|
Kibrit çöpünün hikayesi

''Bütün hınçlar içimizde pusuya yatan şeylerden doğar; birbirimize kavuşamadık, bu yüzden başkalarını asla affetmiyoruz” diyor Emil Michel Cioran. Hepimizin temel meşgalelerinden birinin 'içimizde pusuya yatan' o şeylerle yüzleşmek olması gerekmez mi? Belki farkında bile olmuyoruz bir çoğunun ama gün geliyor, pusularından çıkıyor, bir hamur gibi yoğuruyor onlar bizi, şekillendiriyor, eğip büküyor, yumuşatıyor belki biraz ya da katılaştırıyor bu zamanda daha çok. Onların bizi büründürdüğü hale bürünüyoruz kolayca, bir şeyden başka bir şeye dönüştüğümüzden haberimiz dahi olmadan. Nasıl bunca kırgın ya da yorgun ya da öfkeli olabildiğimizi, neden esnekliklerimizi, tahammüllerimizi yitirirken bu kadar dirençsiz olduğumuzu sormuyoruz kendimize. Çünkü günbegün, azar azar, işliyor içimize bizi eksik bırakan, eksik hissettiren her şey... Küçük bir çizik, ufacık bir yara, itiraf edemediğimiz bir çözülme, kendimizi üstünde hiç durmadığımıza inandırdığımız önemsiz kırılmalar, büyüyor sinsice ve habisleşerek sarıyor her yanını, her köşesini insanlığımızın. İçimizde pusuya yatan o şeyler, nice zaman önce esir almış oluyor bizi de, cesaretimizi toplayıp bakamıyoruz bu esaretin yüzüne.



Bir de şunu düşünün: Bir fil durduk yerde bir züccaciye dükkanına niye girsin; durmadan içinde bir şeyler kırılıp bin bir parçaya ayrılmış olmasa!



“Hâlâ seni düşünüyorum zaman zaman” dedi aynaya bakan adam, “ve hatırladığım şeyler gittikçe azalıyor.”



En dramatik hatası, biyografisini yazmayı yıllar süren çok geniş bir zamana yaymak olmuştu. Öyle ki, yazıp bitirdiğinde elindeki biyografinin tam olarak kime ait olduğunu ve hayata nereden başladığını artık bilemiyordu.



Doğduğu ve yaşadığı yerden yabancısı olduğu şehirlere, beldelere seyahat ediyor kimileri... Onların nereden gelip nereye gittikleri, ne kadar mesafe aldıkları belli... Olduğu insandan yabancısı olduğu insanlara seyahat ediyor kimisi de. Onların yola nereden çıktıklarını, nereye vardıklarını kestirmek çok güç!



“Şu koskoca yangının” dedi beyaz saçlı adam, “şu minicik kibrit çöpünün hikayesi olduğunu nereden bilebilir insan!”



İki yol bir köşede karşılaştılar, “Şükür kavuşturana!” dedi uzun zamandır onları bekleyen kavşak sevinçle.



Yayalar bir an önce karşıya geçebilmek için yeşil yanmasını beklerken mor yandı trafik lambası, canı bir değişiklik istemişti.



Bir bozuk paranın ömrünü düşünün, elden ele dolaşarak ne çok insan biriktiriyor!



“Peki, sevimli hayaletin hayallerini kim gerçekleştirecek?” diye geçirdi içinden küçük çocuk. Elmasından koca bir ısırık almadan hemen önce...



Canında mürekkep bittiği için içinin çıktısını alamayan insanlar da var!



“Benim bîçare/ Kaldım âvâre/ Yürek pür yâre/ Derman sendendir” diyor Kul Himmet, rahmet olsun.



“Kimden isteyeceğini biliyorsan” dedi meczup, “alacağını zaten çoktan almışsın”


#Emil Michel Cioran
#Mürekkep
#Pusula
7 yıl önce
Kibrit çöpünün hikayesi
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler