|
Hocam bir iklimdi (2)

Hayatımda iki hocamın tesiri büyüktür. Birincisi ilkokul öğretmenim. Allah uzun ömürler versin. İdealist bir sosyalistti. Ben ondan, güçsüzü görmeyi öğrendim. Fakire dikkat etmeyi, rikkat göstermeyi öğrendim. Sesimi ve sözümü sakınmamayı öğrendim.



İkincisi üniversite hocam Nihat Keklik, idealist bir milliyetçi idi. Nihat Keklik'den durmayı öğrendim. Durmayı, bakmayı, görmeyi, gördüğümle başa çıkmayı öğrendim. En yaralı olduğum anda yaramı saklamayı öğrendim.



Öğrenim hayatım bir sosyalistin elinde başladı, bir milliyetçinin elinde nihayet buldu. İkisinden sebep, davasına derin bir ahlak ile bağlı olanları daima sevdim.



Nihat Keklik'in (1926-2017) nasıl bir hoca olduğunun izini öğrencilerinin anıları üzerinden sürmeye devam ediyoruz:



Bekir Dönmez anlatıyor:


Bir gün Hocam dersten sonra beni odasına çağırdı, hal hatırdan sonra, “Bekir, derslerine gereken önemi vermiyor ve dersi dinlerken dikkatin dağılıyor ...” dedi.



Kızardım, bozardım, yutkundum ama, hocam bekliyor ve utana sıkıla; “Hocam ben gece bekçiliği yapıyorum ve uykumu tam alamıyorum, derslerim bu yüzden iyi değil” dedim.



Hocam bir müddet sessiz kaldıktan sonra, “Bak oğlum, hakkıyla çalışmak, emeğiyle hayatını kazanmak için iş seçilmez, çalışarak okumak ise ayrı bir şereftir, sen gayret et, sonunu merak etme” dedi.



Aradan yıllar geçti ve bitirme imtihanına girdik, o zaman sözlü yapılıyordu.



Beş arkadaş imtihana girdik, en başta ben varım, en sonda da çalışkanlığıyla ün yapmış bir kız arkadaşımız vardı. İlk soruyu bana soruyor ve bilemezsem ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci arkadaşa soruyordu.



Tabii ki en iyi cevabı sondaki arkadaşımız veriyor ve hoca da bize soruyordu; “Arkadaşınızın cevabını duydunuz, eğer biraz ipucu verseydim arkadaşınız kadar iyi cevap verebilir miydiniz?



Ben “hayır veremezdim” diyordum. Sonuçlar açıklandığında gördüm ki benim not pekiyi idi.



Keziban Türkeş Dönmez


Nihat Bey, bizim için sıradan bir üniversite Hocasından çok öteydi. Bizleri sadece bir öğrenci olarak değil, aynı zamanda evlatları olarak görürdü.



Odasına her zaman rahatlıkla fakat büyük bir saygıyla girerdik. Bizleri daima güler yüzle karşılar, çay veya kahve söylerdi.



Hocanın gözü her zaman üzerimizdeydi. Bir gün felsefe koridorunun sonundaki basamaklara oturmuş ders notlarımı gözden geçiriyordum.



Hoca odasına giderken beni orada oturur görünce durdu, “Evladım orada oturma, hasta olursun” diye beni uyardı.



Nuray Yıldız Doğan anlatıyor:


Uzun zamandır kendisinden haber alamıyordum.



Anlattığını iyi öğreten, zihin açan, ifade etme cesareti veren, öğrencisini şefkatle kuşatan hocalığını, hiç unutmadım. Bize anlamayı ve hikmeti sevdirdi.



Bu ülkenin evladı olma duygusunu öyle besleyen bir tarzı vardı ki; sanki bütün farklılık ve anlaşmazlıkların üstesinden gelebiliriz gibi, bir fikir ve ruh genişliği ilham ediyordu.



Meselelerin içinde dikiş iğnesi gibi kaybolmayın daima toplu iğne gibi başınız yukarıda olsun derdi.



Meyveli ağaçların dallarını eğdiği gibi tevazuu nasihat eder; kibirden, gösterişten uzak olmayı tembihlerdi.



Bize, fikirlerini, şahsiyetini tasvir ettiği her büyük İslam filozofundan, mükemmel insan nedir sorusunu aydınlatan zengin ufuklar sundu.



Ahiret yurdu hoş olsun. Rabbimiz merhametiyle kuşatsın…



Hakan Poyraz anlatıyor:


Nihat Keklik'i ve onun Türk-İslam Felsefesi kürsüsünü kurma macerasını ilk kez lisedeki felsefe hocamız Abdullah Şensoy'dan duymuştum. Nihat Hoca'nın öğrencisi olan bu hocamız, onu bir efsane gibi anlatırdı. Bu 'anlatı'nın hayatıma önemli bir tesiri oldu ve ben de o efsanenin öğrencisi oldum. Hamurumuzu yoğurdu, kıvam verdi. Sadece bilgi aktararak değil, tavır da kazandırarak. Bu süreçte gözünün hep üzerimizde olduğunu hissederdik. Ev adresimizi alır, gece saat 11.00'de kitap okuyup okumadığımızı kontrol etmek için adresimize geleceğini, camdan ışığımızı kontrol edeceğini söyler ve tuhaf bir şekilde bunu yapacağına bizi inandırırdı. Dersleri bu anlamda sadece öğretici değil eğitici ve aynı zamanda büyüleyici bir güzellikte idi. Ders anlatırken önünde durduğu kara tahta, kocaman bir sinema perdesi olur, filozoflar bu perdede Nihat Hoca'nın dilinde adeta canlanırdı. Öğrenciliğimiz ders saati dışında da devam eder, Süleymaniye Kütüphanesi gibi birçok el yazması eserlerin bulunduğu yerlere birlikte ziyaretler yapardık. O bizim efsane hocamızdı. Yüksek lisanstan sonra akademide farklı bir mekânda ve farklı bir yolda yürüdüm. Yollarımız ayrıldı ve bir daha görüşmek nasip olmadı. Ama her zaman üzerimdeki emeğini ve katkısını hissettim. Bütün öğrencilerinin hissettiği gibi… Hakkı ödenmez. Hakka yürüdü. Bu yürüyüşteki yolu açık ve aydınlık olsun.




#Nihat Keklik
#Türk-İslam Felsefesi
#Nihat Hoca
7 yıl önce
Hocam bir iklimdi (2)
Garpzede
Teşkilat-ı Mahsusa elbisesi "Ergenekon"a bol gelir
Bir devre siyah bir devre beyaz
Haksızlık ve hadsizlik etmeden bunları konuşmayalım mı?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi