|
Nefes darlığı

Yaşadığımız ağırlıkların üstümüzden alınacağı bir vaktin geleceğine kendimizi inandırıyor, insanlığımıza çeki düzen vermeyi hep o muhal vakte erteliyoruz. Şu sıkıntılı günler bir geçsin, şu borç bir bitsin, şu imtihan dönemi sona ersin, önce bir ev bark sahibi olalım, hiç olmazsa çocuklar azıcık büyüsün, şu emeklilik bir gelsin... Uzayıp giden bir beklentiler silsilesini tesbih gibi çekiyoruz. Hiç durmadan gölgemizi kovalayıp duruyoruz sanki hepimiz. Biz kovaladıkça o hep kaçacak oysa, gölgelerin tabiatı böyle.



“Şöyle rahat bir nefes alamadık şu hayatta!” dedi biri. “Belki de sizde bir teneffüs problemi var!” dedi diğeri.



Dünya malum ki bir imtihan yeri, sıkıntılarla karılmış onun toprağı... Sıkıntısı, meşakkati, darlığı olmayan şeyin adı imtihan olur mu? Bir sıkıntı bitecek, başkası başlayacak. Arada genişlikler olacak mutlaka; ama ne darlıklar genişlikleri, ne genişlikler darlıkları tümüyle nihayete erdirecek. İnsan, birbirine bağlanan böyle çalkantılarla, gelgitlerle, bir halden bir başka hale geçişlerle hayatı tecrübe edecek, yaşayacak ve yaşadıklarından ince inceye sınanacak. 'Ân'ı idrak edebilmek, bu imtihanın belki de en önemli merhalesi... Bu idrake eremediğimiz için bugünü beklerken dünü kaçırdık, yarını beklerken de bugünü kaçırıyoruz.



Her şeyi yerli yerine koymak için tek imkanın aldığın şu nefesten ibaret; o nefesin öncesi kaybolup gitmekte olan bir hatıra, sonrası sadece bir ihtimal...



Direksiyon sadece bir avuntu, hakikatte yol nereye götürürse araba oraya gidiyor, hayat böyle!



Yolculuğun bir yerinde durulacak, bir ihtiyaç molası verilecek, içimize rahatsızlık veren her şeyi orada bırakıp hafifleyecek ve yola öyle devam edecekmişiz gibi geliyor hep bize. Oysa ömür yolculuğunun mola yeri yok, bir başlangıcı ve bir varış noktası var sadece. Ne oluyorsa, biz bu ikisi arasında akıp giderken oluyor.



“Gönül yüksekte gezer/ Daima yoldan azar/ Dış yüzüne o sızar/ İçinde ne var ise” buyuruyor Hazreti Yunus (k.s.)...



Yaratılmışlar içinde sadece insan hakikate sadakatinden imtihan ediliyor. İnsan olmanın sadece zorluğu değil, başkalığı da tam burada gizli...



“Ben insanı seviyorum. Onun şartlarıyla dövüşme kudretini seviyorum. Kaderini bile bile hayatı yüklenmesini, o cesareti seviyorum. Hangimiz yıldızlı bir gecede kâinatı bütün ağırlığıyla sırtımızda taşımayız. Hiçbir şey insanoğlunun cesareti kadar güzel olamaz” diyor Tanpınar merhum, 'Huzur'da.



Her gün yeni bir şeyler bulup yükledi, yükünü bir türlü tamam edip yola revan olamadı. İşte yerinde sayan kervanın hikayesi bu!



“Gözü kapalı beygir dönüp durduğunu ne bilsin” dedi beyaz saçlı adam, “onun seyranından maksat dolabın dönmesi, bostana su gelmesidir!”



Ömrünün boşa geçirilmiş her gününü kalbinde kaza eden insanlar da var.



“Bir gün mutlaka hayatımı değiştirecek o ilk adımı atacağım!” dedi adam. “Bastonunu yanına almayı unutma!” dedi kadın.



Ne bilirsin gönlünü abad edecek o müstesna ân gelecek; heyhat ki, yüz vermediğin şu ân da elinden kayıp gidecek!



“Biriktireceksen kendini biriktir” dedi meczup, “harcayacaksan kirinden harca!”


#Ömür yolculuğu
7 yıl önce
Nefes darlığı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle