Ezilmiş İslam dünyası, onun Müslüman olmasıyla beraber biraz olsun teselli oldu.
Dünya onu alkışladıkça, dünya onu konuştukça, dünya ona hayran oldukça, biz de kendimize pay çıkardık, teselli olduk.
O yüzden sabahlara kadar uyunmaz, onun maç gününü beklerdi İslam dünyası.
Beklerdi ve onun için dua ederdi.
Ringe çıkan, ışıkların altında aydınlanan, güçlü vücudunda hayat bulan şey, Müslümanların ruhuydu.
Zafere, yenmeye ve kazanmaya susamış büyük bir milletin kavgasıydı o maçlar.
Böyle hissediyordu, böyle düşünüyordu milyonlarca Müslüman.
O yüzden, yumrukları vuran sadece Muhammed Ali değildi.
O yüzden, kelebek gibi uçan sadece Muhammed Ali değildi.
O yüzden, arı gibi sokan sadece Muhammed Ali değildi.
Dünyadaki bütün Müslümanlar, o maçları izlerken, tıpkı Muhammed Ali gibi uçuyor, dans ediyor ve vuruyordu.
Muhammed Ali rakibine vururken, onu izleyen Müslümanlar da emperyalistlere, sömürgecilere, işgalcilere ve hainlere vuruyordu.
Muhammed Ali rakibini devirirken, onu izleyen Müslümanlar da, yüz yıldır topraklarını, ülkelerini, kardeşlerini sömürenlerin iktidarını devirdiğini düşünüyordu.
Muhammed Ali bizim kahramanımızdı.
Muhammed Ali bizim intikamımızdı.
Muhammed Ali bizim zaferimizdi.
O, Müslümanların yumruğuydu.
O, İslam'ın zaferiydi bizim için.
Malcolm X gibi, Muhammed Ali de siyah öfkenin ve siyah direnişin sembolüydü.
Muhammed Ali, Afrikalı atalarının, bahtsız atalarının, köle atalarının zincirlerini o ringlerde kırdı.
Her zaferi, köleliğin bir halkasını kopardı. Her yumruğu, Afrika'da sömürülmüş ve öldürülmüş gariban siyahların intikamını aldı adeta.
Afrika, Müslümanlar kadar onu sevdi, onu izledi, ona hayran oldu, onun için dua etti.
Afrika tüm acı tarihinin, makus talihinin bir gün onun eliyle, onun yumruğuyla değişeceğine inandı.
Onlar bizim kahramanlarımızdı.
Gittiler, bizi kahramansız bıraktılar.
Gittiler, bizi hatıralarıyla ve meydan okuyan duruşlarıyla baş başa bıraktılar.