|
Paralel gidiş...

Siyasi alanın otoriter bir şekilde yeniden yapılanması, siyasi eylem ve ifadeye ilişkin kısıtlar, siyaset-toplum ilişkilerinde yukarıdan aşağıya çalışan bir mekanizma, siyasi iradeyle toplum arasındaki demokrasinin kurum ve katmanlarını sıradanlaştıran otoriter-popülist, hatta plebisiter bir “demokrasi” algısı, milli iradenin siyasi iktidarda “sahıslaşması”yla doğan siyasi itaat düzeni, bunların ürettiği yoğun bir kuvvet temerküzü...



Bunlar Türkiye'nin son dönemdeki ciddi sorunları...



AK Parti'nin ilk evresini ise tümüyle tersi şu tarz tespitlerle tanımlardık:



Siyasi alan ve temel hak ve özgürlükler sahasının genişlemesi, büyük sosyolojik bir eşitlenme, eski kast rejiminin yıkılması, siyasetin, hatta tüm siyasalın toplum tarafından kuşatılması, toplumsal değerlerin etkileşiminden doğan yeni bir kamusal alan algısı, bunlara paralel olarak yükselen toplumsal özgüven, İslam-demokrasi evliliğine işaret çoğulcu bir model ışığı, sivilleşme ve benzeri hususlar...



Bunlar da geldiğimiz nokta ne olursa olsun Türkiye'nin ciddi demokratik deneyimleri, kısmi kazanımları...



Dönem değerlendirmesi yaparken, dönemin konjonktürel zeminlerine bakarken, Türkiye ve Batı arasında karşımıza ilginç bir paralellik çıktığını görmek gerekir.



Nasıl?



2000'li yılların başında, İkiz Kuleler ve El Kaide sarsıntısına, Bush yönetimine, Irak'ın işgaline, güvenlikçi politikaların yükselmesine ve 2008 ekonomik krizine rağmen (ya da kadar), Batı semalarına gerek siyasi gerek ekonomik açıdan “büyüme, demokrasi, liberal değerler” hakimdi. Batı-Doğu arası sentez arayışları, AB'nin entegrasyon politikaları ortak demokrasi hassasiyetini oluşturuyordu.



Ekonomi de benzer bir seyir içindeydi.



Dünya 2000'den 2007 yılının ortalarına kadar yüksek bir büyümeye ve likitide bolloğuna tanık oldu. Dünya ekonomisi, örneğin 2006'da %5,2, 2007'de %5,3 oranında büyürken, Türkiye de bu dalganın üzerinde sörf yaptı. Ekonomimiz 2005'te % 8.4 2006'da % 6.9 büyüdü.



Bugün eğri tersine dönmüş durumda.



Dünya ekonomisi 2015'te 2,9 büyürken, bizde de büyüme oranı 2014'te 2,9'a, 2014'te 4'e düştü. Kişi başına milli gelir 10.000 doların altına indi.



Ekonomik refahın toplumsal tatmin ve güvene, bunun siyasi dalgalara yansıdığı, açık ve özgürlükçü bir ruh halini beslediği aşikar. Güvensizlik ve tatminsizliğin ise, tersine, içe kapanmacı, otoriter, tepkisel siyasi dalgalar ürettiği malum.



Nitekim Batı'da, örneğin Avrupa'da toplumsal ve siyasal iklim adeta ekonominin peşinden gidiyor.



Ahmet İnsel'in bir yazısında (

) belirttiği gibi “2002'de AB'nin kabul ettiği güvenlik stratejisi, 'daha iyi bir dünyada güvenli bir Avrupa' başlığıyla yayımlanmıştı. (Bu belge) 'Avrupa hiçbir zaman olmadığı kadar müreffeh, güvenli ve özgür' diyerek başlıyordu. 20. yüzyılın ilk yarısına hâkim olan şiddetin yerini Avrupa tarihinde daha önce hiç görülmemiş bir barış ve istikrara bıraktığı tespitini büyük bir özgüvenle dile getiriyordu (...) Bugün (ise) AB'den çıkmak isteyenlerin ileri sürdükleri en önemli nedenlerden biri, yitirdiklerini ifade ettikleri güvenlik duygusu (…) Bunu 'yerli ve milli' bir çerçeveye dönerek, onun içine kapanarak güvensizliği çözme arayışı olarak tarif etmek mümkün...”



Avusturya'da aşırı sağın ciddi siyasi gösterileri, Fransa'da inanılmaz ilerleme sergiyelen sağcı, ırkçı ulusal cepheci partisinin serancamı, Hollanda, Danimarka gibi ülkelerde aşırı sağın hatırı sayılır yükselişi, İngiltere'nin içe kapanma eğilimiyle AB'den ayrılma kararı vermesi, Daha Batı'da ABD'nin İslamofobik söylemleriyle Trump fenomeni tüm çıplaklığıyla ortada.



Avrupa Birliği, Türkiye'nin demokrasi performansını haklı olarak sıkça eleştiriyor. Ne var ki, Avrupa, yeni dalganın sonuçlarını, örneğin Sırbistan'da Vucic iktidarının basın ve ifade özgürlüğüne yönelik sistemli saldırılarıyla, Macaristan'da Orban ve Polonya'da Kaczynski'nin kurduğu düzenle ciddi otoriter bir dalgayı bizzat kendi içinde barındırmaktan geri kalmıyor.



Batı ve Türkiye arasındaki bu paralellik dikkate değer bir durum.



İlişki ve karşılaştırmaların bir sınırı vardır.



Batı dalgası Türkiye'deki ray değişimini tek başına açıklamaz. Ancak bu dalga, Türkiye'deki değişimin derinleşmesine vesile olur.



Önümüzdeki bahis Kasım'da yapılacak ABD Başkanlık seçimleri...




#AK Parti
#Avrupa Birliği
#Kaczynski
٪d سنوات قبل
Paralel gidiş...
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak