İlk notlandırma başladığında verilen “yatırım yapılabilir” seviyedeki notun hemen akabinde 1994 ekonomik krizi yaşandı. Tabi bu krizde derecelendirme kuruluşlarının rolünü de unutmamalıyız.
.
Türkiye'nin notunu ülke risk priminin düşmesi, kamu borcunun ve bütçe açığının azalması, ekonomik büyüme ve doğrudan yatırım miktarı gibi birçok ekonomik göstergede meydana gelen iyileşme sonrasında, “yatırım yapılabilir” seviyeye yükseltmek zorunda kaldı.
Yalnız notu yükseltirken, bunu “yatırım yapılabilir” seviyesinin en alt düzeyindeki notla yapmıştı. Neden mi? Verdiği mesaj çok açık:
15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra, fırsat kollar gibi ise
Üstelik Fitch, Türkiye'nin ülke notunu belirlemesi için anlaştığı ve yıllık abone ücreti ödediği bir derecelendirme kuruluşu.
Standart and Poor's (S&P) için ise bir şey söylemenin zaten bir anlamı yok, bu derecelendirme kuruluşu halen 1994 ekonomik krizinde çakılı kalmış ve not belirlerken
Türkiye ile aynı notlandırılan ülkelere baktığımızda ise, haksızlık ve yanlılık tam anlamıyla ortaya çıkıyor.
aynı notu verenlerin, not belirlerken nasıl bir yöntem uyguladıkları sorusunu da cevaplamaları gerekir.
Yunanistan'daki borç krizi öncesinde, makroekonomik göstergeleri sinyal vermiş olsa da, her üç kuruluş da cömertçe not artırırken, Türkiye ve gelişmekte olan ülkelerde ise cömertliği bir kenara bırakalım, objektif davranmaktan uzaklar.
Ayrıca, Türkiye'ye not verirken diğer ülkelerden farklı olarak kredi derecelendirme kuruluşlarının muhalefet parti dilini kullanması, kredi derecelendirme kuruluşlarının ne kadar taraflı olduklarını gösteriyor.
, “bu kuruluşlar ne yapar, notu nasıl belirliyor” sorularına cevap bulmak ve kredi derecelendirme kuruluşlarının kurdukları bu sistemde ülkeleri yüksek faiz ile tehdit etmelerine rağmen dillendirilmeyen gerçekleri ortaya koymak için
Şu bir gerçek ki, zaman değişse de, ülke ekonomileri değişse de, bu kuruluşların Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler ve azgelişmiş ülkelere bakış açısı değişmiyor.
Açıkçası ben bir kriterleri var mı, ondan da şüpheliyim.
İşin ilgin tarafı, borç veren bankalar ve finansal kuruluşlar da notlandırma piyasasını elinde tutan üç derecelendirme kuruluşu dışındakileri kabul etmiyorlar.
ancak bu üç kuruluşun kurduğu baskı oldukça etkili. Yine de, güçlü olma ve piyasaya kendini kabul ettirme adına mesela,
derecelendirme kuruluşunun önemli bir aşama kaydettiğini de ifade edelim.
Demek ki, bu baskı kırılabilir. Yüzyıldan fazla bir zamanda kurdukları bu sömürü düzeninin değişmesi için dünyayı yönlendiren bu