|
Sokrat peygamber mi, şehit mi?

İslam ahlakçıları erdemi/fazileti anlatırken şöyle bir tasniften söz ederler:

İnsanda üç temel güç vardır: Şehvet, öfke ve akıl.

Bu güçlerin tefriti/yetersizi, ifratı/aşırısı ve itidali/dengelisi olur.

Şehvetin tefriti, zevksizliktir/humûd; ifratı, her iştahı çektiğine saldırmadır/fücur. Dengelisi ise iffettir.

Öfkenin üç mertebesi; korkaklık/cebanet, gözü dönmüşlük/tehevvür ve şecaattir.

Aklın üç mertebesi ise; saflık/gabavet, hakkı batıl, batılı hak gösterecek derecede bir zekâ ishali/cerbeze ve her şeyi olduğu gibi anlama/hikmettir.

Malum, hikmetin bir anlamı da eşyayı olduğu gibi tanımadır. "Allah"ım, bana eşyayı olduğu gibi tanıt" duası meşhurdur.

Bu üç gücün orta mertebeleri, yani: iffet, şecaat ve hikmet hayatın adalet çizgisini oluşturur, ahlakta ve erdemde istenen budur. Diğer uçlar zulümdür, anormalliktir ve insanın ahsen-ı takvim çizgisinden sapmasıdır.

İşte bu tespitin aslı Sokrat"a aittir ve bizde de o kadar benimsenmiştir ki, bunu hemen her tefsirde ve her ahlak kitabında biraz farklı anlatımlarla görebilirsiniz.

Bazı tefsirciler, her namazda "Ya Rab, bizi sıratı müstakime/doğru yola koy" derken, biz aslında bu çizgiyi istemiş oluruz, derler. Yani sırat-ı müstakimi bunlarla anlatırlar.

Sokrates"ten (MÖ. 470-399) yapılan bu alıntıların iki temel sebebi vardır: Biri, doğru bilgi hikmettir ve hikmet müminin yitiğidir, onu bulduğu yerde alır. Bu prensip İslam düşüncesinin temel özelliğidir. Diğeri, Sokrat"ın tevhit inancına sahip olan ve bunu ölümüne savunan birisi olması itibariyle bir peygamber olma ihtimalidir. Gerçekten de Sokrat çok tanrıcılığa karşı olması ve erdem/fazilet ve ahlak anlayışıyla o kadar müslümandır ki, hiçbir filozof salt akılla bu noktaya gelmiş olamaz.

Bilindiği gibi Hz. Âdem"den Hz. Muhammed"e kadar gelen ilahi din tektir ve İslam"dır.

Doğrusunu Allah bilir. Ama hep bilinen bir zatın peygamber olsaydı peygamberliği de bilinirdi. Ancak muvahhit olduğu kesindir.

Allah Rasulü söyleyince hadisi şerif haline gelen "kendini bilen Rabbini bilir" sözü de, farklı kelimelerle de olsa, yine Sokrat"a aittir ve bu da bir hikmettir.

Sokrat der ki, "asıl sormamız gereken sorular: İyi nedir? Doğru nedir? Adalet nedir? olmalıdır. Öğüdümü tutarsanız, düşüncelerinizde Sokrates"ten çok, hakikat olsun. Kişinin uğrayacağı gerçek felaket ruhun çürümesidir. Bu yüzden, adaletsizliğe katlanmak insana, adaletsiz bir iş yapmaktan daha az zarar verir. Adaletsizliğin kurbanına değil, adaletsizliği yapana acımamız gerekir".

Şu sözü zorunlu bilgiyi anlatması bakımından muhteşemdir: "Kimse bile bile yanlışlık yapmaz". Mesela, sigaranın zararlı olduğunu gerçekten (zorunlu bilgi düzeyinde) bilen birisi sigara içemez.

Faydasız bir bilgi edinmenin anlamsız olduğunu, sadece iyiyi, doğruyu ve adaleti öğrenmemiz gerektiğini söyler. Allah Rasulü de "Allah"ım, faydasız bilgiden sana sığınırım" demişti.

Asıl yazmak istediğim şey Sokrat"ın mertçe ölümü idi, lafı uzattık. Mertçe yerine, müslümanca da diyebilirsiniz.

Sokrat tek tanrıya ve ikinci bir dünyaya inanıyordu. O halde onun "tanrılar yoktur" sözünü, putları inkâr etmesi diye anlamalı.

Putları inkâr ettiği için onun Baldıran zehri içirerek idamına karar verdiler. Öğrencileri gardiyana rüşvet verip onu gizlice kaçırmayı planladılar ama o bunu kabul etmedi, savunduğu ahlak ilkelerine aykırı buldu. Gardiyana: Sen bana sadece, zehri içince ne yapmam gerektiğini söyle dedi. O da, içtikten sonra dizlerinde bir halsizlik hissetmeye başladığın an yere uzan ki, zehir vücuduna yayılsın ve çabuk ölesin tavsiyesinde bulundu ve yetmiş yaşında öldü.

Bu olay bana Bangladeş ormanlarının zehirli yılanlarıyla ilgili izlediğim bir belgeseli hatırlatır. Uzman, rehberine sordu; var sayalım ki böyle bir yılan beni ısırdı, ne yapmam gerekir? Rehber sakince; düz bir yer bul ve sırt üstü rahatça uzan, çünkü nasılsa öleceksin, dedi.

Sokrat muvahhit idi. Öğrencisi Eflatun da öyleydi. Ama Eflatun putlara alenen sövmedi ve hayatta kalmayı başardı. Onun öğrencisi olan Aristo ise karıştırdı, tevhit akidesini bozdu.

٪d سنوات قبل
Sokrat peygamber mi, şehit mi?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’