Onları tanımazsınız, hissedersiniz.
Yüzlerinden yayılan bir mesaj vardır. O mesaj, bu yüzün arkasında sağlam bir adam olduğunu hissettirir size.
Bu vicdan, onun en büyük rehberidir. Kimi zaman bir tenhada sessizce ağlar, kimse görmez onu.
Ya Suriye'de bir çocuk ölmüştür, ya Diyarbakır'da bir çocuk babasız kalmıştır ya da fakirliğin bir çocuğun yüzünde izini görmüştür. Ağlamak için gerekçesi insanidir.
Güler yüzlüdürler. Mütebessim halleri gerçekçidir, siyaseten ya da rol gereği gülemezler. Onların tebessümünde sahiciliğin rengi vardır. Bir Müslüman, insanlara mütebessim bakar, selam verir, selam alır, hal, hatır sorar. Böyle düşünür, böyle davranır.
Onların kalpleri sevgiyle yıkanmıştır. Bu nedenle kin ve nefret kiri tutmaz.
Sevgi dezenfekte etmiştir gönüllerini. İnsanı sever, hayvanı sever, doğayı sever, kendini sever. Çünkü Allah yaratmıştır hepsini, bu yüzden sevmek gerekir diye düşünür.
Onun sevmesi karşılıksızdır. Yol arkadaşını sever, dostunu sever, ailesini sever, çocuklarını sever.
Onların aşka dair çok sırları vardır. Aşık olurlar, aşkın hallerinden geçerler, bir maşukun yolundan giderler.
Aşkın, insana bahşedilmiş en büyük nimet olduğunu bilirler.
Ve Aşkın sadece ilham yoluyla kalbe nakşedildiğinin farkındadır.
Sonunda nakşedilen aşkın, onun ruhundaki parçanın sahibe ait olduğunu bilir. Aşkı İlahi'yi böyle keşfederler.
Adalet onların sancağıdır. Bir fetih ordusunun sancaktarı gibi, gittiği her kalenin burcuna, adalet bayrağını dikmek ister.
Zulüm gördü mü itiraz eder. Haksızlık gördü mü karşı çıkar. Aleyhine de olsa adaleti tesis eder, o sancağı yere düşürmez.
Onları ilk gördüğünüzde, üç duygu belirir içinizde. Güven duyarsınız, sevgi duyarsınız, saygı duyarsınız.
Böyle hissetmeniz için hiçbir şey yapmalarına gerek yoktur. Çünkü Allah bir kulunu sevdi mi, onu diğer kullarına da sevdirir.
Onlar herkese saygı ile davranır, sevgi ile hitap eder.
Sağlam adamlar, emindir.
Sağlam adamlar, dürüsttür.
Sağlam adamlar, cesurdur.
Sağlam adamlar, dertlidir.
Onları arayın bulun, sayıları her geçen gün azalıyor çünkü.
