|
‘Parti içi demokrasiyi getiren benim!’..

Bu arkadaşların işi gerçekten zor. Sayısını artık bir çırpıda hatırlamakta zorlanıyoruz. Arka arkaya on küsur seçimde kaybeden tarafta olmalarının nedenini kavrayamadıkları için, tekrar tekrar kaybettiklerinin de farkında olmamaları ne elem verici…



İngilizce'deki

wishfull thinking

karşılığı Türkçede

hüsnü kuruntu

dur, ya da temelsiz temenni… Her seçimden sonra CHP liderlik kadrosunun çaldığı parçanın adı işte budur...



Dün bir ara gözüme takıldı. Haberlerde CHP Grup Başkanvekili

Levent Gök

konuşuyordu. Levent Bey, CHP'nin referandumda büyük başarı elde ettiğini vurguluyor; referandumun galibinin kendileri olduğunu söylüyordu. Bu büyük başarı karşısında şaşıran 'havuz medyası' da CHP'yi karıştırmak için durduk yerde “CHP'de bir şeyler oluyor” algısını yaratmak istiyordu…



Genel Başkan

Kılıçdaroğlu

da gündem değiştirmede, konuyu başkalarının üzerine yıkmada büyük bir iletişim ustası olan

Sayın Aziz Yıldırım

'a taş çıkartacak bir kıvraklıkla devreye girmişti:



“Partiyi karıştırmak için Saray'dan düğmeye basıldı; bazı arkadaşlar bilinçli olarak hizmet etti… Biz her şeyi biliyoruz. Bu partiyi karıştırmak amacıyla Saray'dan düğmeye basıldı, talimat verildi.”



Bunun üzerine bazılarının bilinçli, bazılarının ise bilinçsiz olarak bu projeye hizmet ettiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bu partiye, parti içi demokrasiyi getiren benim, kimse kusura bakmasın. Bu partiyi korumak da benim görevim. Genel Başkan olmak isteyen varsa buyursun, hatta delegelerle buluşması için yardımcı olurum. Kendi cebimden para verir, salon tutarım. Ama hiç kimseye partiyi yıprattırmam” demiş…



Sanki Sayın Baykal'ı televizyona iktidara yakın medya çıkarıp konuşturmuş… Sanki CHP milletvekili Sayın

Fikri Sağlar

'a “Esas tek adam Kılıçdaroğlu'dur” dedirten, sanki

Selin Sayek Böke

'yi “Gelinen noktada mevcut yönetim anlayışının parçası olmayı uygun bulmuyorum” şeklinde bir açıklama ile istifa ettiren bunların 'havuz medyası' dediği basın kuruluşlarıydı…



Olağanüstü Kurultay'ın hemen toplanması gerektiğini savunan

Muharrem İnce

'nin de arkasında herhalde aynı medya vardı…



Nasıl bir akıldır bu? Kaybettiği hiçbir seçimi kaybettiğini kabul etmeyen, tersine her seçimden zaferle çıktığına inanan bir zihniyet, kendisine getirilen her eleştirinin, önerilen her yeniliğin arkasında iktidarın oyununu görmeye odaklanmış bir paranoyaya teslim olmuş, karşı çıkan herkesi 'kapının önüne' koyarak parti liderliğini koruyacağını sanan bir bakış açısı… Ancak zaman her türlü görmezliğin önündeki perdeyi kaldırıverir…



Bir de “CHP'nin içinde karışıklık var, ama AK Parti'de de iç çatışmalar var” diye züğürt tesellisi türü tatmin arayanlar var ki, en zor durumda olan CHP sempatizanı tayfası da bunlar… AK Parti'deki duruma çok zorlarsanız, bu kadar uzun süre iktidar olan her siyasi partide gözlemlenen

'Güç kirlenmesi'

(power polution) ya da 'güç zehirlenmesi' olabilir. 21'inden sonra bakılacaktır o işe. AK Parti'nin Başkanı mutlaka gerekeni yapacaktır. Zaten yeni sistem, parti yapısında bundan böyle bu tür arazlara izin vermeyecektir. CHP'deki durum ise Başkanlık krizidir, parti içi iktidar krizidir. Çıkış yolu hayli zordur…



Referandum sonrası yeni sistem, siyasi partilerimizin de yapısını değiştirecektir, derken, neyi kastettiğimiz önümüzdeki günlerde daha iyi anlaşılacaktır…


Helal olsun Unilever Başkanı'na…

Dünyanın en güçlü markalarından biri olan

Unilever

'in

Dünya Başkanı
Paul Polman

, Türkiye'nin Afrika pazarlarına erişim konusunda herkesten bir adım önde olduğunu belirterek Türkiye'nin yatırım için çok elverişli olduğunu söylemiş.



Türkiye'nin yurt dışında yürüttüğü son kampanyayı çağrıştırdı bize. İletişim boyutunda sizin ne kadar iyi olduğunuzdan çok daha fazla etkili olan başkalarının sizin ne kadar iyi olduğunuzu söylemesidir.



Polman, Türkiye'nin Afrika pazarlarına erişim konusunda herkesten bir adım önde olduğunu belirterek, “Geçmişten günümüze ülkesel ve uluslararası parametreler değerlendirildiğinde, Türkiye yatırım için çok elverişli bir yer ve burada olmamak aptallıktır bence” diye açmış konuyu... İngiltere-Hollanda sermayeli Unilever'in 350 milyon Avro değerindeki ev ve kişisel bakım ürünleri fabrikasının açılışı için Konya'ya gelen Polman, düzenlediği basın toplantısında gazetecilere son derece önemli açıklamalarda bulunmuş.



Batı sözleşmiş gibi Türkiye'ye saldırırken, Batı basını Türkiye'yi yok saydırmak için elinden geleni yaparken, Unilever'in hem yaptığı yatırım, hem de Başkanı'nın açıklamaları işin

iletişim değeri boyutunda

son derece anlamlıdır.










#Selin Sayek Böke
#CHP
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Recep Tayyip Erdoğan
7 yıl önce
‘Parti içi demokrasiyi getiren benim!’..
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı