelecek tasavvurunun ortaya konması fikriyatın önüne geçen hissiyata emanet edilemeyecek varoluşsal bir meseledir. Fikriyatla hissiyatın karıştırıldığı, algı ile realitenin yer değiştirdiği ortamlarda hakikat ve adalet ortadan kalkar. Kredi kartına ayarlanmış hayat tarzını, ekonomik yapıyı sorgulamayan siyaset anlayışının ortak payda olduğu bir ülkeden söz ediyoruz. Hissiyat önemli ama hayata, siyasete yön verecek olan de sistem düşüncesidir.
#ak parti
#seçimler
#Seçimlerin sonuçları
8 yıl önce
Seçim özeti: Hissiyat, fikriyat, iktisat
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi