|
Kontrolsüz muhalefet

Cumhuriyet Halk Partisi, 27 Mayıs 1960 darbesinin mimarlarındandır.



27 Mayıs'ın mimarı olmak CHP için uzunca bir süre “gurur” vesilesi oldu. CHP'liler, 27 Mayıs müdahalesinin kaçınılmaz olduğunu, Adnan Menderes ve Demokrat Parti'nin bu müdahaleyi “hak ettiğini”, müdahalenin halk tarafından yapıldığını iddia ettiler. Son bir asır içindeki yegâne başarıları olarak da, 1982 Anayasasıyla kaldırılıncaya kadar, CHP'liler 27 Mayıs'ı “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutladılar.



12 Eylül 1980 darbesiyle mağdur olunca, CHP'nin darbeye bakışı kısmen de olsa değişti. Ancak, 28 Şubat darbesinde CHP yine darbecilerin yanında durdu. 2007 yılında, CHP, birer darbe provası olan, “ordu göreve” pankartlarının açıldığı Cumhuriyet mitinglerine öncülük yaptı. 27 Nisan bildirisi CHP tarafından alkışlandı.



Gezi olayları, 27 Mayıs ve 12 Eylül öncesini hatırlatan bir mahiyette gelişti. Amaç, kaos oluşturmak, darbeye zemin hazırlamaktı. CHP yine en öndeydi.



17/25 Aralık, tartışmasız bir yargı darbesi girişimiydi. Doğrudan Fetullahçılar tarafından yapılan bu darbeye CHP tüm gücüyle omuz verdi.



Peki, 15 Temmuz?



15 Temmuz akşamında, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde toplanmaya başladık. Henüz 10 kadar AK Partili vekil gelmişti. Sonra birkaç CHP'li milletvekili arkadaş geldiler, elimizi sıktılar, “geçmiş olsun” dediler. CHP'nin, darbe girişiminin daha ilk saatlerinde darbeye karşı bir tavır takınması, hatta Meclis'e gelip direnişe katılması hem şaşırtıcıydı, hem de umut vericiydi.



İyi de, CHP bunu neden yaptı? 27 Mayıs'ın mimarı olan, bütün darbe ve muhtıra girişimlerine zemin hazırlayan, darbeleri destekleyen, darbelere çanak tutan, iktidar umudunu sadece askeri müdahalelere bağlayan CHP, 15 Temmuz akşamında neden Meclis'teydi?



16 Temmuz sabahından itibaren, Türkiye'de bir uzlaşma atmosferi oluştu. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Külliye'ye gitti, Cumhurbaşkanımızla görüştü. Başbakanımızla defalarca görüşmeler yaptı. Yenikapı'daki o tarihi mitinge CHP Genel Başkanı da katıldı, orada bir konuşma yaptı.



Oluşan uzlaşma atmosferi içinde, CHP'nin, darbeci askerleri savunan, Fetullahçılara sahip çıkan, mağdur edebiyatı ve OHAL eleştirisi üzerinden FETÖ'yle mücadeleyi istismar eden tavrı görmezden gelindi.



Bugün artık şunu açıkça vurgulamak gerekiyor: CHP de, HDP de, 15 Temmuz gecesinde darbenin gerçekleşeceğine inanıyorlardı. Darbe gerçekleştikten sonra, hem darbeye karşı çıkmış partiler olacaklar, hem de “Hükümet de bu darbeyi hak etmişti” diyeceklerdi. Yani bir taşla iki kuş vuracaklardı.



“Niyet okuma” diyenler olabilir…



Kılıçdaroğlu'nun, ağzındaki baklayı çıkarıp “15 Temmuz kontrollü darbe girişimidir” demesi, meseleyi niyet olmaktan çıkarıyor, fiile tahvil ediyor.



CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, o koltuğa Fetullah Gülen'in iğrenç kaset operasyonunun ardından geldi. Koltuğa oturduğu günden itibaren de, CHP'yi “Atatürk'ün Partisi” olmaktan çıkardı, “Fetullah'ın Partisi”ne dönüştürdü.



MİT Müsteşarının gözaltına alınmasında, Gezi olaylarında, 17/25 Aralık darbe girişiminde, MİT tırlarının durdurulmasında Fetullah Gülen ile hareket eden, hatta Fetullah Gülen Çetesi'nin siyasi hoparlörlüğünü yapan Kılıçdaroğlu, neden 15 Temmuz'da yol arkadaşı Fetullah'ın yanında durmasın?



Darbe başarısız olduğu için ve FETÖ ile 80 milyonun destek verdiği bir mücadele başladığı için Kılıçdaroğlu gerçek niyetini ortaya koyamadı. Ama aradan 9 ay geçtikten sonra, Kılıçdaroğlu fabrika ayarlarına döndü, diyet ödeme sürecine kaldığı yerden devam ediyor.



250 kişinin şehit olduğu, 2 binden fazla kişinin yaralandığı, iddianamelerle olayın aydınlandığı, faillerin apaçık belli olduğu, en önemlisi de, Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük badireyi atlattığı bir darbe girişimine, tıpkı Fetullahçılar gibi, tıpkı Fetullahçıları kollayan ve besleyen uluslararası güçler gibi “kontrollü darbe girişimi”, yani “tiyatro” demek, ancak zihinsel kontrolü kaybetmekle mümkün olabilir.



Böyle kontrolsüz, böyle akıl muvazenesi münakaşalı bir Anamuhalefet, AK Parti için büyük bir imkân ve fırsat olsa da, CHP seçmeni için, hatta Türkiye demokrasisi için büyük talihsizliktir.



Kim bilir, belki de gayet bilinçli hareket ediyordur Kemal Kılıçdaroğlu… Bir yandan Fetullah Gülen'e diyet ödüyor, bir yandan da Dersim katliamının hesabını CHP'ye CHP içinden, CHP Genel Başkanı olarak soruyordur.



Ya da kim bilir, CHP'yi asıl kodlarına, özüne, ruhuna döndürmeye çalışıyordur. Darbe sever CHP'yi diriltmeye çalışıyordur.



Belki de 16 Nisan'da sandıktan “evet”in çıkacağını nihayet gördü Kılıçdaroğlu. Türkiye'nin yeni siyasi düzleminde çapsızlığa ve yalancılığa yer olmadığını da gördü. Çarpışarak siyaset sahnesinden çekilmek istiyor. 15 Temmuz direnişine “kontrollü” diyerek siyasi intihara teşebbüs ediyor.



15 Temmuz, en az Çanakkale kadar, en az Kurtuluş Savaşı kadar tarihi bir direniştir. 15 Temmuz'u hazmedemeyenin Türkiye siyasetinde istikbali yoktur, milletin nazarında da en küçük bir kıymeti harbiyesi yoktur.




#17/25 Aralık
#CHP
#MİT
#15 Temmuz
7 yıl önce
Kontrolsüz muhalefet
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi