|
Trump “Babayaga” yani öcü

Yeni ABD Başkanı Trump ile ilgili olarak Amerikan tarihine geçecek enteresan gelişmeler organize bir şekilde ardı ardına birbirini izliyor. Trump'un yemin ederek 'Başkanlık koltuğuna' oturmasıyla birlikte Hillary Clinton destekçilerinin ABD'nin büyük kentlerinde başlattığı protesto mitingleri, Londra, Paris gibi birçok Avrupa şehirlerine taşarak devam ediyor veya ettiriliyor. Uzun yıllardan bu yana hedef aldığı ülkelerde gizli ve derin yapılarının yarattığı kamplaşma, kutuplaşma algı ve kaos operasyonları ile örtülü veya açık darbelerin nedeni olan ABD, bu kez kendi devlet kurumları içinde ve toplumda meydana gelen fay hatları nedeniyle iç darbe tehdidi ile karşı karşıya görünüyor. Bu çatışma her ne kadar küresel sermayeci ve ulusalcı devletçi odaklar arasında uzun yıllardan bu yana devam eden mutat bir çatışma görüntüsü verse de Atlantik ötesinde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının açık işaretlerini taşıyor. Uzmanlara göre ''Bir süper güç olarak küresel istikrarı sağlama imkânını kaybeden hegemon ABD, bunu sürdürmek için gösterdiği çabaların maliyetini çevre ülkelere ödetme kapasitesi azaldığı için, hem kendi halkının hem de dünyanın az gelişmiş ve gelişme olan ülkeleri nezdinde bir huzursuzluk kaynağına dönüşmüş durumda. Dünyadaki pek çok gerginliğin ve çatışmanın esas nedeni budur. Bu açıdan bakıldığında Trump'ın seçim kampanyasında söylediklerinin hiç de anlamsız ve altı boş olduğunu söyleyemeyiz. Ne demişti örneğin: Ne işimiz var Ortadoğu'da, bize ne Avrupa'nın güvenliğinden. Bir türlü gelmeyen 'Altın Çağ' ABD halkını hırçınlaştırıyor ve bu rüyanın gerçekleşmeyişinin sebeplerinden biri olarak da göçmenleri görüyorlar. Trump'ın seçim kampanyasında göçmenlere yönelik sert çıkışları, yeniden büyük Amerika vaatleri bu bağlamda daha anlamlı bir çerçeveye oturmaktadır.'' Diğer yandan Trump'un kendi başkanlığı döneminde ABD'nin hiçbir ülkede darbelerde rolü olmayacak açıklamasına karşın bu açıklamaya nazire olurcasına Amerika'nın içinin karıştırılması başta medya ve sanat dünyası olmak üzere çeşitli kesimlerce Trump'a alenen hakaret edilmesi enteresan gelişmelerin habercisi gibi görünüyor. Özellikle toplumsal olayların arkasında Soros'un sponsorluğunu yaptığı CIA olduğu iddiaları ete kemiğe bürünmüş bir durumda. Özellikle Pentagon ve CIA'nın kontrolünde olduğu belirtilen Hollywood ve müzik endüstrisi, Trump'ı “Babayaga” yani öcü olarak gösterirken, CIA'nın Trump'u Amerikan halkı nezdinde küçük düşürecek pek çok manüplatif habere imza atması Amerika'da güçler mücadelesini gözler önüne seriyor.



Küresel sermaye ile çok uluslu devletler arasındaki mücadeleye dikkat çekerken, Mahir Kaynak'ı anmadan geçmek olmaz diye düşünüyorum. Mahir Kaynak vefatından önce ulusal bir gazeteye yaptığı son açıklamalarında, ''Gülen Cemaati'nin dünya çapında bir organizasyon olduğunu ve küresel sermaye tarafından desteklendiğini düşündüğünü belirtmişti. Bu nedenle tasfiyesinin kolay olmadığını, dünya üzerindeki çatışmanın ulus devletlerle küresel sermaye arasında devam edeceğini de özellikle açıklamıştı. Kaynak'a göre; Dünya üzerindeki büyük mücadelenin meydan muharebesi Türkiye'de yapılacaktı. Bu çok açık bir meydan muharebesiydi. Kim kazanırsa dengeler o yönde değişecekti. Bu savaşta Gülen Cemaati'ni destekleyen küresel güçler, bu nedenle Tayyip Bey'i tasfiye etmek istiyorlardı.''



Amerika'da Trump'u hedef alan küresel sermaye, FETÖ üzerinden Türkiye'nin birlik ve beraberliğini ve ulusal güvenliğini hedefe almış görünüyor. Bu nedenle öncelikle FETÖ militanlarının 15 Temmuz sonrası kaçtığı ülkelerden toparlanıp getirilmesi ülkemizin ulusal güvenliği açısından elzem görünüyor. Reina katliamını gerçekleştiren Abdulgadir Masharipov'un halen Suriye'de firarda olan FETÖ'cü binbaşı Zafer Özdiriliş ile ilişkili olduğunun ortaya çıkarılması bu bakımdan önemli. Özdiriliş'in 15 Temmuz gecesi FETÖ'cü canilere vur emri veren kişi olduğunun belirlenmesi, binlerce FETÖ'cünün kaçtığı ülkelerdeki şer güçler ve terör örgütleriyle işbirliği yapma ihtimalini güçlü bir şekilde akıllara getiriyor. Konu ile ilgili olarak Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Reina saldırısının arkasında bir istihbarat örgütü olmadan gerçekleşmesinin mümkün olmadığı düşüncesini yineleyerek, tüm bağlantılar üzerinde detaylı durulduğunu açıklamıştı.



Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Dr. İbrahim Kalın'ın,

ABD

ile Obama döneminde ortaya çıkan YPG ve

FETÖ

konularındaki sorunların, yeni Başkan Trump yönetimiyle 'dosya dosya' konuşulacağını belirterek, “Yemin töreninden sonra yeni bir yol haritası hazırlayacağız. İlk görüşme için takvim belirlenecek” açıklaması en azından FETÖ için yolun sonuna gelindiğine mi işaret ediyor? Bekleyip göreceğiz.


#Trump
#FETÖ
#YPG
7 years ago
Trump “Babayaga” yani öcü
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset