|

1915'te, Hicaz'da Şerif Hüseyin ve oğulları İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı Devleti'ne karşı bir isyan hazırlığına girerler. Enver Paşa, Hicaz'da Şerif Hüseyin'in karşısındaki önemli şahsiyetler olan İbnürreşit ve İbnüssuud'u Osmanlı lehine ikna etmek üzere bir heyet teşkil eder. Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Kuşçubaşı Eşraf başkanlığındaki heyete, Enver Paşa'nın özel ricasıyla, Mehmet Akif de dahil olmuştur. Medine yakınlarında, Hicaz demiryolunun çöldeki son istasyonu olan El Muazzam'da heyet mola verir. Eşref Bey, istasyondaki telgraf aracılığıyla, 3 aydır uzak kaldıkları İstanbul'la, Enver Paşa'yla irtibat kurar. Enver Paşa, “Ya, demek hepiniz afiyettesiniz. Akif Bey Hocamız da iyidirler, pek memnun oldum, selamlarımı söyleyiniz... Benim de size iyi, pek iyi bir haberim var. Çanakkale'de muzaffer olduk, harp zaferimizle sona ermiştir” müjdesini verir.



Devamını yazar Feridun Kandemir aktarıyor:



“Koca Akif, bütün bu çöl yolculuğu esnasında olduğu gibi, dün bile Çanakkale'de sürüp giden ölüm-kalım savaşından bahisle, 'Ah ne zamandır haber alamıyoruz. Ne oluyor acaba? Bu kafirler çok kuvvetli... Ne olacak bu işin sonu?' diye yanıp yakılırken, arada sırada, kendini avutur gibi, 'hayır hayır... Endişeye mahal yok. İstanbul'un fethi, bir ilahi tebşirin neticesiydi. İstanbul Türk'ün kalacaktır' dediği görülüyordu... Eşref Bey, Mehmet Akif'i pek yorgun, adeta mecalsiz ve dalgın bir durumda buldu. Merak içinde olduğu her halinden belliydi: 'Üstad', dedi. 'Aziz Üstad... Şimdi size hayatınızın en büyük müjdesini vereceğim. Bana bu mutluluğu bahşeden Cenab-ı Hakk'a nasıl şükredeceğimi bilemiyorum. Çanakkale'de muzaffer olduk! Muhteşem bir zafer kazandık... İstanbul kurtuldu. Türk'ün zaferini kutluyor.'



Mehmet Akif donup kalmıştı. Sanki işittiklerini anlamıyormuş gibi, dalgın dalgın Eşref Bey'in yüzüne bakarak, güçlükle nefes alıyordu.



Eşref Bey, müjdeyi bizzat Enver Paşa'dan aldığını da söyleyince, koca şair bütün bütün kendinden geçti. Bir müddet öyle sessiz sedasız, bir rüya görür gibi dalgın durduktan sonra, ani bir canlanışla, yerinden kalkarak, ağlaya ağlaya Eşref Bey'in boynuna sarıldı. Bu göz yaşları, Çanakkale'de Mehmetçiğin oluk gibi döktüğü kan kadar cömert ve temizdi. Akif'in bu hali bütün gün sürdü. Sevincinden sanki dili tutulmuştu. Sade gözleri yaşarıyordu.



O gece hiç uyumadı. Yanında kendisi gibi geceyi uykusuz geçiren Eşref Bey'e 'Artık Rusya çökerek, yüzyıllardır Türklüğün ve bütün insanlığın baş belası olan Moskofluk rejimi de ayakta duramaz. Bu rejim altında inleyip duran bunca Müslüman da artık kurtulur. Yarabbi, bu günleri de bize gösteriyorsun, sana nasıl şükredelim' diyor ve mutlaka Çanakkale Destanı'nı yazmayı istiyordu. Hele bu isteği bir sabit fikir haline gelmişti. 'Allahım, bana, bu aciz kuluna, bu destanı yazmak imkanını bahşet. Bu ulvi vazifeyi nasip et. Sonra canımı al. Yarabbi! Bana bu lütfu çok görme. İn'am ve ikramının sonsuz hazinesinden bu aciz kulunun şu duasını barigah-ı ulviyetinde kabul eyle' diyordu. Ve duası hıçkırıklarla kesiliyordu.



Eşref Bey, onun bu halini anlatırken şöyle diyordu: 'El Muazzam istasyonundaki o çöl gecesi, heyecan ve edebi kudretini vatanının ve milletinin saadeti, istiklali uğruna vakfetmiş büyük bir şairin, ilahi olduğuna şüphe olmayan istiğrakine şahit oldu. Akif adeta cezbe halindeydi. Çok az konuşan bu büyük şair, şimdi bir çağlayan halinde, fakat benimle değil, kendisiyle konuşuyordu... Adeta kendi nefsine karşı and içiyor ve bu yemini gönülden inandığı ulu Allah'ın yüce varlığına iletiyordu.'



Akif, çölde, o ıssız, susuz kum deryasının bir köşesinde, adeta hıçkıra hıçkıra Çanakkale Destanı'nı işte böyle yazmıştır:”



“Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,



Sana ağuşunu açmış duruyor peygamber.”



(Feridun Kandemir, Fahreddin Paşa'nın Medine Müdafaası, 11. Baskı. İstanbul: Yağmur Yayınları, 2009. s. 292-300.)



Vefatının 80'inci sene-i devriyesinde, mü'min, mütefekkir, münevver, istiklalin koca şairi Mehmet Akif'i hürmetle yadediyoruz. Mekanı Cennet olsun...


#Mehmet Akif
#Şerif Hüseyin
#Osmanlı Devleti
#İbnürreşit
#Enver Paşa
7 yıl önce
Akif
Vatanını savunan haklıdır
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir