|
Güvenlik bölgeleri...
Özel güvenlik bölgeleri bir süredir ciddi bir tartışma konusu.

Hendek politikası ve fiili işgaller, bir tür kalkışma girişimleri karşısında valiler, bir süredir bazı yerleri, 15 gün süreyle özel güvenlik bölgesi ilan ediyor.

Valilere bu yetkiyi Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu, bu kanuna 2013 Temmuz ayında eklenmiş bir madde veriyor.

Madde şöyle:

“Terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar nedeniyle can ve mal güvenliğinin korunması bakımından girilmesinde sakınca bulunan yerlerde operasyonun devam ettiği süreyle sınırlı olmak üzere; Genelkurmay Başkanlığı veya İçişleri Bakanlığının göstereceği lüzum üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile askerî veya özel güvenlik bölgesi ilan edilebilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde vali kararı ile on beş güne kadar özel güvenlik bölgesi ilan edilebilir (...) Bu bölgelere ilgili makamların izni olmadıkça girilemez..."

Özetleyelim. Maddede, hedef: Yürütülen operasyonlar nedeniyle can ve mal güvenliğinin korunması. Süre: Operasyonlar boyunca, valiler eliyle ilan edilirse en fazla 15 gün. Yetki ya da kısıtlama: Bu alana giriş çıkışların izne tabi olması…

Kimileri bu uygulamanın anayasa aykırı olduğunu söylüyor.

Ancak bu, pek mantıklı bir iddia değil.

Zira, eğer sorun özel güvenlik alanlarındaki tedbirler ise, onların kaynağı başka bir yasa. 5442 sayılı İller İdaresi Kanunu...

Valiler terör ve şiddet eylemlerine karşı gerekli tedbirleri bu kanunun kendilerine verdiği yetkiye dayanarak alıyorlar.

Bu tedbirler arasında kanunun 12/D maddesinin açık biçimde tanımladığı askeri güç kullanmak var. Valiler “ilde çıkabilecek veya çıkan olayların, emrindeki kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri takdirde" askeri birliklerden yardım talebinde bulunabiliyorlar. Şu anda Cizre ve Silopi örneğinde olduğu gibi...

Kanunun bu maddesi, (savaş, seferberlik, sıkıyönetim, OHAL dışı) olağan rejim döneminde askeri birliklerin iç güvenlik alanında kullanılmalarını düzenleyen temel yasal çerçevedir.

Malum 28 Şubat günlerine bu maddeye dayanarak hazırlanan bir protokol (EMASYA) yasayı ters yüz etmiş, askere toplumsal olaylara doğrudan, izinsiz müdahale imkanı tanımıştı. Bu protokolün 2010 yılında kaldırılmasında sonra, askeri gücün kullanımın ve komutasının ayrıntıları bizzat kanun tarafından tanımlanmış, sorumluluk valiye teslim edilmiştir. Yeni bir protokol söz konusu edilmemiştir.

Sevimsiz, devlet gücüne, yasal fiziki şiddet kullanımına işaret eden bu tür yasalar tüm hukuk devletlerinde ihtiyaç halinde kullanmak üzere yer bulan düzenlemelerdir. Fransa'da olağanüstü hal, Paris'te asker varlığı, Los Angeles'te sokağa çıkma yasağının arkasında yatan yasal çerçeveler buna örnektir.

Bu noktaya kadar Türkiye'deki uygulamalarda anayasaya aykırılık, keyfilik gibi iddialarının ciddi bir karşılığından söz etmek mümkün değilir

Gelelim, asıl kritik konuya, valilerin aldıkları tedbirlere...

Bunlar arasında tartışılan asıl, hatta tek husus, kişi hak ve hürriyetini kısıtlayan sokağa çıkma yasağıdır...

İller İdaresi Kanunu'nun 11/C maddesi, “il sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin görevdir. Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır." diyor...

Valiler sokağa çıkma yasağını işte bu maddeye dayanarak koyuyorlar.

Peki koyabilirler mi? Bu tedbir, yasanın ruhuna ve anayasaya uygun mu?

Yorumlar farklı...

Bir yanda valinin can ve mal emniyetini korumak için sokağa çıkma yasağı ilan etmesinin bu maddenin gereği olduğunu, tedbir almanın bu tür yasağı da içerdiğini söyleyenler var. Öte yanda valinin sokağa çıkma yasağı ilan etmesinin, anayasanın “kişi hak ve hürriyetleri ancak kanunla sınırlandırılabilir" diyen 13. Maddesine aykırı olduğunu söyleyenler...

Burada siyasi bir tartışma da var. Cizre ve Silopi'deki operasyonlara karşı olanlar ile bunu kaçınılmaz görünler arasındaki bir tartışma, farklı kanun yorumlarıyla örtüşüyor.

Bu uygulamanın anayasaya aykırı olduğu iddia edenler ve operasyonların sona erdirilmesini isteyenler “bu uygulama keyfi OHAL'dir yapılmasın, gerekirse OHAL ilan edilsin" diyorlar.

Tüm tartışmalar bir kenara burada, bir soluklanmak gerek...

OHAL ilan edilirse veya valilerin sokağa çıkma yasağı koymasının durdurulması halinde devlet, güvenlik ihtiyacını OHAL ilan etme yoluna giderse ne olacağını merak edenler, OHAL yasasını okumalılar.

OHAL devlete tüm temel hak ve özgürlükleri askıya alma yetkisi verir.

OHAL yönetimi bölgelerde askeri karar merkezlerine yerleştirerek yarı askeri bir yönetimi beraberinde getirir.

Şiddet olaylarıyla hukuk düzeni içinde ve sivil yönetimle baş etmek önemlidir.

Tüm sıkıntılara, ihlallere, her şeye rağmen...
#Özel güvenlik bölgeleri
#Terörle mücadele
#ohal
8 yıl önce
Güvenlik bölgeleri...
Bana ormanı tarif et
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir