|
Boyanın altındaki renk

Karakışı buz gibi soğuk sokaklarda geçirmek zorunda olanların derdini, sıcak odalarda dijital dokunuşlar vasıtasıyla paylaşmaya çalışıyoruz. Üzerine bombalar yağdırılan çaresiz çocukların kişi başına düşen utancını azıcık hafifletebilmek adına içimizde öfke biriktiriyor, zalimleri sözlerimizle yaralamaya çalışıyoruz. Çevreye karşı duyarlılığımızı göstermek için, kullandıkları fazladan enerji sebebiyle çevreyi birinci dereceden tahrip eden teknolojik araçları kullanıyoruz. İsrafa karşı bilinç oluşturmak için yaptığımız şeylerle bile israfa yol açıyoruz. En büyük problemlerimizden biri maneviyatın maddileşmesi... Eğitim adına kurguladığımız planlarla çocuklarımızı birer robota dönüştürdük. Güncelden haberdar olmak için gösterdiğimiz orantısız çaba bizi giderek kadim değerlerimizi idrake vakit ayıramaz hale getirdi. Hepimizin bir davası var ama o dava hiçbirimizi içine düştüğümüz zifiri aynılaşmanın dışına çıkarmıyor. Konforlu bir hayata erişebilmek için gece gündüz köleler gibi çalışıyoruz. Herkesin arabası var ama sürüp gideceği yollar yoğun trafikle kilitli... Kendi hayatına bakmak için bir on dakika vakit ayıramayan insanlar, geceleri saatlerce ipe sapa gelmez dizilerde başkalarının hayatını izliyor. Akla en çok yatırım yapılan bir çağda, her gün akıldışılığın akla ziyan bin bir türlü hali yaşanıyor. Uzayıp gider bu çelişkiler listesi böyle... İnsanın, yine insanı yüceltmek adına ortaya koymadığı bir iddia kalmadı. Ama o iddiaların içi bir türlü işe yarar bir şeylerle doldurulamıyor. Doldurulamadığı gibi, hemen hepimiz giderek çelişkilerimize alışıyor, 'mış gibi' yaşamayı kanıksıyoruz. 'Sözel'den 'güzel'e varmak konusundaki çabamız giderek zayıflıyor. İddialar havada, insan muallakta kalıyor.



Bugün artık hafızamızın kendisinin bile bizi bilinçsiz bırakan bir 'hafıza kaybı' işlevi gördüğünün farkında mısınız?



“Kafam o kadar dolu ki...” diye şikayet etti biri. “Bu da boşluğa düşmenin bir başka biçimi” dedi diğeri.



Eğer bir başarıysa; bugünün insanının en büyük başarısı gerçeğin rivayetlerinden kendisine bir yalan inşa edebilmesidir.



“Modern insan artık yaşamıyor, yalnızca seyrediyor. İnsanın ve toplumun kendisi dahil her şey imaja, pazar seyir mekanına dönüşmüştür. Süpermarket çağdaş tiyatrodur. İnsan artık hayatın her noktasında seyircidir. Seyirci tüketici, tüketici seyircidir” diyor Hüsamettin Arslan, Nihayet'in Aralık sayısında Nazife Şişman'ın sorularına verdiği cevaplardan birinde.



İnsanlık tarihinin en acıklı dizisini izlemek için, haftada bir gün salondaki televizyonların yerine aynı büyüklükte birer ayna yerleştirmemiz yeterli olacaktır!



Her “maymuna bak” dendiğinde dönüp bakıyorsan, sonra beni maymuna çevirdiler diye şikayet etmeyeceksin, hayat böyle!



Ayaküstü bir şeyler tıkınmakla gerçekten beslenmek arasındaki fark üzerine biraz kafa yorarak, zihinlerimizdeki sıkıntının ne olduğuna dair bir fikre ulaşabiliriz.



Boyanın icadından önce, her şey kendi rengini biliyordu.



Bütün ömrünü bir an, her anını bütün bir ömür gibi mamur geçiren insanlar da var.



“Bin bir türlü kılığa girdin amma” dedi meczup, “kendi kılığın neydi unuttun!”


#Hüsamettin Arslan
7 yıl önce
Boyanın altındaki renk
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’